Paylaş
Cannes yolu “Yol” filmiyle açılıyor. Filmin senaryosunu Yılmaz Güney yazıyor, yönetmenliğini Şerif Gören yapıyor. “Yol” Cannes’da Altın Palmiye Ödülünü kazanıyor.
12 Eylül darbesi Türk Sinemasına da darbe vuruyor. Türk sineması uluslararası alanda sessizliğe bürünüyor.
İÇ HESAPLAŞMA
Sessizliği 2003’te Nuri Bilge Ceylan bozuyor. Ona 2006’da Fatih Akın eşlik ediyor. “Yaşamın Kıyısında” filmi Akın’a Cannes’da senaryo ödülünü getiriyor.
“Bir Zamanlar Anadolu’da” filminin yapımcısı Zeynep Özbatur ile dün telefonda görüşüyorum. Özbatur ile birlikte filmin tüm ekibi Cannes’da.
Nuri Bilge Ceylan telefonunu Zeynep Özbatur’a yönlendiriyor. Ceylan’a dün ulaşmak mümkün değil. Ödülden sonra Başbakan Erdoğan kendisini kutluyor. O kutlamayı Türkiye’den pek çok kutlama izliyor, akşam ve dün sabah Ceylan telefonunu kapatıyor.
Bana kalırsa, telefonunu açık bırakmanın tam zamanı.
Nuri Bilge Ceylan ile Türk Sineması derin bir nefes alıyor. Bırakın Türk Sinemasını, Türkiye derin bir nefes alıyor.
O felaketten bu felakete koşan Türkiye’de mutlu bir haber, önemli bir başarı hasretini Nuri Bilge Ceylan gideriyor, üstelik dördüncü kez. Ceylan’la ne kadar övünsek yeridir.
Film iki katil zanlısı ile savcı, polis, adli tıp doktoru ve jandarmanın olay yeri incelemesinde geçiyor. İncelemede savcı ve polisin iç dünyaları, aile çıkmazları, kendileriyle hesaplaşmaları ön planda.
İLK KEZ AKŞAM YEMEKTE
Cannes’da filmi gösterimden önce, festivale katılan yabancılar merakla bekliyor.
Öncesinde jüri üyeleri ile yarışmaya katılan yönetmen, yapımcı, oyuncular arasında
hiç bir bağlantı, görüşme, diyalog yok.
Nuri Bilge Ceylan da dahil, jüri ilk görüşme ödüllerin açıklanmasından sonra hep birlikte yenilen akşam
yemeğinde. Jüri ve yarışmaya katılanlar birbirlerini ilk kez o yemekte görüyor.
Türkiye’ye aktarılması gereken iyi bir kural. Ama, aktarılır mı?
Herkes ve fakat özellikle kendi iç dünyalarına yolculuk etmek isteyenler, kendi özelini keşfetmek isteyenler “Bir Zamanlar Anadolu’da” filminin karşısına geçecek.
Haydi, şimdi iç dünyanıza yolculuk başlıyor.
Bir zamanlar Batman
Cannes’de “Bir Zamanlar Anadolu’da” filmi ödül kazanırken, ben de bir arkadaşımla, “bir zamanlar Batman’ı” konuşuyorum.
Daha doğrusu, Batmanlı arkadaşım anlatıyor, ben merakla dinliyorum. 50’sine merdiven dayamış Batmanlı arkadaşım Batman ve çevresinde geçen çocukluk yıllarını anlatırken çarpıcı bir anısını vurguluyor:
“Biz çocukken Batman’da şehrin kenar mahallelerinde oynardık. Bir gün bir arkadaşımız koşarak geldi, “bizim burada petrol buldular” diye heyecanla anlatıyor. Petrolü tam bilmiyoruz ama, değerli bir şey olduğunu biliyoruz”.
Hikaye devam ediyor:
“Biz de koştuk, baktık, petrol fışkırıyor, çocukluk, belki elli metre, yüz metre havaya petrol fışkırıyor gibi, bize öyle geliyor, göğe kadar fışkırıyor”.
Asıl ilginç olan şimdi:
“Bir, iki gün sonra baktık, petrol fışkıran o kuyu kapatılmış. Bize söylenen, “Amerikalılar kapattı” lafı. Artık kim kapattı bilmiyorum, ama o kuyu kapanmıştı”.
Şimdi “Bir Zamanlar Batman” filminin zamanı. Resmi tarih dışındaki tarih böyle bir şey.
Suriye’ye NATO formülü mü
TUNUS, Mısır ve Libya’ya da böyle başlıyor.
Önce yıllardır bu ülkeleri yönetenlerin yurt dışındaki banka hesapları donduruluyor. Ardından bu ülkelere ambargo uygulanıyor. Derken, NATO savaş uçakları bombardımana başlıyor.
Tunus ve Mısır’da liderler bombardımana gerek kalmadan teslim oluyor. Libya malum.
Suriye’de ise, Beşar Esad,
Kaddafi gibi direniyor. Şimdi Beşar Esad’ın hesapları donduruluyor, Suriye’ye ambargo konuyor. Devamını galiba biliyoruz.
Paylaş