Firmanın soğukkanlı elemanları o cehennemde zamanı çok iyi kullanıyor. Tam bir mucize, hepsi kurtuluyor. Biri hariç. Emekli albay merdivenden düşen kadını kurtarıyor. Ama, kendisi için çok geç. Binde bir saniye ile çöken kuleler altında.
Yat, kalk, in, çık, suları kes, sigortayı kapat. Yetmiyor, masayı kapının arkasına çek, dolabı kendine siper et, yanına su şişesi al, el fenerini eksik etme, koş, sürün, zıpla.
Buna benzer daha bir sürü emir. Hepsi, kendini korumaya dönük hareketler. Sivil savunma egzersizleri. Hemen her gün.
İlk bakışta olağan bir çalışma ofisi. Ama, ofisin yeri ve firmanın konumu işin rengini bir anda değiştiriyor. Ofis New York’ta İkiz Kuleler’de.
Dünya Ticaret Merkezi’nde yani İkiz Kuleler’de geniş bir alanı bulunan firma, adına layık, dünyanın her köşesinde, güçlü mali bağlantılarıyla parayı yönetiyor. Hisse senetleriyle, Doğu Asya’dan Güney Amerika’ya kadar piyasaları etkiliyor. Piyasa ne kelime, zaman zaman doların iniş çıkışını ayarlayarak hükümetlerin kaderini elinde tutuyor. Bunları fiilen kendisi yapmıyor. Birileri onlara danışıyor, onlar da akıl satıyor. Zaten Wall Street ve İkiz Kuleler böyle danışmanlık firmalarıyla kaynıyor.
*
Bu firma onlardan biri. Çok etkin. Çalışanlar aynı havada. Burnundan kıl aldıran yok. İkiz Kuleler’deki ofisten seksen, doksan kat aşağıya bakarken, hiçbiri kendini sokakta yürüyenlerle eşit tutmuyor.
İşte, bu kuruma günün birinde bir sivil savunma uzmanı geliyor. Emekli bir albay. Adam asker, ömrü emir vermek ve almakla geçmiş. Şimdi işi, o kurumu ve çalışanları her an, herhangi bir tehlikeye karşı hazırlamak ve kurtarmak.
Bunun için savunma egzersizleri yaptırmak gerek. Ülkelerin kaderlerini ellerinde tutan, statü sahibi, koca koca adamlara her gün, yat, kalk, sürün, emirleri.
Burnu büyükler öfkeleniyor. Ama, kurumun başındaki kararlı. Hayır, söylenenler yapılacak. Korunma refleksi gelişecek. Çaresiz, suratı sivilceli şu albayın emirlerini dinlemek gerek. Her gün 15 dakika aynı egzersizler.
*
Emekli albay arada bir başka plan daha geliştiriyor. Madem ki, dünyanın dört bir köşesinde bunca yatırım, bunca hisse senedi ve dolar var, akıl satma var, o zaman alternatif bir ofise daha ihtiyaç var. İkiz Kuleler dışında, olur ya, günün birinde herhangi bir tehlikeye karşı, New York’un uzak bir köşesinde, iki katlı bir villada aynı çalışma ortamını hazır tutmak, aynı bilgileri depolamak fikrini ortaya atıyor.
Emekli albayın bu düşüncesine çoğu kişi gülüp geçiyor. Bir yönetici farklı düşüncede. Manhattan’dan uzak bir yerde bir villa satın alınıyor. Ertesi gün ofis oraya taşınacakmış gibi, alternatif yer hazırlanıyor.
Tam beş yıl önce 11 Eylül. New York’ta saat 8.46. American Airlines’a ait, 11 uçuş sayılı Boeing 767 tipi uçak İkiz Kuleler’den güney binasının 93 ve 99. katlarına çarpıyor. 17 dakika sonra, saat 9.03. United Airlines’e ait, 175 uçuş sayılı Boeing 767 tipi bir başka uçak da İkiz Kuleler’in kuzey binasının 77 ve 85. katlarına çarpıyor.
Tarihin kaydettiği en büyük terör eylemi. Kapitalizmin başkentini vuruyor. Kapitalizmi, sembolleşmiş kalesinde yere indiriyor. Sarsılmaz sanılan otorite, kimsenin yan gözle bakmaya cesaret edemediği süper güç, birkaç dakika içinde yerlerde sürünüyor. Tuz buz olan kırılmaz camlar, yumuşak hamura dönen erimez çelikler alevler içinde. Oradan oraya savrulan 2 binden fazla insan. Güneydeki kule 9.59’da, kuzeydeki kule 10.28’de tarihe derin bir uğultu bırakarak çöküyor.
*
Haftalardır o mali danışmanlık firmasında, can sıkan korunma egzersizlerinin tam zamanı. Yat, kalk, in, çık emirlerini uygulamanın tam sırası. Prova değil. Ölümle burun buruna. Firmanın soğuk kanlı elemanları o cehennemde, zamanı çok iyi kullanıyor. Kendilerini her gün yatırıp kaldıran emirleri aynen uyguluyor. Tam bir mucize, hepsi kurtuluyor.
Biri hariç. Bir kadın merdivenden düşüyor. Emekli albay kadının yanında. Ona yardım ediyor ve kurtarıyor. Ama, kendisi için çok geç. Binde bir saniye ile çöken kuleler altında.
Yarın 11 Eylül. Firma beş yıldır Manhattan dışındaki villada akıl satıyor.