TÜRKİYE-İngiltere milli maçı. Hani, 0-0 sona eren ve bizi Dünya Kupası dışına iten karşılaşma.
Maçı Başbakan Erdoğan ile KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş birlikte izliyor. Maç sırasında Erdoğan, Denktaş'a dönüyor ve:
‘‘Siz müzakerelerden hep kaçıyor izlenimi veriyorsunuz dünyaya. Bu size de, bize de zarar veriyor. Oysa, masaya oturmak ve tartışmak gerek. Annan Planı'nda kabul edilmeyecek çok nokta var, tamam. Ama, görüşmelerden kaçmak doğru değil.’’
Erdoğan'ın bu uyarısına, Denktaş o sırada yanıt vermiyor. Ancak, dün seçimlerle ilgili düzenlediği basın toplantısında, görüşmelere yeniden geçileceğine ilişkin işaret veriyor.
SİMİTİS'E BELGRAD'DA
Kıbrıs, seçimlerle birlikte kilitleniyor. Kilidin nasıl açılacağı şu anda belli değil. Ancak, Ankara çözüm konusunda kendisine danışılacağından çok emin. Nedeni var.
Erdoğan biraz daha bekliyor. Durum netleştiği anda, ortaya süreceği bir plan var. O da dörtlü zirve toplamak. Yani, Türkiye, KKTC, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi ile bir araya gelmek.
Erdoğan, bu düşüncesini geçenlerde Belgrad'da toplanan Balkan Zirvesi sırasında Yunan Başbakanı Simitis'e açıyor. Simitis, ‘‘Ben bunu yapamam’’ karşılığını veriyor. Hatta Erdoğan, ‘‘Beşli yapalım, garantör ülke olarak İngiltere'yi de çağıralım’’ diye bastırıyor. Ama, Simitis Kıbrıs Rumları'nı ikna edemeyeceğine inandığını belirterek, yan çiziyor.
Simitis'in tavrına rağmen, Erdoğan zirve için Denktaş'ı ikna ediyor. Denktaş da, dün ‘‘Dörtlü temastan yanayız’’ diyor. KKTC'de hükümetin durumu belli olur olmaz, zirve çağrısının Denktaş'tan gelmesi sürpriz olmaz. Böylelikle, masadan kaçan taraf artık KKTC değil!.. Dünyada, uzlaşmaz taraf konumu, Denktaş'a ait. Şimdi bunun değişmesi için bir fırsat var.
STATÜKO SÜREMEZ
Türkiye-AB ilişkilerinde, Kıbrıs siyasal bir kriter değil.
Bununla birlikte, her görüşmede Kıbrıs'ın vurgulanması ve hatta bununla yetinmeyerek, AB belgelerinde Kıbrıs'a yer verilmesi, Kıbrıs'ı siyasal kriter olmanın ötesine taşıyor.
AB, Kıbrıs'ın arkasına saklanıyor. Bunu ortadan kaldırmak için, masaya oturmak en doğru yol. Kim kurarsa kursun, yeni hükümetin önündeki en önemli görev, masaya oturmak!..
Ayrıca, Başbakan Erdoğan'ın Brüksel'de her görüştüğü lidere söylediği bir söz var: ‘‘Kıbrıs'ta statüko devam edemez, mutlaka çözeceğiz.’’
Seçim sonuçları bunu gösteriyor.
Irak'ta idam yok
BAĞDAT'a uzanıyorum dün. İlginç bilgiler var. Saddam yakalanmadan birkaç gün önce, Bağdat'ta bir kaç önemli gelişme gözleniyor.
Bağdat'taki ABD Yönetimi, Irak Geçici Konsey üyelerine ‘‘iz üzerindeyiz, Saddam iyice sıkıştı’’ türünde sözler ediyor. Ancak, bu gibi sözleri zaman zaman söylediği için, herkes yine, bundan bir şey çıkmaz, diye algılıyor.
İkincisi, devrik Irak yöneticilerini yargılamak için üç gün önce mahkeme kurulması. Saddam'ın hemen bunun ardından yakalanması, sanki bir hazırlık.
Üçüncüsü ise, çok önemli. Bir süre önce, Irak Geçici Konseyi, Irak'ta idam cezasını kaldırıyor!.. Düğüm burada. Saddam 1968'den bu yana işlediği insanlığa karşı suçlardan yargılanacak. Terör, işkence ve soykırım suçları. Doğu toplumlarında bu suçların cezası belli. Ama, idam cezası artık yok. Şimdi soru, ABD'nin tavrı. Saddam hangi kurala göre yargılanacak?.. Irak Mahkemesi mi, yoksa Savaş Mahkemesi mi?.. Mahkemenin niteliği, kararın habercisi gibi. İdam kararının gözden geçirilmesi, yine de Irak'ta oluşacak yeni yönetime bağlı.
Son nokta, Saddam ve direniş.Saddam yakalandıktan sonra, ABD'lilerin gözlemine göre, direnişi Saddam yönetmiyor, direnişi yöneten mekanizmalar başka. Dün sabah dokuz kişinin ölümü, bu gözlemi doğruluyor. Bir süre daha bu olayların devamı bekleniyor. Ama, herhalde artık hızını keser!..
Maça asını, halkını tir tir titreten diktatör Saddam'ı bitiren görüntü, saçında bit aramak!.. Bir lider olarak, ölmesini bile bilmiyor!.. Tarihte hep söylenir ya, diktatörler korkaktır diye, Saddam, bunu kanıtlıyor.