DEHAP’ın yerine kurulması düşünülen Demokratik Toplum Hareketi’ni (DTH) partiye dönüştürmek üzere birkaç ay önce kurucular kurulu oluşturuluyor. Kurulun bugünkü görüntüsü, bölünmenin aynası. Ondört kişinin durumu şu:
Leyla Zana, Orhan Doğan, Hatip Dicle, Selim Sadak’ın yasal durumları henüz belirsiz. Onlarla birlikte, aynı durumda iki kişi daha var. Onun için, bu altı kişi şu anda yeni partinin kurucusu olamıyor.
Murat Bozlak, Feridun Yazar, Ahmet Türk, Cabar Reygara kurucu üyelikten ayrılıyor. Açıklamalara katılmıyor ve yeni partininKürtleri temsil etmediğine inanıyor.
Geriye dört kurucu kalıyor. Tuncer Bakırhan (DEHAP Başkanı), Ahmet Turan Demir (yedekte tutulan Özgür Toplum Partisi genel başkanı) ve APO’nun iki avukatı Doğan Erbaş, Aysel Tuğluk.
Bu tablo ve açıklamaları cehalet ve çelişkilerle dolu. Ayrıca, Kürt sorununu daha da kilitleyen bir tavır.
APO’NUN PARTİSİ
Adı geçen ekibin bazı üyeleriyle son aylarda beş, altı kez saatlerce sohbet ediyorum. Her sefer altını çizdikleri şu:
‘Biz Türkiye’nin her karış toprağına, her insanına sahip çıkacağız. Kürtlerin değil, Türkiye’nin partisi olacağız. Kürt partileri silahlı gücün partisi olarak biliniyor, biz bunun yanlışlığını göstereceğiz.’
Bu sözler başlangıçta, geçmişten ders almış, günümüzü daha iyi değerlendiren tavır sergiliyor. Yeni partiye umut artıyor. Ne var ki, zamanla kurucularda ve Kürt kamu oyunuda farklı görüşler beliriyor. Farklılık tek bir noktada ve çok açık:
Apo’yu değerlendirme.
Açıklamalarında da var, Apo’ya öyle prim veriyorlar ki, yeni parti Apo’nun partisi.
Bu açıklama, ‘sadece Kürtlerin değil, tüm Türkiye’nin partisi olacağız’ sözüyle taban tabana çelişiyor ve yeni hareket ölü doğuyor. Öyle talihsiz ki, bırakın Türkiye’yi tüm Kürtlerin bile partisi olamıyor. Hareketten kopmalar, bunun kanıtı.
AKLI BAŞINDA SÖZLER
Apo’ya yaklaşım, hareketi bölüyor. 30 Temmuz günü Ankara’da yapılan toplantı sırasında çıkan tartışmada, karşı görüştekilerin söyledikleri:
‘- Kürtlerin tek temsilcisi Apo mu?.. Neden hálá Apo’ya endeksli bir parti?..
- Bu Apo’yu topluma dayatma hareketi olur, aklı başında hiç bir Kürt bu harekete katılmaz. Bu parti, sadece militanların sesi olur.
- Bu haliyle, yeni parti DEHAP’dan bile daha küçük olur, sokaklarda bağıran çağıran parti olmaktan öteye gitmez.
- Bu parti, inat partisi, direniş partisi olur, Kürt partisi olmaz.’
Aklı başında ve gerçekçi sözler. Ama, ne yazık ki, revaç görmüyor.
Kaldı ki, IRA ve ETA örneklerini de, iyi bilmiyor partiyi kuranlar. O nedenle, PKK terörü serseri bir mayına dönüşüyor.
EL KAİDE İLE BİRLİKTE
Unutuyorlar, Batı El Kaide terörüyle birlikte, PKK terörüne prim vermekten vazgeçiyor. Ufak tefek destekler olabilir, ama PKK Avrupa’da desteğini yitiriyor.
Teröre destek vermese bile, Apo’yu ve PKK’yı kollayan bir hareket, bırakın Türkleri, Kürtleri kendi bünyesinde ne kadar toparlayabilir?..
Ayrıca, her iki kelimede bir, demokratikleşme ve siyasallaşma laflarıyla karışık, ne anlama geldiği belirsiz bir sürü zırva. Sen madem bir partisin, nerede sağlık sorununa çözümün, tarım konusundaki sıkıntıyı nasıl aşıyorsun, bölge insanına katkın nerede ve nasıl, programın ne?..
Bu ve benzeri yüzlerce soru askıda. Varsa yoksa, Apo!..
Evet, Türkiye’de bir Kürt sorunu var. Bizim tarihimizde gelmiş geçmiş iktidarların hataları var. Yıllar ve yıllar boyu Kürt Kimliğini görmezden gelmek var. Ama, bunların çözümünün terör olmadığı da var.
Buna rağmen, Apo dayatmasıyla ortaya çıkmak, dünyayı hiç bir biçimde algılayamayışın ifadesi. Talihsizlik, cehalet ve tarihten ders almayışın kör uçuşu.