UÇAKLAR Türkiye’deki bir üsten havalanıyor. Bekaa Vadisi’ne doğru uçuyor. PKK kampını vurmak üzere. Amerika uyarıyor:
‘Çok yanlış, bu uçaklar oraya kadar ancak gidip, anında geri dönmek zorunda, orada havada kalıp, bombalayacak zamana sahip değil bu uçaklar.’
1990’ların başındaki bu teknik uyarıyı Ankara unutmuyor. Aynı tarihte Ankara’nın gidecek, vuracak ve geri dönecek ölçüde teknik kapasiteli uçak taleplerine ise, Washington kulak asmıyor. Ankara bunu da unutmuyor.
Irak’a savaş açtığında, TBMM Amerika’nın Türkiye’den asker geçirme talebini geri çeviriyor, ünlü tezkerenin reddi olayı. Amerika da, bunu unutmuyor.
Bununla birlikte, Silopi’de bir Amerikalı albay aylar boyunca, bizim askerin kışlasında yatıp, kalkıyor. Sınırda Türkiye’yi bir tür kontrol. Ankara, nasılsa buna izin veriyor. Ya da vermek zorunda kalıyor.
AVRUPA’DA TOP ATEŞİ
Bugünlerde ise, Avrupa skandallarla sarsılıyor. Parlamentolarda soruşturmalar, bakanları tek tek mercek altına almalar ve büyük bir kamu oyu baskısı.
Hepsinin adresi aynı. CIA operasyonları.
Amerika’ya ve CIA’ya karşı son yılların en büyük tepkisi yaşanıyor. İşkence, adam kaçırma ve ülkelere haber verilmeden, onların hava sahasını kullanarak, nedeni belirsiz uçuşlar. Amerika ve CIA, bugüne kadar hiç bu kadar hedef tahtası olmuyor. Oluyor, ama ya eskiden Sovyetler ve ona bağlı peyk devletler ya da sol kurumlar tarafından.
Ama, şimdi aynı siyasal ve ekonomik sistemin, yani kapitalizmin oyuncuları Amerika ve CIA’yı şiddetli bir top ateşine tutuyor.
Tartışma, Amerika ile Almanya arasında öyle nazik bir noktaya uzanıyor ki, Merkel-Rice, Alman Başbakanı-ABD Dışişleri Bakanı, görüşmesi müthiş bir gerilimle sonuçlanıyor.
TERÖRE KARŞI SAVAŞ
11 Eylül’le birlikte, Amerika ‘War Against Terorism’ başlığı altında, ‘Teröre Karşı Savaş’ ilan ediyor. Bu savaşta, Amerika’nın terörden öncelikle algıladığı İslami terör. Bunun için büyük bir kampanya başlatıyor.
Bu amaçla, her şeyi göze alıyor. Ülkelerden kaçırdığı, Irak ya da başka yerlerde yakaladığı teröristlere CIA’nın işkence yaptığı iddiaları ortaya atılıyor. Hatta, çok üst düzey görüşmelerde ‘orta çağ işkence yöntemleri kullanmakla’ suçlanıyor. Bunun belgeleri, Kızıl Haç ile İnsan Hakları raporlarına geçiyor.
Pentagon’da sorgulama sırasında, 12 kişinin işkenceden öldüğü iddiaları cabası.
Suçlanan ülkeler arasında, CIA’ya yardım iddiasıyla, Romanya ve Polonya var. İddiaya göre, CIA bu iki ülkede bazı yerlerde benzer sorgulamalar yapıyor. Guantanamo, Ebu Greyb ve Bagram hapishaneleri, CIA’nın üsleri arasında.
Amerika şu anda, Vietnam’dan sonra, insan haklarını, uluslararası hukuku çiğneyen bir konumda. CIA bunun baş aktörü. İddialar hep aynı adrese çıkıyor.
Avrupa bu kadar yoğun suçlamalarla Beyaz Saray’a yüklenirken, Avrupa ülkelerinin İç, Dış ve Savunma Bakanlarının ‘CIA’nın kendi ülkelerindeki faaliyetlerinden haberleri olmadığı’ açıklamaları, o ülke vatandaşlarını küplere bindiriyor.
Bazı ülkelerdeki kurumların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruları söz konusu.
ŞİMDİ ANKARA
İşte, tam böyle bir ortamda FBI ve CIA Başkanları arka arkaya Ankara’da.
Onların derdi, İslami terörle ortak mücadele. Türkiye’nin derdi de, PKK’ya karşı ortak mücadele. CIA, Türkiye’nin yumuşak karnını elbette çok iyi biliyor. PKK’ya karşı ortak mücadele kartını öne sürdüğü anda, Ankara’dan destek alacağı ortada.
Ancak, Türkiye-Irak sınırında geçmiş yıl ve aylarda yaşananlar, Ankara’nın her fırsatta Washington’a, ‘PKK’ya karşı gereken tavrı almadığı’ uyarıları, ABD’yi harekete geçirmiyor. Sadece bir araba içi boş laf.
Ama şimdi, güvenirliğinin dibe vurduğu bir noktada CIA, Ankara’ya yardım elini uzatıyor. Ankara üzerinden Avrupa’daki karanlık gölgesini silmeye çalışıyor. Bunca gösterişin ve yardımseverliğin altında bu çaba yatıyor.
Bugünlerde taraflar geçmişteki güvensizlikleri aşmaya çalışıyor. Ne var ki, bunun zamanlamasını Ankara değil, CIA tayin ediyor.