Paylaş
99 depremi daha çok taze, yirmi bine yakın insan hayatını kaybetmiş, bugün Van-Erciş depremi sonrasında olduğu gibi, Türkiye’de deprem seferberliği başlamış. Araştırmalar, çalışmalar, dönemin hükümetinin “şunu da yapacağız, bu da eksik kalmayacak” sözleriyle avunduğumuz günler.
Van depreminden sonra günümüzün parolası “yıkacağız, kamulaştıracağız, yeniden kuracağız, kentsel dönüşüm”, hep birlikte bu hedefe kilitleniyoruz.
99’da ise, parola “deprem odaklı kentsel dönüşüm”. Özellikle İstanbul’da. Bugün kullandığımız kentsel dönüşüm, bize 99 depreminden kalma miras. 99’da kentsel dönüşüm için yasa çıkarmak gibi bir dert yok. Pratikte bu iş çözmek mümkün.
650-700 BİN KONUT
ODTÜ ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi 1999’da depreme dayanıklılık açısından İstanbul’da altı ilçede tespit çalışması yapıyor.
Daha o zaman, on iki yıl önce, o çalışma sonucunda altı ilçede 125 bin binanın, konutun değil, binanın hasar göreceği belirleniyor. Depremin şiddetine göre, bina bütünüyle mi yıkılacak, oturulmayacak hale mi gelecek, onarımla ayakta durabilecek mi, gibi hasar tespitleri.
125 bin binada 650-700 bin konut var, yaklaşık iki milyon kişi barınıyor.
Tespitler tamam. Sıra bu 125 bin binanın ya yıkılması ya onarılmasına geliyor. Pilot bölge olarak Fikirtepe (Kadıköy) seçiliyor.
“Deprem odaklı kentsel dönüşüm” işte o günlerden kalma bir kavram. Fikirtepe’den başlayarak kent, bu altı ilçe dönüşücek, yeni bir kent olacak, odağında depreme dayanıklılık yer alacak.
YERİNDE KALDI
Gelin görün ki, o kentsel dönüşüm dönüşemeden yerinde kalıyor. İki temel nedeni var:
1- İş yap satçıya (müteahhit) bırakılıyor, devlet (ya da belediye) devreden çıkıyor.
2- Devlet (ya da belediye) binaları yıkılacak insanlarla işbirliğine gitmiyor.
Deprem ve İstanbul bağlantılı yeni düşüncelerin ortaya çıktığı bugünlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş TV’lerde, “vatandaş tamahkar, müteahhitle anlaşamıyor” diyerek, İstanbullular’ı suçluyor.
Hem “kentsel dönüşüm” deniyor, hem bu dönüşümde vatandaş müteahhitle başbaşa bırakılıyor. Oysa, devletin (ya da belediyenin) tam iş üstünde olması gereken bir durum.
Van depremi “kentsel dönüşümü” yeniden tetikliyor. Umarım, on iki yıl sonra “Van depreminden sonra kentsel dönüşüm için atılan adımlarda...” diyerek, yeni hayat hikayeleri anlatmayız.
Ankara’da küllenen heyecan
BİR proje için özel yasa çıkıyor 2004’te. Pek sık rastlanan durum değil. Projeye verilen önemi gösteriyor.
Ankara’da hava alanından kent merkezine doğru gelirken, o bölgedeki gecekonduları kaldıracak projenin adı, “Kuzey Ankara Kentsel Dönüşüm Projesi”. Projeye göre, var olan yedi bin gecekondu yıkılacak, yerine on beş bin konut yapılacak. Yedi bini orada oturan vatandaşlara verilecek, yedi bini de satılacak. Böylece, satılan binalar gecekondu sahiplerine verilecek konutları finanse etmiş olacak. İyi fikir.
Fikir iyi ama, bu “kentsel dönüşüm projesi” de, İstanbul’daki gibi yerinde sayıyor. 2004-2011, yedi yıl geçiyor aradan. Kentsel dönüşüm”, ııhhh, henüz dönüşme yok.
Dokuzuncu gün
VAN-Erciş depremi üzerinden dokuz gün geçiyor, hala çadır geldi, çadır geliyor, çadır kuruluyor sözleri.
Bu ne bitmez çadır sorunu imiş, bu nasıl bir organizasyon imiş, pes. Kaldı ki, deprem bölgesinde tek sorun çadır değil. Örneğin, Kızılay sıcak ve zamanında yemek dağıtmakta zorlanıyor. Geçen gün kahvaltı ancak öğlen saat 12’de dağıtılabiliyor.
Son yıllarda yaşadığımız depremler içinde devletin bölge insanına en zor ulaşabildiği deprem Van-Erciş depremi.
‘Trivela’ bizi kesmiyor
CEZA sahasına indirdiği her orta, attığı her çalım, verdiği her pas dillerde. Beşiktaş’ın Portekiz’li oyuncusu Querasma saha içinde ve dışındaki her tavrı ile çok popüler.
Bir gurup spor yazarı ile TV spor yorumcu ve spikerlerinin öve öve bitiremedikleri futbolculardan biri de o. Sıradan bir Beşiktaş taraftarı ve maç izleyecisi olarak, Querasma’ya açılan bu kredinin ne zaman biteceğini merak ediyorum. Son maçlarda Querasma ayağına gelen on toptan dokuzunu ya eziyor ya rakibe kaptırıyor. Sivas maçında olduğu gibi, tribünlerin sabrı haklı olarak taşıyor.
On toptan birini ortaladığında, eh artık birini de ortalasın, “Querasma’dan muhteşem trivela” nidalarından geçilmiyor. Tamam, Q7 iyi bir oyunca, gel gör ki, son maçlarda dökülüyor.
Haydi Q7, çevir şu Dinamo Kiev maçını, hep birlikte dişimizi kıralım.
Paylaş