Köktendinciler Meera’yı ülkesinden uzaklaştırmakta başarılı. Ama, onların nefesi, Pakistan-Hindistan arasındaki yakınlaşmayı engellemeye yetmiyor.
Sinema üzerinden yakınlık, iki ülke arasında yarım yüzyıldır süren siyasal anlaşmazlığın giderilmesinde önemli rol oynuyor. Her iki ülkenin büyükleri, Meera’nın uğradığı haksızlığa birlikte karşı duruyor. Lollywood-Bollywood köprüsü, buzların çözülmesine katkıda bulunuyor.
Başkanın çay daveti, Meera’nıntedirginliğini gidermiyor.
Meera, kara gözleri, keman kaşları, pırıl pırıl siyah saçları, pürüzsüz teni ve uzun boyuyla tam Doğulu bir güzel. 29 yaşında, Pakistanlı. Ülkesinde çok popüler. 10 yıldır Pakistan, Hindistan ve Uzak Asya’da en çok izlenen filmlerde o oynuyor.
Meera, son çevirdiği "Nazar" filminde, bizdeki gibi, göz değmesi anlamında, büyük bir günah işliyor. Filmde, sevgilisi rolünde oynayan Hintli Aşmit Patel’esarılıyor. Öpüşme, sevişme filan yok, sadece sarılma.
Bu masum ve sıradan sahne, Pakistan’da kıyametin kopmasına yetiyor. Meera’nın ilk günahı, "Nasıl olur da, İslami kurallara aykırı olarak, bir başka erkeğe sarılır" yaygarası. İkincisi, "Nasıl olur da, Pakistanlı bir kadın, Hintli bir adama sarılır" vaveylası. Dinsel ve ırkçı yaklaşım bir arada.
*
Meera bir anda kuşatılıyor. Pakistan basınında "Filmdeki orospu", "Vatana ihanet", "İslam’a ihanet" manşetlerinden geçilmiyor. Pakistanlı köktendinciler onu öldüreceklerini ilan ediyor. Film, Pakistan’da yasaklanıyor.
Başkan Pervez Müşerref aynı görüşte değil. Onu desteklemek üzere, Meera’yı resmi konutunda çaya davet ediyor. Ayrıca, özel koruma ekibi veriyor.
Ne çare ki, tehditlerin sonu gelmiyor. Meera, Lollywood’dan Bollywood’a taşınıyor. Lollywood, Pakistan Lahor’da sinema endüstrisinin kalbi. Bollywood, Hindistan Bombay’dakisinema üssü. İkisi de Hollywood’anazire.
*
Köktendinciler Meera’yı ülkesinden uzaklaştırmakta başarılı. Ama onların nefesi, Pakistan-Hindistan arasındaki yakınlaşmayı engellemeye yetmiyor. Sinema üzerinden yakınlık, iki ülke arasında yarım yüzyıldır süren siyasal anlaşmazlığın giderilmesinde önemli rol oynuyor.
Her iki ülkenin büyükleri, Meera’nın uğradığı haksızlığa birlikte karşı duruyor. Lollywood-Bollywood köprüsü, buzların çözülmesine katkıda bulunuyor.
İki ülkenin film yönetmenleri, ortak sorumluluk eşliğinde, ortak filmler çevirmeye başlıyor. Hatta, bir zamanlar en katı Pakistan düşmanlığı gösteren filmlere imza atmış Hintli yönetmen Bahnan bile, geçmişteki duygularından nefret ediyor. Düşmanlığın hiçbir yararı olmadığını, 63 yaşına bastığında kavrıyor. Onun değişen tavrı, sinema dünyasıyla birlikte siyasileri de etkiliyor.
Yaraları sarmak amacıyla, Hintli bir pilotla Pakistanlı bir köylü kızın aşkını konu alan, Hint-Pakistan ortak yapımı bir film çeviriyor.
Ayrıca, Hintli yönetmen Ekber Han’ın, Taç Mahal isimli filmi, geçtiğimiz nisanda Pakistan’da vizyona giriyor.
Bu gürültü içinde, Pakistan-Hindistan yakınlaşması, farklı bir rekabetin kolay sökülemeyecek tohumlarını güçlendiriyor.
Bollywood Hollywood’a karşı.
*
Hollywood, 20. yüzyılın sinema dünyasına damgasını vuran sarsılmaz zirve. Film denildiğinde, akla ilk gelen toplardamar. Her oyuncunun hayalindeki cennet.
Hollywood artık Bollywood’a karşı yenik durumda. Evet, Bollywood’da belki hálá sansür keskin bir demir. Evet, Bollywood’da hálá ilkel tabular geçerli. Evet, Bollywood hálá geleneklerin esiri.
Ama, yine de, uluslararası sinema sermayesi Hollywood yerine, artık Bollywood’a akıyor.
Bombay’da gecekondular ve künk borular içinde yaşamlarını sürdürmeye çalışan yüz binlerce aç ve sefil insanın arasından geçerek ulaşılan Bollywood, şimdi dünyanın gözde sinema merkezi.
National Geographic Dergisi’ne göre, Bollywood’un yıllık cirosu 3.6 milyar doları aşarken, Hollywood 2.5 milyar dolarla yetinmek zorunda. Bush bile, Hindistan’a yaptığı resmi gezide, Bollywood’un başarısını teslim etmek zorunda kalıyor.
Ne köktendinciler, ne İslam’ın yeminli askerleri, kimsenin umrunda değil. Uzak Asya, Ortadoğu, Afrika, kendini Bollywood’un sihrine kaptırıyor.
Dünya Hollywood’da değil, artık Bollywood’da dönüyor.
Erdal Öz için 1 cümle
Eşik Cini’nin dördüncü sayısında, 6 Mayıs’ta ölen Erdal Öz için 86 yazar "1 cümle" yazdı. 50 kuşağının önde gelen yazarlarından Erdal Öz, sadece kitaplarıyla değil, yayıncı kimliğiyle de Türkiye’de edebiyata büyük katkılar sağlamış bir isimdi. Aynı sayıda, Murat Gülsoy’un Erdal Öz’le 2001 yılında yaptığı, yayımlanmamış bir söyleşisi ve Erdal Öz’ün "kendi gecesinde" adlı öyküsü de yer alıyor.
Eşik Cini’nde ayrıca Mario Levi ve Alim Kahraman Haldun Taner’i yazdı. Öyküleriyle Ahmet Önel, Başar Başarır, Nuray Çiftçi, Yasemin Yazıcı, Saliha Yadigar, Sibel Kilimci yer alıyor. Öyküleri, çizgileriyle Tülay Biber ve Mehmet Tekin yorumluyor. Fotoğraf yorumları ise Mine Söğüt ve Ahmet Büke’den.
Evvelotel adlı son öykü kitabının ardından, Ayfer Tunç’la ve Aşk Yaşama Çok Uçuk bağlamında Ali Teoman’la söyleşilerin yer aldığı 4. Eşik Cini’nin yazılarında, Hande Öğüt edebi bir Truman Capote portresi çiziyor.
KİM NE YAZDI
Ayfer Tunç: Erdal Öz, aynı anda hem abi hem kardeş, hem öğretmen hem öğrenci, hem yazar hem okur olabilen, öğrenirken öğreten, severken yol gösteren, eğlenirken hayatı ciddiye alan nadir insanlardandı.
Gül İrepoğlu: Erdal Abi, Bitirim öyküsündeki gibi sol eliyle saçlarını düzelterek...
Murat Yalçın: Açgözlü bir okurken, gözümü doyuran bir yayıncıydı 80’lerde.
Nazlı Eray: Sevgili Erdal Öz’ün bu dünya yüzünde arkasında bıraktığı, koskocaman, bembeyaz, üstü kalpli bir iz var.
Selim İleri: En tartıştığımız anda bile hep dostumdu.
Seyhan Erözçelik: Yaralısın’ı okuduğumda orta 2’deydim, bir yıl sonra 1 Mayıs’ı yaşadığımda okuduğumu anladım, daha sonra daha çok anladım.
Şanar Yurdatapan: Erdal Öz, öyle konuştu, öyle yazdı, öyle yaşadı, kısa ve öz. Ne mutlu!