ÇOK var. Bir bölümü Cumhuriyet’in kuruluşundan beri var, bir bölümü sonradan.
Devlet Su İşleri (DSİ), Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE), Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Devlet Hava Meydanları İşletmeleri (DHMİ), Devlet Personel Dairesi (DPD) vs.
Daha çok var, ortak yönleri, hepsinin başında devlet var. Kendi alanlarında Türkiye’yi yöneten ya da yön veren kuruluşlar. Yönetmek denildiğinde, akla önce devlet geliyor. Siyasal iktidar, devletten sonra!..
MERKEZİN AĞIRLIĞI
Devlet, aynı zamanda merkeziyetçi bir yapıyı temsil ediyor. Merkeziyetçi anlayışın vazgeçilmez kurumu.
Buna karşılık, AB bunun tam tersi. Merkezi yapıdan ve anlayıştan uzaklaşıyor. Siyasal iktidarı bir yandan yerel yönetimlerle paylaşırken, bir yandan da devletin merkezdeki ağırlığını azaltıyor.
Şimdi Türkiye AB sürecinde. Kendini merkezden kurtarması gerek. Kendini merkezi kurumlardan arındırması gerek. Bunu fiilen yapmak zorunda.
Ancak, bir de bu fiili durumun simgesi olmalı!..
ARANAN KAN
Ankara’da haftalardır ilginç arayışlar var. Bu simge ne olmalı?..
Türkiye 24 Ocak 1980’den bu yana, serbest piyasa ekonomisi uyguluyor. Ama, bunun dışında devlet kurumları var, yukarda sayılan DSİ, DPT, DHMİ ve diğerleri gibi.
İşte, aranan kan burada!.. Antrenman burada!.. Simge burada!.. Henüz bir karar yok, sadece düşünce jimnastiği anlamında:
Başında devlet sözcüğü bulunan kamu kurumlarının isimlerini değiştirmek, daha doğrusu, devlet sözcüğünü o kurumlardan indirmek. Kısaca, D’leri düşürmek!..
Diyelim ki, bu fantezi tutuyor. Devlet sözcüğü ile başlayan kurumların adından, devlet siliniyor!..
Ya işin özü?.. O kurumların başından devlet lafı indiğinde, merkezin ağırlığı da iniyor mu?.. Merkez hafifliyor mu?.. Sorun burada.
Türkiye yıllardır merkezin ağırlığını hafifletmeye uğraşıyor, ama siyasal iktidarlar ellerindeki gücü bir türlü bırakmak istemiyor!.. Şimdi AB sürecinde, ister istemez!..
D’ler düşer mi?.. Halen antrenmandayız!..
Top sesleri arasında 10 kuruş
POLATLI’dan top sesleri Ankara’ya ulaşırken, Türkiye Büyük Millet Meclisi on kuruşla uğraşıyor!..
1920. İlk Meclis. İlk bütçe. Bir yandan Kurtuluş Savaşı sürüyor, öte yandan Meclis’te ilk kez bütçe görüşmeleri yapılıyor.
Bütçe halkın denetimi. Kendi adına yapılan harcama ve gelirlerin tablosu. Meclis bunu kuruşu kuruşuna bilmeli!.. Cumhuriyet’i kuranlar buna çok önem veriyor.
Ne var ki, bütçede kuruşlar tutmuyor!.. Harbiye Vekaleti (bugünkü Milli Savunma Bakanlığı) bütçesinde on kuruşluk açık var ve bu açık bir türlü bulunamıyor.
Savaş sürerken, top sesleri Ankara’dan duyulurken, TBMM, on kuruşluk açık nedeniyle, Harbiye Vekilini Yüce Divan’a gönderiyor!..
1920-2004. Bugünlerde TBMM’de bütçe görüşmeleri sürüyor. Siz, hiç bu bütçe görüşmelerinden gerçek anlamda haberdar mısınız?.. Ben değilim!..
Görüşmeler sırasında, ‘o bunu dedi, öteki şunu dedi’ lafları dışında, herhangi bir bakanlığın ya da kurumun bütçesine ilişkin bir bilgi var mı?.. Yok!.. Nerede tutuyor, nerede tutmuyor, hangi gelir ve harcamaları içeriyor, neden o harcama, neyi amaçlıyor, özü ne, hiç bilgi var mı?.. Yok!..
Bırakın bizle ulaşan bilgileri, acaba milletvekilleri bütçenin ne kadarını biliyor ve izliyor?.. Olayın özüne inmeyen, laf kalabalığı ile geçen görüşmeler!..
Ankara’da mesleğin ilk yıllarında bir gazeteci olsam, her gün TBMM’ye gider, bütçe görüşmelerini izlerdim!.. Çalıştığım gazete ya da TV o haberleri yayınlamaya değer görmese bile!..
Ne kadar çok şey öğrenmek mümkün, ama sadece milletvekillerini dinleyerek değil, orada masaların üstüne atılmışbütçe cetvellerini, yani bakanlık bütçelerini okuyarak!.. Önce o cetvelleri okumasını öğrenmek, ardından olan biteni öğrenmek!..
Devletin bütçesini bilmeyen halk, nasıl yönetildiğini nereden bilecek?..