Paylaş
Bu amaçla MİT Müsteşarlığı’ndan istifası tartışılıyor. Tayyip Erdoğan da iyi köpürtüyor, “Ben istemedim, kendisine de söyledim” diyor ve bu tartışma cümbüşü içinde en can alıcı cümleyi söylüyor: “Sayın Başbakan’ın takdiridir”. Burada duralım.
Farklı yorumlar sırasında Erdoğan’ın karakutularından biri, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın sözü dikkatlerden kaçıyor: “Fidan’ın adaylığı Sayın Cumhurbaşkanı’nın iradesiyle olmuştur”. Erdoğan karşı çıktığını söylüyor, o zaman?
Erdoğan’ın karşı çıktığı bir kararı bu hükümetin alması mümkün mü, değil. Hele de, bu MİT Müsteşarlığı gibi kilit bir isimle ilgili ise, o kilit isim çözüm süreci dahil, pek çok bilinmeyen olayın başından beri içinde ise ve Erdoğan “Hayır” diyorsa, Fidan’ın adaylığı mümkün mü, değil.
Hele de meydanlarda AKP’ye oy isteyen bir Cumhurbaşkanı varsa AKP milletvekili aday listelerinin onun onayı olmadan hazırlanması mümkün mü, değil, o zaman?
GÜYA FIRSAT
Herkesin gözünün içine baka baka, Erdoğan’ın son algı operasyonu. Karşı çıkıyormuş gibi yaparak, döne dolaşa tersini söyleyerek, Ahmet Davutoğlu’nu yüceltiyor. Ona prim vererek, Davutoğlu’nu kamuoyunda güçlendirmeye oynuyor. “Beni bile dinlemiyor, bu Başbakan çok güçlü” algısı yaratmak.
Hepimiz de bunu yutmuş oluyoruz, yemezler.
Cindoruk’tan çağrı
YARIN İstanbul’da bir siyasi toplantı var. Merkez sağın önemli isimlerinden, eski Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk’un daveti. “Güncel gelişmeleri tartışmak” amacıyla çağrı yaptığı kişiler arasında sosyal demokratlar, milliyetçiler ve Kemalist isimler var:
Yaşar Okuyan, Emine Ülker Tarhan, Canan Arıtman, Kemal Anadol, Birgül Ayman Güler, Onur Öymen, Süheyl Batum, Şahin Mengü, Tayfun İçli, Kemal Alemdaroğlu, Ufuk Söylemez, Ataol Behramoğlu, Enis Öksüz, Hasan Korkmazcan. Tespit edemediğim başka isimler de var.
Tahammülü aştı
AKP’nin en çok yıprattığı demokratik kurumların başında kuvvetler ayrılığı geliyor. Dün bu yönde iki vurgu var. Anayasa Mahkemesi’nden emekli olan başkan Haşim Kılıç veda konuşmasında “Yargı bu şekilde yola devam edemez” derken, özellikle “kuvvetler ayrılığındaki yıpranmaya” dikkat çekiyor. Ayrılan başkan bunu söylerken, Yargıtay Başkanlığı’na yeni seçilen İsmail Rüştü Cirit’in de koltuğuna oturur oturmaz, ağzından çıkan ilk sözler “kuvvetler ayrılığı”. AKP’nin yargıyı siyasallaştırması, bu iktidara yakın olsa bile, yüksek yargının tepkisiyle karşılaşıyor. Tepki daha sık hale geliyor. Yargıya baskı tahammülü aşıyor.
Dolar ve iki kriz
DOLARDAKİ iki krizden biri ekonomik, diğeri siyasi.
Tayyip Erdoğan Merkez Bankası’nı yerden yere vurdukça dolar yükseliyor. On beş günde dolar Türk Lirası karşısında arttıkça, dolar borcu olan reel sektörün de zararı artıyor. Son on beş günde reel sektörün zararı yirmi milyar dolara yükseliyor. Ayrıca, ithalat pahalı hale geliyor. Ekonomik maliyeti yanında, dolardaki artış siyasi krize doğru yol alıyor. Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan, Tayyip Erdoğan’a açıktan tavır alarak, Merkez Bankası’na sahip çıkıyor. Erdoğan “Bu Merkez Bankası ile bir yere varılmaz” derken, Babacan “Merkez Bankası’nda yetkin bir ekip var, doğru zamanda doğru kararlar alıyor” diyor. Babacan geçmişte de zaman zaman Erdoğan ile karşı karşıya geliyor. Buna rağmen, AKP hükümetlerinde on üç yıldır koltuğunu koruyan tek bakan o. “Sıcak para”yı iyi yönetiyor.
Paylaş