Bundan 48 yıl önce. 27 Mayıs 1960 müdahalesini gerçekleştiren Milli Birlik Komitesi görüş ayrılıklarıyla çalkalanıyor.
Ayrıca ordu içinde farklı cuntalar oluşuyor. Silahlı Kuvvetler Birliği bunlar arasında en güçlü olanı. Ama, onun içinde de, görüş ayrılıkları var. Durum şu; neredeyse sabah kim erken kalkarsa, yönetime o el koyacak. Ülkeyi çığırından çıkaracak olaylara gebe aylar yaşanıyor...
Silahlı Kuvvetler Birliği ordu içinde bazı atama kararlarının iptali için Milli Birlik Komitesi’ne (MBK) ültimatom veriyor. Askeri jetler Çankaya Köşkü üzerinden uçuyor. (Sami Küçük, Rumeli’den 27 Mayıs’a, s.123).
Silahlı Kuvvetler Birliği bazı generallerin emekliye sevk edilmesini önlemek üzere, MBK’ne ültimatom veriyor. (Sami Küçük, a.g.k., s.124).
Silahlı Kuvvetler Birliği Adnan Menderes ve arkadaşlarına verilen idam kararlarını onaylaması için MBK’ne ültimatom veriyor. Bu ültimatom üzerine, MBK idamları 9’a karşı 13 oyla onaylıyor. (Sami Küçük, a.g.k., s. 127-128).
Silahlı Kuvvetler Birliği içinde de, görüş ayrılıkları var. Bir kısmı, bir an önce seçimlere giderek, yönetimin sivillere devredilmesinden yana. Bir kısmı ise, ihtilali yapanları tasfiye ederek, Silahlı Kuvvetler Birliği’nin yeniden ihtilal yapmasından yana. (Şükran Özkaya, Adım Adım 27 Mayıs, s.340).
Milli Birlik Komitesi 27 Mayıs’ı gerçekleştiren örgütlenmenin adı. 27 Mayıs sonrasında MBK’nın kendi içinde görüş ayrılıkları çıkıyor. Ayrıca ordu içinde farklı cuntalar oluşuyor. Silahlı Kuvvetler Birliği bunlar arasında en güçlü olanı. Ama, onun içinde de görüş ayrılıkları çıkıyor.
Bir ihtilal sonrasında, sabah kim erken kalkarsa, yönetime o el koyacak gibi, ülkeyi çığırından çıkaracak olaylara gebe aylar yaşanıyor.
Ayrıca, MBK’ndeki anlaşmazlıkların haddi hesabı yok. Alpaslan Türkeş ve arkadaşlarının tasfiyesi, 14’ler Olayı, MBK’deki anlaşmazlığın zirvesi.
BOŞA SÖYLENEN SÖZLER
Şükran Özkaya ve Sami Küçük 27 Mayıs’ı gerçekleştiren askerler arasında. Sami Küçük iki ay önce, Şükran Özkaya üç yıl önce anılarını kaleme alıyor. Mutlaka okunması gereken bu iki kitabı birlikte okuyunca, tarih yeniden canlanıyor. Pek çok açıdan. İktidar ve ordu açısından. Dün ve bugün.
Demokrat Parti’nin demokrasiyle uzlaşmaz adımları. İhtilalin mantığı. Ordunun içine düştüğü karmaşa. İhtilalin çıkmazı. Her şeye rağmen, büyük kazanım, 1961 Anayasası gibi, çağdaş bir anayasa.
O anayasayı dönemin ünlü bilim adamları hazırlıyor. İhtilalin lideri Orgeneral Cemal Gürsel anayasayı hazırlayacak bilim adamlarıyla yaptığı ilk toplantıda şöyle diyor: "Öyle bir anayasa yapın ki, bir daha ihlali mümkün olmasın. Dinin istismarına imkan bırakmasın." (Şükran Özkaya, a.g.k., s.212).
Bu sözlerin söylendiği tarih 1960. Tam 48 yıl önce. Gerçi, benzer sözler 48, hatta 78 yıl önce de söyleniyor. Ne yazık ki, ihlal ihlal üstüne, istismar istismar üstüne. Dine dayalı düzen özlemiyle.
BU TABLOYU KİM YAPTI
Ülkeler arasındaki farkı anlatan bir anekdot müthiş.
"İngiliz ordusunda subayların hemen tamamı Muhafazakár Parti sempatizanı. Askerlere verilen konferans listesinde yer alan konulardan biri de, Muhafazakár Parti’den gelecek bir milletvekiliyle, Muhafazakárları iktidara nasıl getiririz, idi."
Devamındaki cümle unutulacak gibi değil: "İngiliz Harp Akademisi çatısı altında yapılan bu toplantıya iktidardaki İşçi Partisi’nden, ima yollu dahi, en küçük bir ses gelmedi." (Sami Küçük, a.g.k., s.48).
İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanlar Paris’i işgal ediyor. İşgal günlerinin birinde, Alman askerleri Picasso’nun atölyesine giriyor. Tarihi katliamı anlatan ünlü Guernica tablosunu görünce, Almanlar, "Bunu kim yaptı" diye soruyor. Picasso’nun yanıtı tek bir kelime: "Siz."
Bu pazar ruhum, Guernica gibi. Bu pazar ruhum, Picasso’nun o tek kelimesiyle özdeş. "Siz", toptan hepiniz. Bu pazar ruhum, yıllardır yazmaya çalıştığım "pazar yazıları" türüne çok aykırı.