Paylaş
Bir demet aziz vatandaşımız geçen yıl Meclis Dilekçe Komisyonu’na başvuruyor, “Allah rızası için şu saatlerle oynamayın, saatleri ileri alın, yaz-kış saati ortadan kalksın, huzura kavuşalım”.
Ne de olsa, “Millet Meclisi”, milletin sesini dinliyor ya, Dilekçe Komisyonu da zaten bunun için var. Kim dilekçe verirse, derhal işleme koyuyor, “milletin isteği” yönünde davranıyor. Şimdiye kadar bu komisyona dilekçe verip de, işi çözülmeyen tek bir vatandaşımızı gösterenin alnını karışlarım.
Dilekçe Komisyonunda “Saatleri İleri Alma Enstitüsü” harekete geçiyor. Saatleri bir saat ileri alıp, yaz-kış saati farkını ortadan kaldırıp, hep o saatle çalışmanın sonuçlarını araştırıyor. El-Hak, gerçekten iyi bir çalışma yürütüyor.
EKONOMİK ANALİZ
Şu anda bütün dünya ile birlikte yaz ve kış saati var. Mart sonunda bütün dünya ile birlikte saatleri bir saat ileri alıyoruz, “yaz saatine” geçiyoruz, Ekim sonunda yine bütün dünya ile birlikte yeniden bir saat geri alıyoruz, “kış saatine” dönüyoruz. Enerji tasarrufu amacıyla.
Dilekçe Komisyonu saatlerin bir saat ileri alınmasına özellikle ekonomik açıdan yaklaşıyor. İlgili kurumlardan görüş alıyor. 9 Şubat 2011 tarihli raporuna göre, ilgili kurumlar şu görüşleri bildiriyor:
Hazine Müsteşarlığı: Başka ülkelerle imzalanan kredi anlaşmalarında, krediden yapılacak çekilişlerde o ülkenin saatine göre davranmak gerekir, bizdeki ileri saat değişiminin buna etkisi olmaz.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu: Batı ülkeleri piyasalarıyla çalışma süresi bir saat kısalır, Doğu ülkeleriyle bir saat uzar. Mesai saatlerinin değişmesi gerekir.
Merkez Bankası: İçerde piyasalar etkilenmez. Buna karşılık, Avrupa ve Amerika ülkeleri ve uluslararası kuruluşlarla yapılan haberleşmeler olumsuz etkilenir.
Sermaye Piyasası Kurulu: Takas ve teslim saatleri açısından, bizde piyasa işlem saatleri yurt dışı piyasalara büyük ölçüde bağımlı. Ayrıca, bizim borsalarda işlem yapan çok sayıda yabancı yatırımcı var. Saatleri hep ileri almak bizim finans piyasaları ile uluslararası finans piyasaları arasındaki uyumu bozar.
Ziraat Bankası: Avrupa ve Amerika ile ortak çalışma saatleri kısalır, onlarla uyum bozulur.
Vakıflar Bankası: Batı ile saat farkı açılır, yabancı para fonlarının değerlendirilmesi zorlaşır, işlemlerde sıkıntı yaşanır, hizmet kalitesi bozulur.
Ekonomik faaliyet açısından ileri saat bizi Batı’dan kopartıyor.
BATI GEÇERSİZ
Saatlerin bir saat ileri alınmasına, TEDAŞ ile THY karşı çıkıyor. TEDAŞ “elektrik sayaçlarının yenilenmesi gerekebileceği, bunun bir maliyeti olduğunu” bildiriyor. THY uçuş tarifelerinin düzenlenmesi için uyum sürecine ihtiyaç duyduğunu aktarıyor. İstanbul Valiliği mesai saatleri açısından sorun yaşanabileceeğini iletiyor.
Bununla birlikte, tüm kurumlar, “başa gelen çekilir” edasında, hık-mık, ama biz bu işin üstesinden geliriz, görüşünde.
Enerji Bakanlığı yetkilileri Dilekçe Komisyonu’nda, “bizim sadece Avrupa ülkeleriyle ekonomik ilişkimiz yok, Doğu’da pek çok ülkeyle ticari ve ekonomik ilişki kurduk (…), Avrupa ile uyum sağlama amacı geçerliğini yitirdi”, diyor. Vay canına, en kritik vurgulardan biri.
Kaldı ki, Bakanlık yetkilileri bir de anketten söz ediyor. Halkın yüzde 70’i saatlerin ileri ve geri alındığı dönemlerinde psikolojik, sosyal, ekonomik, sağlık açısından olumsuzluk yaşıyor, yüzde 80’i hep ileri saat olsun, görüşünde birleşiyor. Ne anketmiş ama.
Bu durumda halkın psikolojisini düzeltmek gerek, Batı’ya ihtiyaç zaten artık yok, eh, saatleri ileri alıyoruz ve Doğu’ya dönüyoruz.
Hep ileri saat yakında, Batı artık uzakta.
“Al özerkliği, ver başkanlığı”
BİR süredir el altından zaten görüşüyorlar. AKP’den Adalet Bakanı Sadullah Ergin BDP’den Gülten Kışanak, Selahattin Demirtaş, Sırrı Süreyya Önder zaman zaman bir araya geliyor.
Başbakan Erdoğan konuşmalarında BDP’yi yerden yere vururken, bu dörtlü buluşuyor, terörü sonlandırmak üzere siyasal fikir alış verişinde bulunuyor. Geçenlerde bir BDP’liye soruyorum, “biraz daha böyle gider” karşılığını alıyorum.
Daha iki gün önce BDP’ye yine söylemediğini bırakmayan Erdoğan Pakistan’da BDP’ye kapıları açıyor, resmi görüşme anlamında. BDP’ye çiçek atarken, bir başka cümlesi dikkat çekiyor: “Anayasa için dört parti olmazsa, iki parti anlaşır”.
Hangi iki parti? AKP ve BDP. Nasıl anlaşacaklar? Terörü bitirmek, PKK’ya af çıkarmak, Anayasada daha ileri siyasal haklar, örneğin yerel yönetimlere özerklik vermek, karşılığında Başkanlık Sistemini almak. Formül basit: “Al özerkliği, ver Başkanlığı”.
BDP’yi, PKK’nın siyasi uzantısı olarak suçlayan Erdoğan değil mi? PKK’nın şehir yapılanması olarak nitelenen KCK operasyonları kapsamında çok sayıda BDP’li bunun için tutuklanmıyor mu?
Evet öyle, ama Anayasa Komisyonunda, ayrıca Başkanlık ateşi düşmüş, işler ters gidince, “sen benim canımsın BDP” şarkılarına geçiyoruz.
Paylaş