İKİ Abdullah aynı düşünüyor. Düşünceleri aynı noktada kesişiyor. Biri Suudi Arabistan Kralı Abdullah, diğeri Dışişleri Bakanı Abdullah Gül.
İlk çıkış bizim Abdullah’a ait. 2003 Haziran’ında Tahran’da İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) toplantısında görüşünü dile getiriyor. Aynı düşünceleri bu yaz başında Yemen’de tekrarlıyor.
Kral Abdullah, Gül’ün düşüncelerini pratiğe dönüştürüyor. Mekke’ye İslam ülkelerinden yüz kişiyi davet ederek, dün üç gün sürecek beyin fırtınasını başlatıyor.
Gül neyi dile getiriyor?.. İslam dünyasının demokratikleşmesi ve bu ülkelerin reformdan geçmesi gerektiğini vurguluyor. Dünyada en çağdışı yönetimler İslam ülkelerinde. Krallıklar bile değil, hanedanlar, aileler, aşiretler ve bunlar arasındaki ilişkileri belirleyen geçen yüzyıldan kalan ekonomik kurallar.
Olmayan bir sosyal yaşam, gücünü dinden alan bir hukuk ve insan haklarının lüks olduğu bir kabile sistemi.
DÜŞMANLIĞA KARŞI
Bunlar İslam dünyasının kendi içinde sık sık tartışılıyor. Ama, bunların ötesinde, dünya İslam’a karşı farklı bir bakış içinde.
11 Eylül New York, derken aralarında İstanbul’u da hedef alan Avrupa’nın çeşitli merkezlerindeki terör eylemleri, Batı’nın gözünde İslam’ın ciddi biçimde sorgulanmasına yol açıyor. ‘İslam eşittir terör’, gibi bir denklem çıkıyor ortaya.
Bu eleştirilere karşı İslam dünyasında iki refleks var. Biri Avrupa’daki Müslümanların örgütlenmesi, diğeri doğrudan İslam ülkelerinin tavrı. Dün Mekke’de başlayan toplantı, İslam ülkelerinin refleksi olarak ortaya çıkıyor.
Toplantının ilk amacı her ne kadar demokratikleşme ise de, asıl amaç, İslam düşmanlığına karşı mücadeleyi tartışmak.
KENDİ ADLARINA
Toplantı aslında İKÖ çerçevesinde. Dolayısıyla, İKÖ’nün yeniden yapılanması tartışmalarını da içeriyor. İKÖ’nün Genel Sekreteri bir Türk, Prof. Ekmelettin İhsanoğlu.
İşin içinde İKÖ olunca, konular genişliyor. İslam ülkelerindeki eğitimden kültürler arası diyaloğa, ticaretin geliştirilmesinden Filistin’e kadar her konu var.
Toplantıya çeşitli İslam ülkelerinden, bu arada Amerika ve Kanada’da yaşayan Müslümanların temsilcisi olarak, toplam yüz kişi davetli.
Bu yüz kişinin onaltısı akil adamlar listesinden. İKÖ bağlantılı konulardan İslam ve teröre kadar değişik alanlarda çalışma hazırlıyorlar. Aralarında Başbakan Erdoğan’ın dış politika danışmanı Prof. Ahmet Davutoğlu da var.
Onun dışında 84 kişi doğrudan Kral Abdullah’ın davetlisi. Türkiye’den davet edilenler arasında Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, eski bakanlardan ve şu anda Filistin Koordinatörü Vehbi Dinçerler, bazı öğretim üyeleri ile gazeteci Fehmi Koru.
Üç gün sürecek toplantıda, söz alanlar hükümetleri temsilen değil, kendileri adına konuşuyor.
Bu ayrıntıların dışında, İKÖ’nün bir hedefi var. Daha fazla yayılmak. Daha çok örgütlenmek. Bunun için de, Müslüman nüfusa sahip, ama İslam ülkesi olmayan ülkelere İKÖ’de bir statü tanımak. Örneğin, gözlemci üyelik, gibi.
11 Eylül’le birlikte İslam’a yönelik saldırılar, şimdi karşı atağa yol açıyor. Belki de, uygarlıkların çatışmasına ortam hazırlayan karşılıklı girişimler.
Fikir bizim Abdullah’tan, örgütleme ve pratik Suudi Kralı Abdullah’tan.
BJK-FB, durup dururken gerginlik
BEŞİKTAŞ-Diyarbakır maçında hoş olmayan sahneler var. Okan’a üç maç ceza veriliyor.
Daha önemlisi, Fenerbahçe maçı Beşiktaş’ın sahası dışına alınıyor. Ceza aslında yerinde. Disiplin Kurulu, ‘ben maçın hangi takımla oynanacağına bakmam, cezayı basarım’ mantığıyla davranıyor. Fark gözetmiyor.
İlk bakışta doğru. Çünkü, kural uygulanıyor. Yine de, kuralın uygulanması her zaman doğruyu göstermiyor. Beşiktaş-Fenerbahçe maçı ligin en önemli maçlarından biri. Burada psikolojik faktör önem taşıyor. Dün Beşiktaş taraftarlarıyla konuşuyorum. Hepsi barut fıçısı gibi.
Maça iki hafta var, ama şimdiden insanlar gergin. Bu gerginliğin maça yansıması işten değil. Uyarıyorum, tatsız olaylara tanık olabiliriz. Disiplin demek, sadece ceza demek değil. Her türlü etkeni hesaba katmak bu kurulun görevi.
Beşiktaş seyircisinin görevi de, aklını başına toplamak.