Paylaş
“İl örgütümüz işe, güce yaramayan insanlardan oluşuyor. Evden kaçanlar, il merkezine çay-kahve muhabbetine geliyor. Parti değil, sanki terapi merkezi. Lider ‘koşacağız’ diyor, bırakın koşmayı, bunların yürümeye halleri yok. Her şeye muhalifler, sürekli hizipçiler. Çoğu itici, ama örgüt onların elinde. Partiye üye oluyorsunuz çalışmak için, size çalışma alanı filan verdikleri yok, o zaman üye olmanın da anlamı yok.”
Mektup ciddi bir uyarıyla sona eriyor:
“Genel Başkanın seçime kadar bu örgütleri yenilemesi gerekir. Seçimi kaybedersek, Kılıçdaroğlu’ndan dolayı değil, bu kafası kireçli örgütlerden dolayı kaybederiz.”
Buna benzer başka mektuplar da var. Kemal Kılıçdaroğlu ile telefonda sohbet ederken, Kılıçdaroğlu “örgütlerden daha iyi çalışma bekliyorum” diyor. Geçen hafta çıkan bu yazıma gelen mektuplar aynı içerikte.
GEL KEYFİM GEL
CHP örgütleri büyük ölçüde dökülüyor. Kendi içlerine dönük laf salatası, sözüm ona siyasal tartışma.
Çoğunun halkla teması yok. Günlük siyasal programları yok. Laf ebeliği üzerine çeşitlemeler. Sıfıra sıfır, elde var sıfır.
Bazı il merkez binaları sazlı, sözlü, içkili, oyunlu eğlence mekanı gibi. Oyun oynanıyor, kafa çekiliyor.
Bu örgütler partiyi iktidara taşıyacak, öyle mi? Kahkahalarla gülerim bu iddiaya.
CHP örgütü sırtını Kılıçdaroğlu’na dayamış, gel keyfim gel.
İktidarı sadece onun katkısından bekliyor, kendi sorumluluğunu aklına getirdiği pek yok.
O ŞİMDİ BİRİNCİ
Kılıçdaroğlu ve CHP örgütü iki farklı kosmos.
Örgütün bunca tembel ve duyarsızlığına karşın, Kılıçdaroğlu sekiz yıldır aşılamaz sanılan bir çıtayı geride bırakıyor. Habertürk’ün Mayıs ve Haziran anketlerine göre:
Kılıçdaroğlu en beğenilen lider konumunda. Tayyip Erdoğan’ı geriye düşürüyor. Kılıçdaroğlu yüzde 43.9, Erdoğan yüzde 40.8.
Büyük başarı. Buna karşılık, yine Habertürk’te yayınlanan ankete göre:
AKP yüzde 40.1, CHP yüzde 30.6.
Aradaki fark, Kılıçdaroğlu-Erdoğan farkı değil, AKP ile CHP farkı.
Kılıçdaroğlu’nun önündeki acil eylem, örgütlere çeki düzen vermekten geçiyor. Örgütten sorumlu bu genel sekreter (Önder Sav) ile.
Saadet Partisi’nde evlat acısı
DEDESİNİN adını taşıyor Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş. Binbaşılıktan ayrılan dede Numan Kurtulmuş Latin harfleriyle yazılan ilk dini kitabın yazarı.
Kurtulmuş’un babası İsmail Niyazi Kurtulmuş ise, İlim Yayma Cemiyeti kurucuları arasında, Erbakan’ın yakın arkadaşı. Genel Başkan Numan Kurtulmuş o çevrenin insanı. Çocukluktan beri Milli Görüş içinde. Tepeden inme değil.
Erbakan, SP Kongresinde arkadaşının oğlu ile karşı karşıya geliyor ve ona yeniliyor. Evlat acısı.
Daha da hazin olan, elli yıldır Erbakan’la birlikte hareket edenler, Erbakan’dan ayrılıyor.
Erbakan’ın yanında kalanlar da var. Kızı, oğlu, damadı ile ona kayıtsız şartsız biat edenler. Partiyi babadan oğula geçen padişahlık sananlar.
Erbakan, kongre öncesinde Kurtulmuş’a parti yönetimi için liste veriyor. O malum isimler ve yakınlar listesi. Kurtulmuş kabul etmiyor. Erbakan peşini bırakmıyor, kongre günü sabaha karşı yeni bir liste hazırlıyor.
O yaşta bu inat, her şeye rağmen, yenileşme ve gençlik galip geliyor.
Numan Kurtulmuş yeni bir söyleme sahip. Ama, örneğin anayasa için evetçiler arasına katılması, SP’yi iktidar yanlısı kılıyor. Bu da, Numan Beyin potu.
Barcelona vedadan döndü, şimdi sarıldı
BARCELONA Belediye binasına girdiğimde, sanki İspanya’da değilim. Sanki bir başka ülke topraklarındayım. Farklı ulus vurgusu, bayrak, dil, gelenek farkı. İspanya yönetimine ağır eleştiriler. Çünkü, orası Katalonya.
Dünya futbol şampiyonasından iki gün önce, Barcelona sokakları ayakta: “Güle güle İspanya.”
Katalan olarak, “biz sizden ayrılıyoruz” bayramı. O gün İspanya Anayasa Mahkemesi bir davaya bakıyor. Katalanlar ayrı bir ulus olmak istiyor.
Ancak Anayasa Mahkemesi, ayrılık dilekçesini geri çeviriyor.
İki gün sonra şampiyonluk maçı. Kaderin cilvesi, İspanya’yı dünya şampiyonu yapan golü Barcelona takımında oynayan İniesta atıyor. İniesta Katalan değil, Katalan sempatizanı. Ama, milli takımda Katalanlar var.
Barcelona veda pankartlarını unutuyor, sokaklara yeni pankartlar asılıyor: “Yaşasın İspanya.”
Futbolun sihirli çekiciliği.
Paylaş