KÜRSÜDE İngiliz İşçi Partisi lideri Tony Blair. 1999 yılında Sosyalist Enternasyonal toplantısında:
“Şu sosyalist kelimesinden kurtularak, yerine daha modern bir kavram bulmak gerek”. Bu önerinin kendisi bile, Sosyalist Enternasyonal üyesi partilerin sosyalist olmadığının kanıtı. Onlar zaten sosyalist değil, sosyal demokrat. İki gündür Paris’te Sosyalist Enternasyonal toplanıyor. Dünyadaki sosyal demokrat partilerin şemsiye örgütü. Örgüte Türkiye’den CHP katılıyor. Kendisi olmasa bile, adı Sosyalist Enternasyonal olan bu örgütün anası komünizm. İlk kez 1864’te Londra’da Emekçiler Enternasyonal Derneği olarak kuruluyor. Bu 1. Enternasyonal. Marks ve Engels’in damgasını taşıyor. Marks derneği açılış konuşmasında, daha önce yazdığı ünlü sözünü tekrarlıyor: “Dünyanın bütün işçileri birleşiniz”.
2, 3, 4’ÜNCÜ ENTERNASYONAL
1. Enternasyonal o kadar devrimci ki, Fransız Proudhon’u ünlü sözü, “mülkiyet hırsızlıktır” sözüne rağmen, onu dışlıyor. Bernard Shaw’dan, hatta bir ara Mussolini’ye kadar çok farklı kişilerin ve dünya çapında sosyalist liderlerin, örneğin Lenin, katıldığı 2. Enternasyonal 1889 ile 1914 arasında kuruluyor. Özellikle savaşa karşı tavır alıyor. Sosyalizmi kurma çabalarını sürdürüyor. 1919’da kurulan 3. Enternasyonal ki, Komintern olarak anılıyor, komünist partilerin birliği. Ama neler oluyor, örneğin Alman komünistleri Nazileri destekliyor. 1938’de 4. Enternasyonal kuruluyor, Stalin Avrupa’yı ürkütmemek için, daha sonra bunu feshediyor. Şimdiki Sosyalist Enternasyonal’in bunlarla ilgisi yok, 1951’de kuruluyor. Sosyal demokrat ama, İsrail İşçi Partisi ya da Ermeni Devrimci Federasyonu (TAŞNAK) ya da Kürdistan Yurtseverler Birliği gibi, milliyetçiliği ağır basan, hatta etnik milliyetçi tutumu ile bölgelerinde savaş çıkartan partiler de bu şemsiye altında buluşuyor. Ekonomik olarak, buraya üye partilerin hepsi liberal politikalar güdüyor. Aralarında ne ölçüde dayanışma var, o da tartışmalı. Sadece Paris’teki gibi, bir araya geldiklerinde karşılıklı çiçek atıyorlar. Onlardan biri kendi ülkesinde iktidarda ise, başka ülkedeki muhafazakar bir iktidarı bal gibi destekliyor. Ruhunu ve özünü yitiren bu örgütün bir araya gelmesi, renkli sahneler içeren etkinlikten öteye geçmiyor.
Türk solu birbirini hep yedi
60’ların sonu, İstanbul Aksaray’da dönemin etkin öğretmen örgütlenmesi Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) genel merkezi. Türkiye İşçi Partisi (TİP) 15 milletvekili ile Meclis’te. Dünyada ve Türkiye’de sol rüzgarlar kuvvetle esiyor. O sırada Sovyetler Prag’ı işgal ediyor. Sosyalistler allak bullak. Bir yandan emperyalizmle mücadele, öte yandan emperyalist bir müdahale, başkalarının özgürlüğüne, bağımsızlığına zincir vurma emeli. TİP Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar tavrını gecikmeden koyuyor, “güler yüzlü sosyalizm” sözü tarihe mal oluyor. İşte, o günlerde TÖS’te bir panel düzenleniyor. Devrim Stratejisi panelinde Türkiye’de ve dünyada solun iktidara gelme yöntemi tartışılıyor. Sadun Aren, Behice Boran, İlhan Selçuk, Mihri Belli’nin katıldığı panel üç gün sürüyor. Üç günün sonunda Türk Solu bir daha asla bir araya gelmemek üzere parçalanıyor. Altı, yedi tane sosyalist parti kuruluyor. Bu aktardığım sosyalist sol ile ilgili, sosyal demokratlarla değil. Sosyal demokratların parçalanması 12 Eylül dönemine rastlıyor. BDP’nin eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın gönlünden Türkiye’deki sosyal demokrat ve sosyalist partilerin CHP önderliğinde blok oluşturarak, seçime birlikte girmeleri geçiyor. Saf bir öneri. Şimdiye kadar zaman zaman bu yönde denemeler yapılıyor. Hiç birinden somut sonuç çıkmıyor. Birbirini yemek varken, bir araya gelmek ne demek.
Sırada 2B affı mı var
HER yönüyle çok konuşulacak olan vergi affı ile müthiş bir adım atan AKP iktidarı, bir başka atak daha yapabilir. 2B affı.
Yani, orman niteliğine sahip hazine arazileri üzerine yapılmış binalara tapu vermek. Bir ara çok tartışılan 2B son zamanlarda unutuluyor. Ancak, şimdi bu yönde bir çalışma olabilir. O da en az vergi affı kadar önemli ve ses getirebilir.
Tipik az gelişmişlik
VURDUM duymazlık, zaman kavramının önemsizliği, süründüren bürokratik işlemler, adam sen de tutumu, sözünde durmamak, bugün git yarın gel sürüncemesi, hayat tarzı olarak bıkkınlık yaratmak, bunu başkalarına aktarmak. Bütün bunlar az gelişmişliğin ortak yönleri. Başbakan Erdoğan Mimar Sinan tarafından yapılan Mihrimah Sultan Camii’nin hizmete açılışında, “Mimar Sinan üç yılda yapmış, biz on bir yılda restore ettik” diyor.
Erdoğan, tipik az gelişmişliğe işaret ediyor. Dünyanın 17 büyük ekonomisi olmak pratikte çok şey ifade etmiyor. Büyük ekonominin iki temel özelliği var, insan davranışları ve kentlerin alt yapısı. Gelişmişlik derken, bilim bu iki temel ögeye bakıyor.