Paylaş
Ne de olsa, çaylar şirketten.
Ya konuklar? Sabah akşam TV’lerde tartışma programlarına çıkan konuklar, onlar kimden?
Elçiye zeval olmaz, benden söylemesi, tartışmalara çıkacak konukları bundan böyle RTÜK belirlesin, iyisini de, kötüsünü de, RTÜK bilir. Onu bilir, onu söylerim, RTÜK’ten vazgeçemem.
KANAL D VE ŞEHİT HABERİ
Artık gırgıra vurmaktan başka çare kalmıyor. Oysa basın özgürlüğü açısından, olay çok çarpıcı, çok ciddi. İki olay var.
İlki, Kanal D’ye verilen para cezası.
Gediktepe’de on bir askerin şehit edilmesi üzerine, Kanal D şehit aileleri ile konuşuyor. Benzer her olayda bütün kanalların yaptığı gibi.
Bu haberin “terör örgütünün korkutma özelliklerini yansıttığı” gerekçesiyle, RTÜK, Kanal D’ye net rakamı daha sonra belirlenmek üzere, 375 bin ile 750 bin lira arasında değişen para cezası kesiyor.
Kanal D cezaya itiraz ediyor ve mahkemeye başvuruyor.
RTÜK’ün kestiği para cezasının miktarına bakar mısınız? Doğan Grubuna kesilen bir fatura daha.
CNN TÜRK İNANILMAZ
Yine Doğan Gurubu’na bağlı CNN Türk’e kesilen para cezası ise, basın özgürlüğü açısından, niteliği ve konusu itibariyle, bütün zamanların en çarpıcı cezası, başka örneği de yok.
CNN Türk’te tartışma programına katılan bir İşçi Partisi üyesi, AKP’nin dış politikasını Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan üzerinden eleştiriyor.
Vay, sen misin eleştiren? Ceza henüz CNN Türk’e tebliğ edilmiş değil. Ama, CNN Türk’ün yöneticisi Yavuz Oğhan, dün sohbet ederken, “Miktarı bilmiyorum ama öğrendiğime göre, ceza verilmiş” diyor.
Henüz tebliğ edilmemiş, umarım edilmez. Bir tartışma programına katılan bir konuğun söylediği söz nedeniyle, o kanala büyük miktarda para cezası veriliyorsa:
O kanalı cezalandırmak düşünce özgürlüğüne vurulan ağır bir darbeden başka bir şey değil.
Ayrıca, böyle bir ceza karşısında çok vahim olan:
TV’ler programa katılacak konukları belirlerken, bundan sonra hükümeti e-leş-tir-me-yen kişilere öncelik tanıyacak, eleştirenler çağrılmayacak.
Bu durumda, en iyisi tartışmalara çağrılacak kişileri RTÜK belirlesin. RTÜK bir liste yayınlasın, hükümete danışmayı unutmasın, “şu kişiler zinhar çağrılmaya, bu kişiler her tartışmada buluna” diye fetva yayınlasın.
Katılanlara program başına prim ödensin, katılma hakkını kaybedenlere üç gün katıksız hücre hapsi verilsin.
Alışkanlığımız var, çaylar şirketten. Ağanın eli tutulmaz, eh artık konuklar da RTÜK’ten.
Yaşasın tek sesli Türkiye, elveda çoğulculuk, elveda düşünce özgürlüğü.
Kıyıları döverek adam etmek
REFERANDUMDA kıyı kesimlerinde “hayır” oylarının ağırlık taşıması AKP’yi derinden düşündürüyor, bu konuda araştırmalara yöneliyor. İyi bir çaba.
Ancak, iş araştırmayla kalmıyor, iyilik suya düşüyor. Örneği var.
İstanbul Adalar’da belediye seçimini geçen yıl CHP kazanıyor.
Araştırmaya kalmadan, önlem geliyor. Bostancı’dan Adalar’a elli yıldır yapılan vapur seferlerini İstanbul Büyükşehir Belediyesi kaldırıyor. Vapur yerine, Bostancı’dan Adalar’a motorlar çalışıyor.
Şimdi öğreniyorum ki, Kabataş’tan Adalar’a yapılan vapur seferlerinin de kaldırılması düşünülüyor.
“Bana oy verenlerin de, vermeyenlerin de, ben herkesin hükümetiyim” diyenlerin kulakları çınlasın. Herkesin hükümetine oy verenlere güller açıyor, vermeyenlere sopa çalınıyor.
Bardakoğlu ayrılıyor mu
DİYANET İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu kendinden emin, konusunu iyi bilen, aydın bir bilim adamı.
Bardakoğlu’nu hiç görmedim, o beni bir kez aradı, telefonda konuştuk. Sonra ben onu aradım, telefona çıkmadı ve geri dönmedi. Canı sağolsun.
Düşüncesine katılmayabilirsiniz, ancak Diyanet İşleri Başkanı olarak yaptığı açıklamalar laik devlette din işlerinden sorumlu bir yöneticiye yakışır nitelikte.
Mantıklı ve aklı başında.
Şimdi duyuyorum ki, Bardakoğlu özel sohbetlerinde, “Şunu da artık gençler yapar, bunu da artık bizden sonra gelenler yapar” gibi sözler söylüyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan sanki ayrılacağı izlenimini veriyor. Ayrılırsa, yazık olur.
Paylaş