Her yer SE, Her yer Gezi

FAZIL Say’ın piyanosu eşliğinde gösterilen filmde polis copları, TOMA’lar, biber gazı, yerlerde sürüklenen, tekmelenen insanlar, dumana boğulmuş kentte tam bir yaşam savaşı.

Haberin Devamı

Sanki Güney Amerika’da bir ülkede darbe günü. Değil, burası İstanbul, Gezi Parkı direnişi.
Sosyalist Enternasyonal (SE) Konsey Toplantısı dün İstanbul’da başlıyor. Toplantının sabah oturumu tam anlamıyla Gezi ruhuna dönüşüyor. SE Genel Sekreteri İspanyol Luis Ayala’nın açılıştaki “Gezi Parkı’nın Ruhu Sosyalist Enternasyonal’in dayanışma ruhudur” sözü sabah oturumunu özetlemeye yetiyor.

TAKSİM DAYANIŞMASI

Toplantı öncesinde herkesin masasına İngilizce bir kitapçık dağıtılıyor: “Taksim Solidarity, Taksim Dayanışması”.
Kitapçıkta başından sonuna kadar “Taksim Dayanışması nedir, Gezi Parkı’nda ne oldu” başlıklarıyla anlatılan Gezi direnişi fotoğraflarla besleniyor. Öldürülen yedi kişi unutulmuyor. Şiddet ve direnişin kronolojisi, Gezi’deki orijinal proje, projeye ilişkin yargı kararları, iktidarın uygulamaları hiç sekmeden kitapçıkta yer alıyor. En arka sayfada ise, “İsteklerimiz” başlığıyla talepler sıralanıyor:
“Gezi Park olarak kalmalı-Hükümet üyeleri ve polis şefleri dahil, şiddet emrini veren ve uygulayan herkes istifa etmeli-Biber gazı yasaklanmalı–Gözaltındaki insanlar derhal serbest bırakılmalı–Gösteri özgürlüğüne dönük baskılara son verilmeli”.
Etkileyici bir derleme. “Taksim Dayanışması” hazırlıyor.

Haberin Devamı

‘HER ŞEY AĞAÇLA BAŞLADI’

Kitapçığı nefes nefese okurken, CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran söz alıyor.
Oran Gezi’yi genel hatlarıyla kürsüden açıklarken, “Her şey ağaçla başladı” filmi gösterime giriyor. Filmden sahneler, Umut Oran’dan açıklamalar, sahneler, açıklamalar, piyano eşliğinde, başarılı bir kompozisyon. Film müthiş etkileyici. Şiddet sahneleri arasında Umut Oran soruyor: “Şiddetin emrini kim verdi?”
Filmde yeni bir sahne, Tayyip Erdoğan’ın, “Polise talimatı ben verdim” sözü. Derken, yine Erdoğan “Avrupa Parlamentosu’nun kararını tanımıyorum”.
Salonda bulunan SE üyelerine bakıyorum. Hepsi pürdikkat, salonda çıt çıkmıyor. Film bitiyor, bazı üyelerin izlenimini soruyorum. “Dehşet içindeyim, hiçbir demokraside böyle şiddet olmaz, özgürlükler ve insan hakları bütünüyle ihlal edilmiş, dehşet bir şey.”

Haberin Devamı

GEZİNİN SAHİPLERİ

Filmden sonra Gezi direnişine fiilen katılmış olan beş sivil toplum örgüt temsilcisi söz alıyor, Gezi’yi anlatıyor.
Bazı sözcülerin konuşmaları fazla uzun sürüyor. Kendilerine yedi dakika süre tanındığı halde, bazıları uzatıyor. Sıkılanları ve dışarıya çıkanları görüyorum.
Buna rağmen, salonda Gezi ruhu demokrasi ve özgürlüğe bürünüyor. Salon dalgalanıyor, Gezi ancak bu kadar iyi anlatılabilir, SE, yani dünya Gezi’yi ancak bu kadar iyi anlayabilir. Gezi ilk kez bu çapta uluslararası nitelik kazanıyor.

Kılıçdaroğlu’ndan SE’ye çağrı

“AŞIRI uçlar, etnik, dinsel ve mezhepsel fay hatları, kadın-erkek eşitsizliği, dışarıdan askeri müdahaleler.”
SE toplantısında Kemal Kılıçdaroğlu demokrasinin önündeki tehlikeleri böyle sıralıyor. Ardından SE’ye çağrıda bulunuyor:
“SE çatışmacı bölgelerde aktif rol almalıdır. Bunun için ilk fırsat Suriye’deki savaşı bitirmek üzere, Cenevre Konferansı’dır”.
SE’in dünkü toplantısında en somut önerilerden biri bu.

Haberin Devamı

Gazeteciye saygı

SE’de Luis Ayala kısa bir açış konuşması yaptıktan sonra üyeleri saygı duruşuna davet ediyor.
Mali’de iki Fransız gazeteci öldürülüyor. SE o iki gazetecinin anısına bir dakika saygı duruşunda bulunuyor.
Dünya ve Türkiye arasında “gazeteciye bakış farkı” daha ilk dakikada ortaya çıkıyor. Orada saygı, burada sansür ve hapis.

Kürtler SE’de

SE toplantısına Türkiye, Suriye ve Irak’tan Kürt
sosyal demokrat partiler
de katılıyor. Türkiye’den CHP’nin yanı sıra, BDP, Irak’tan KDP ile KYP, Suriye’den Kürt Ulusal Konseyi var.
Bir ara Suriyelilerle konuşuyorum. Sorularıma onlar, “Biz sizin Dışişleri ile iki kez toplandık. Bizimle işbirliği halindeler. BDP ile diyaloğumuz var. Türkiye’deki Kürt açılımında ise hükümetin atacağı adımlar bekleniyor” cevabı veriyor.
Aralarından biri arkadaşına işaret ediyor, sohbet kısa sürüyor.

Haberin Devamı

SE’de babalar eksik

AVRUPA’da solun kaderi, Türkiye’deki gibi, bölünmüş.
1976’da Willy Brandt’ın başkanlığında SE üye sayısı otuzdan yetmişlere, daha sonra yüz altmış sekize yükseliyor. Üye sayısını Almanlar (SPD) arttırırken, üye sayısının çokluğuna itiraz otuz yıl sonra yine Almanlardan geliyor. SPD “Sosyalist Enternasyonal demokratik örgüt ama burada demokrasi olmayan ülkelerden de partiler var”.
Bu itiraz SE’i bölüyor, Avrupa’da “İlerici Birlik” adında yeni bir sol enternasyonal örgüt kuruluyor, şu anda yetmiş üyesi var. Avrupa’nın ünlü sosyal demokrat partileri Almanya, İspanya, İngiltere, Kuzey Avrupa ülkelerindeki sosyal demokrat partiler buraya üye.
Dolayısıyla, dün İstanbul’daki SE Konsey toplantısında sosyal demokrasinin babaları yok. Sadece Belçika Başbakanı var.

Yazarın Tüm Yazıları