İlk itirazda gözden düştü

3dk okuma

“NAZİ diktatörlüğü de, Hitler’in hırsı da, hepimizi mahvetti. Halka tarifsiz acılar çektirdi”.

Haberin Devamı

Hitler intihar ediyor, savaş bitiyor, hemen ertesinde muhteşem villasında dostlarını ağırlayan geçen yüzyılın en büyük müzisyenlerinden Richard Strauss sözlerini sürdürüyor:
“Hitler’in gidişatı belliydi, ancak halk ona fena halde inandı, onun hepimizi karanlık bir maceraya sürüklediğini insanlar çok geç anladı”.
Villanın bahçesinde toplanan insanlar şaşkınlık içinde. Bu sözleri söyleyen bir zamanlar “Hitler çağımızın en büyük lideridir” diye her fırsatta Hitler’e övgü düzen Strauss mu? Bir zamanlar Hitler’in gözdesi büyük müzisyen mi? En büyük şaşkınlığı da, orada bulunan bir Amerikan askeri yaşıyor.

MANN VE STRAUSS

Klasik müzik tarihine damgasını vuran besteci ve orkestra şeflerinden Strauss’taki yeteneği ailesi erken keşfediyor. O dört yaşında piyano derslerine başlıyor. Sonra keman. 21 yaşına geldiğinde Münih Senfoni Orkestrası şefi, 30 yaşına bastığında, Berlin Filarmoni Orkestrası şefi.
Hitler iktidara geldiğinde, Strauss 70 yaşında. Dönemin aydınları Hitler’e zerre kadar güvenmiyor, sonradan değil, daha baştan Hitler’deki ikiyüzlülüğü, tuttuğu yolun yol olmadığını görüyor. Strauss hariç. Gerçi, hiçbir zaman parti üyesi olmuyor, Yahudi düşmanı ve ırkçı değil, ama Hitler’i destekliyor. Hitler’i eleştirenlerden biri de, edebiyat dünyasına ölmez yapıtlar bırakan Thomas Mann. Mann’ın Hitler’i eleştirdiği yazısı, ikisinin de kaderini değiştiriyor. Strauss, Mann’a bir gazetede ağır bir karşılık veriyor. Bu karşılık Mann’ın sonunu getiriyor, ünlü edebiyatçı ülkesini terk etmek zorunda kalıyor, Amerika’ya göç ediyor. Çünkü, artık insan avı, yargısız infaz başlamış durumda. Faşizm dönemi.

Haberin Devamı

BERABER YÜRÜMEK

Mann sürgüne giderken Hitler, Strauss’u evine davet ediyor. İltifatlar eşliğinde onu Üçüncü Reich Müzik Başkanlığı’na getiriyor. (Bizdeki Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası gibi, ama daha kapsamlı.) Faşizmin müzik kültürü ve geleceği artık Strauss’a emanet.
İkisi için de, bu fırsat kaçmaz. Hitler daha iyisini mi bulacak, hem ünlü bir müzisyen, hem de kendisini destekliyor. Strauss ise, şu ahir ömründe, faşizm, soykırım, cadı avı, savaş, ona ne, Hitler’in ikram ettiği olanaklarla rahat bir hayata adım atıyor. Bu yollarda beraber yürümeye ikisi de kararlı.



AH O MEKTUP



Yeni bir opera bestelemek için arayışa giren Strauss, Yahudi kökenli, yine dev bir edebiyatçı Stefan Zweig’ın bir yapıtını operaya aktarmak istiyor. Nazilerin listesinde Zweig da var. Zweig, Strauss’u uyarıyor:“Bu siyasal koşullarda bu iş zor olur”. Strauss ağır bir karşılık veriyor, yazdığı mektupta, “Bu bir Yahudi vehimi” dedikten sonra, tarihi hatasını yapıyor: “Ben ırkçılığa inanmam, kimin hangi ırktan geldiği, benim Cermen kanı taşıyıp taşımadığım beni de ilgilendirmiyor”.
Nee, inanmıyor mu, mektup Hitler’in eline geçiyor, ne de olsa, polis devleti, herkes herkesi göz hapsinde tutuyor, Hitler küplere biniyor. Bu ilk ve tek itiraz yetiyor, ertesi gün Strauss’un resmi görevlerine son veriliyor, kimin haddine Hitler’i eleştirmek, o kişi ona yıllarca destek vermiş biri olsa bile.

Haberin Devamı

İŞ İŞTEN GEÇMİŞ

Strauss köşesine çekiliyor, müthiş kızgın, Hitler’i parlatmak için hem elinden geleni yap, hem de aniden öfkesine kurban git, Hitler’in düşüşünü bekliyor. Düştüğünün ertesi günü de, villasında şen şakrak parti veriyor. En ağır sözlerle Hitler’i yerden yere vuruyor. İş işten geçtikten sonra.
Partide en şaşkın olan o Amerikan askeri mi? Strauss’un hayatını kararttığı Thomas Mann’ın oğlu.


------

Size yakından tanık olduğum buna benzer pek çok öykü anlatabilirim, şimdilik bu kadar yeter.


Not: 7 Haziran tarihli Der Spiegel Strauss’un 150. doğum yılı nedeniyle harika bir yazı yayınlamış, (s. 124-128), ben burada ibret dolu o yazıdan yararlandım.

Yazarın Tüm Yazıları