KENDİSİNİN söylediğine göre, ‘Kendisini arayan komutanların isteği üzerine davayla ilgileniyor.’ (14 Kasım, CNN Türk’te yayınlanan DHA muhabiri Oktay Özilhan’ın haberi).
Avukat Mehmet Göçmen. Şemdinli’de bombalama olaylarına karıştığı öne sürülen astsubayları savunmakla görevli. Emekli bir yarbay. On yıl kadar önce Doğu ve Güneydoğu’da görev yapıyor. Avukat Göçmen’le ilgili haberin devamı var:
‘Göçmen’in adı Mardin’de 1992 yılında bir köy yakılması iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde açılan davada geçiyor. Henüz sonuçlanmayan davaya ilişkin Türkiye tarafından savunmada, Mehmet Göçmen’in o dönem yüzbaşı rütbesiyle Mardin İl Jandarma Komutanlığında görev yaptığı belirtiliyor. Göçmen’in AİHM’ne başvuran köyün de dahil olduğu bir gurup köyden sorumlu olduğu ifade ediliyor.’
DOSYA GİDİYOR, GELİYOR
Emekli yarbay Göçmen, Şemdinli’ye giderken, Van ve Şemdinli savcıları çok belirleyici bir karar veriyor:
‘Şemdinli’deki olaylar bireyseldir, çete kapsamında değildir, kendine özgü tek eylemlik bir durumdur.’
Bu karar üzerine, Şemdinli Dosyası Hakkari’ye gidiyor. Dosyada eksik yoksa, Hakkari’de dava açılıyor. Eksik varsa, tamamlanmak üzere dosya Şemdinli’ye iade ediliyor.
Dosya gidiyor, dosya geliyor. Eksik oluyor, eksik olmuyor. Günün birinde dosya nasıl olsa tamamlanıyor.
Dosya tamamlandığında, Şemdinli olayları birkaç yıl sürecek dava sürecine giriyor. Karar çıktığında, Şemdinli’yi aziz halkımız çoktan unutmuş oluyor.
PEH, PEH, PEH
CHP Şemdinli ile ilgili Meclis Araştırması istiyor. AKP benzer girişimde bulunuyor. Başbakan Erdoğan, olaylarda sorumluluk taşıyanların yargı önüne çıkacaklarına ilişkin söz veriyor.
Ne zaman ki, Meclis araştırması, soruşturması, soru önergesi, ‘peşini bırakmayacağız’ lafları gündeme bol bol düşüyor, siz o zaman anlayın ki, o iş komisyona havale ediliyor. Ne zaman ki, ‘bu olay örtbas edilemez, sonuna kadar gideceğiz’ lafları duyarsanız, anlayın ki, olayın kapanması yönünde ciddi adımlar atılıyor. Bugüne kadar Meclis Araştırması açılıp da, sonuç alınan kaç dosya var?..
Meclis Başkanı, Başbakan, onca bakan, ama Şemdinli yine de türküdeki gibi, bir hışm ile geldi, geçti, peh, peh, peh...
Yanılmayı çok istiyorum.
Maç mı Haçlı Seferi mi
DOMATES, yumurta atmak yetmez. Birilerinin yazdığı gibi, gerilim kampanyası yürüterek, bu İsviçre’li futbolcuları denize atmak gerek. Onlar kim oluyor da, Orta Asya steplerini çiğneyerek, Viyana kapılarına dayanmış şanlı Türk Ulusu’na Almanya kapısını kapatıyor?..
Bir maç nedeniyle Türkiye aklını kaçırıyor, kendini kaybediyor. Bunu pompalayan maganda sayısı hiç de az değil. Kimi köşelerinde, kimi verdiği demeçlerle İsviçre maçını Haçlı Seferi’ne dönüştürüyor.
Filmi geriye sarıyorum, geçen cumartesi kepaze bir futbol sonucunda, 2-0 yenildiğimiz maç sonrasına dönüyorum. Yapılan yorumlara bakıyorum.
Çok az kişi, ‘kötü oynadık, kaybettik’ diyor. Bizim teknik heyet, Futbol Federasyonu yöneticilerinden bazıları kötü oyundan hiç söz etmiyor. Önce ve her zamanki gibi, ‘haaaakem suçlu.’
Bunlara göre, suçlular korosunda en fazla kadroya sahip olanlar, bize İsviçre’ye giriş anından itibaren, stadyuma kadar kötü davranan, moralimizi bozan tekmil İsviçre Halkı. İsviçre spor dışı davranışlarla, kendi uygarlıklarına hiç denk düşmeyen tutum sergiliyor. Tamam, suçlu bulunuyor!..
Doğrusu, bu pompa hedefine ulaşıyor. ‘Aynı şeyi biz burada yapalım’, kampanyasına Futbol Federasyonu vahim bir katkıda bulunuyor. Fener, Beşiktaş ve Galatasaray’ın amigolarını göreve çağırıyor. O amigolar hiç sektirmiyor, göreve hava alanında domates ve yumurtalarla başlıyor.
Her açıdan şiddet dalgalarıyla kamçılanan Türkiye’nin, ele geçirmeye çalıştığı son kale, İsviçre kalesi.
Oysa, çık, adam gibi oyna, yenebiliyorsan yen ve kazan.