Paylaş
Sıradan gibi gelen bu soru dünya siyasetinde bir ilk. Bir parti koalisyona girmek için her türlü hazırlığı yapıyor, son kararı vermeden önce tabanına soruyor.
Seçimin üzerinden Almanya’da neredeyse iki ay geçiyor. Hiç kimsede telaş yok, karşılıklı suçlama yok, ayak oyunları yok. Her şey şeffaf.
O her şeyin üstünde dalgalanan bir bayrak var: Demokrasi, demokrasinin en gelişmiş biçimi.
Bakın nasıl, imrenirsiniz.
DEMOKRASİ ÖRNEKLERİ
Koalisyona girelim mi, girmeyelim mi diye tabanına soran dünya siyasetindeki ilk parti Alman Sosyal Demokrasi Partisi (SPD).
Almanya’da seçimlerden Merkel’in partisi birinci parti çıkıyor, Hıristiyan Demokratlar, Alman muhafazakârlar. Demokrasi şöleni seçim sonrasında başlıyor.
- SPD, Yeşiller ve Sol Parti, kısaca solcular Merkel’e göre toplamda on bir milletvekili daha fazla çıkarıyor. Yani, sol çoğunlukta, “sol koalisyon” kurmaları mümkün. Ama yapmıyorlar.
Madem Merkel birinci parti çıktı, o zaman hükümeti kurmak hakkı onundur düşüncesiyle. Siz böyle bir demokratik tolerans gördünüz mü? Siz sadece koalisyon kavgaları, “Ben kurarım, o kuramaz” çekişmeleri gördünüz.
- SPD yönetimi Merkel’in birinci parti çıkmasına gösterdiği demokratik saygı nedeniyle, Merkel başkanlığında koalisyona katılma kararı alıyor. Bunu şimdi parti üyelerine soruyor, oylama yapıyor.
Almanya’da büyük koalisyon iki kez yaşanıyor. İlki, efsane lider Willy Brandt ile 1966-69 arasında. İkincisi yakın zamanda, 2005-2009 arasında.
DENETİMİ DÜŞÜNEREK
- Demokratik tavrın en ileri ölçülerinden biri daha geliyor. Merkel-SPD koalisyonu mecliste yüzde seksen gibi çok büyük çoğunluğa sahip. Böyle bir hükümetin yapamayacağı hiçbir şey yok. Bu durumda koalisyon ortakları mecliste denetime ağırlık verilmesi gerektiğini kabul ediyor.
Bugünkü meclis denetim sistemi bu çoğunluk karşısında etkin olamıyor. Büyük koalisyon, kendisini denetleyecek muhalefetin önünü açmak için meclis denetim yöntemini değiştirmeye hazırlanıyor. Mecliste çoğunluk her şey değil tezinin pratiğe dönüşmesi.
Meclis denetimi de ne demek, hele de yaşadığımız son on yılda böyle bir demokratik toleransı hayal bile edemezsiniz. Sadece denetim değil, iktidar algısı, toplumla paylaşılması, herkesin sözüne kulak verilmesi, başından sonuna kadar “demokrasi dersleri” ile dolu.
TÜRKİYE UCU AÇIK
Büyük koalisyon protokolünde Türkiye ile ilgili bir bölüm var. Türkiye-AB ilişkilerinde Almanya’nın tavrını belirliyor:
“Ucu açık ve sonucu garanti olmayan bir süreç”.
Adamlar oradan bakıyor, Türkiye’de demokrasi ne âlemde, “AB tam üyeliğine garanti yok” deyip kestirip atıyor.
Bu da bizdeki ‘demokrasi’
ADI her zamanki gibi propagandaya dönük, ‘demokratikleşme paketi’.
Bu kaçıncı demokrasi paketi? Her demokrasi paketi demokrasiyi biraz daha geriye götürüyor. Örneğin, Meclis’e gönderilen son paket.
“Kamu faaliyetinin engellenmesine” dönük madde, tam bize özgü “ileri demokrasi” tipi. Halen böyle bir engellemede verilecek ceza bir ile üç yıl arasında değişiyor.
Yeni paket daha “demokratik” çözüm geliyor, hapis cezası iki yıldan beş yıla çıkıyor.
Bu o kadar vahim ki, kamu faaliyetinin engellenmesi genel bir kavram. Buradan hareketle her türlü gösteriye hapis cezası gelebilir. Gezi direnişi, HES’lere karşı çıkma, trafiğin düzenlenmesini protesto, sağlıkta, eğitimde, kısaca hayatın her alanında alınan kararlara karşı gösteri yapmak “kamu faaliyetini engellemek” olarak yorumlanabilir ve eyleme katılanlar hapsi boylar. “Paketin” başka “demokratik” ayrıntıları da var, ama en yaygın olabilecek “demokratik ceza” sözü geçen maddede yer alıyor. “İleri demokraside” buraya kadar.
Paylaş