422 çocuk hakkında dava açılıyor. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma iddiasıyla. Çocukların 107’si Diyarbakır’da. Bu davada yirmi çocuk mahkum oluyor. Ortalama beş-yedi yıl arasında hapis.
413 çocuk hakkında dava açılıyor. Silahlı örgüt üyeliği iddiasıyla. Çocukların 268’i Diyarbakır’da. Bu davada otuz dört çocuk mahkum oluyor. Toplam 129 yıl hapis. Ortalama dört yıl hapis.
724 çocuk hakkında dava açılıyor. Terörle mücadele kanunu kapsamında. Çocukların 319’u Diyarbakır’da. Yüz yirmi çocuk mahkum oluyor. Seksen sekizi Diyarbakır’da. Hapis cezaları dört aydan başlıyor, altı yıla kadar uzanıyor.
FİDAN GİBİ
Başbakan Hakkari’de meydanda konuşuyor. Yıllar önce. Seçim filan değil, yöre halkıyla iyi ilişkiler kurmak, kaynaşmak adına.
Ben meydanın arkasındaki sokaklarda dolaşıyorum, asıl nabız orada tutuluyor. Kahvelerden birine giriyorum. Başbakan meydanda, kim bilir bir Başbakan Hakkari’ye kaç yılda bir geliyor, buna rağmen halk kahvelerde, umurunda değil.
Dönemin Başbakanının sözlerini aktarıyorum, ne düşündüklerini almak üzere. Biri, pervasız:
"Abi, burada her evden bir çocuk, fidan gibi bir PKK’lı yetişiyor".
Çocuklar ve mahkumiyetle ilgili son verilere baktığım zaman, aklıma yeniden unutamadığım bu, fidan gibi, cümlesi geliyor.
Tamam, o çocuklar suç işlemiş olabilir. Ama, daha 13, 14 yaşında silahlı örgüt üyeliği ya da suç işlemek için örgüt kurma gibi, o çocukları başından büyük suçlamalarla karşı karşıya bırakmak, onları, fidan gibi PKK’lı yapmıyor mu?
2006’DA 15-18 YAŞ
Sözde reform yasaları. Ayrıca, hangi akla hizmet, bilmek güç.
15-18 yaşındaki çocukların yetişkinler gibi yargılanmasının önünü açmak için, Mecliste tartışma var.
Eğer, böyle olursa, o çocukların PKK’ya katılması önlenmiş olurmuş.
Sen taş atan çocuğu öldüresiye döv, PKK da bunun güzelce propagandasını yapmaktan geri kalmasın, adı büyük yasalarla küçük çocuklara büyük cezalar yağdır, sonra PKK’ya katılımları nasıl önlerim, diye düşün.
PKK çocuklar üzerinden oyun oynuyor. Buna tekme, tokat, hapis, toplamında ille de ceza vererek karşı çıkmak, PKK’nın ekmeğine yağ sürüyor.
Hala anlamıyor musunuz?
TRT’de Suriye aşkı
KAPALI görüşmelerde Ankara’da Obama önemli bir söz söylüyor:
"Biz Suriye ile ilişkilerimizi ikili götüreceğiz, arada kimse olmayacak".
Türkçe’si, Suriye’den yola çıkarak, bizim Orta Doğu ile ilişkilerimizde, size ihtiyacımız yok, diyor. Bizimkiler soğuk duşa girmiş gibi.
Dün sabah TRT 2’nin haberlerinde bir Suriye aşkı, bir Suriye aşkı, siz deyin, bu aşk ömre bedel, ben diyeyim, bir şarkısın sen.
Şenlikli ve alacalı görüntüler eşliğinde, olgun ve dolgun spikerin nağmeleri arasında, Suriye ile biz meğer etle tırnak gibiymişiz de, hiç birimizin haberi yok. Varsa Suriye, yoksa Suriye.
Bu arada da, "bizim Suriye ile ilişkilerimizden İsrail rahatsız" gibi, durup dururken, onlara da taş. Ama, asıl taş herhalde Amerika’ya.
Böyle bir haber, belli ki, hükümet ve Dışişleri kaynaklı. Hükümeti anlıyorum, o dış politikada kayıp ya Dışişleri, bunun önünü arkasını hiç mi düşünmüyor?
Bir anlaşmazlık da vergi bağımsızlığı
IMF ile gelgitlerin haddi hesabı yok. Adamlar Türkiye’nin zikzaklarından bıkmış durumda.
Çözüme kavuşmayan üç, beş temel sorun var. Bunlardan biri de, vergi denetiminde bağımsızlık.
IMF, vergi denetimlerinin siyasal iktidardan bağımsız hale gelmesi için, bir model öneriyor. AKP buna karşı çıkıyor.
Öyle ya, kendisine rakip ya da hasım gördüğü kişi ve kurumları vergi denetimi yoluyla hizaya getirmeye çalışıyor. Vergi denetimini, kendi iktidarı için elinde silah olarak tutmak istiyor. IMF de, bunun olmazlığını söylüyor.
Kaldı ki, bütçe delik deşik. Mali disiplin nanay. Bunları zapt-ı rapt altına almak için AKP’nin epey kemer sıkması gerek. Bu da, işine gelmiyor. Yine de, muhtemelen Mayıs sonunda anlaşma olabilir.
Anlaşma bu saatten sonra IMF’nin derdi değil. Krizle birlikte IMF’ye başvuran ülke sayısı her geçen gün artıyor. Türkiye özel değil.