Maltepe Askeri Cezaevi’nden Mehmet Ali Ağca’yı kaçıran Abdullah Çatlı. Sıradan bir cezaevinden değil, askeri bir cezaevinden adam kaçırılıyor.
Ağca’yı kaçıran Çatlı’ya, devlet içinde birileri, yurtdışında ulusal bir görev veriyor. Fransa’da Ermeni Anıtı’na bomba koyma eylemi. Bir katili cezaevinden kaçıran, İpekçi cinayetinin beyni olduğu bilinen Çatlı, daha sonra bazı milletvekilleri ve polislerle birlikte. Susurluk kazasında. Dolayısıyla, Susurluk’ta aslında Ağca da var.
Abdi İpekçi cinayetinde Ağca, Oral Çelik’in adını veriyor. Çelik beraat ediyor. Adı böyle bir olaya karışıyor, yine de Malatyaspor’a Başkan seçiliyor.
ULUORTA TEHDİT
Bunların arasında adı başka cinayetlere karışanlar, daha sonra milletvekili adayı oluyor. Uyuşturucu kaçakçılığına adı karışanlar, karakol basan bazıları ise adaylığı da aşıyor, milletvekili oluyor.
Sırası geldiğinde, mangalda kül bırakmadan, TBMM’yi "kutsal çatı" diye niteleyen o partiler, bu kişileri kutsal çatının koruması altına nasıl alıyor? Bu nasıl oluyor?
Listeyi çeşitlendirmek mümkün. Ancak, hepsinin ortak bir üst başlığı var:
"Vatan için!.."
Katilin kardeşinin hapishane önündeki tehdidi de, zaten bu değil mi?.. "Türkiye üzerinde oynanan oyunlar devam ettiği sürece, bazı insanların canı yanacak."
Eli kanlı katillerle, vatan için işbirliği yapanlar, Ağca’nın cezaevinden kaçmasına yardım edenler, şimdi vatan için yeni cinayetler planlıyor. Adamın söylediği bu.
Katilin kardeşinin bu sözleri için savcılık harekete geçiyor mu?.. Uluorta bu tehdit, suç değil mi?..
HESAP HATASI
Katilleri hapishane önünde kahraman gibi karşılayanlar, bu cinayetlere fiilen katılmamış bile olsalar, kalben destek verdiklerini hiç çekinmeden, hangi cesaretle sergiliyorlar?..
Bayraklar ve çiçeklerle, katil karşılama gücünü nereden buluyorlar?..
O toplulukta yer alanlar hangi organize güce dahiller?.. Kimi ve neyi temsil ediyorlar?..
Önceki gün TV’lerde dinlediğim hukukçuların tümü tek bir noktada birleşiyor: Ağca’nın hapis süresinin hesaplanmasında hata var, hapisten erken çıkıyor.
O zaman bu hesabı kim yapıyor ve katil cezasını tam olarak çekmeden nasıl serbest kalıyor?..
Ankara’da 7 TİP’linin öldürülmesinden sorumlu Haluk Kırcı da, yine böyle bir hesap hatası sonucu tahliye ediliyor. Hata fark ediliyor ve herkes bu sefer Kırcı’yı aramaya başlıyor.
Bu hesap hataları nasıl oluyor?.. Nasıl olacak, infaz yasalarından.
Yasalar yapılırken, bu gibi durumlarda ortaya çıkabilecek incelikler, hangi titizlikle hesaplanıyor ki, uluslararası bir suikastçı, bir katil zamanından çok önce tahliye edilebiliyor.
HANGİ DEMOKRASİ
Liste çok çeşitli ve uzun. Türü farklı, ama mantığı aynı olayların hepsi de, on beş, yirmi yılda yaşanıyor. Bunları arka arkaya sıralayınca, ikinci başlık çıkıyor ortaya:
Böyle demokrasi olmaz. Demokrasi bu değil.
Birinci ve ikinci başlık birlikte okunduğunda, vatan için demokrasi olmaz gibi bir denklem çıkıyor. Yani, kendi hesaplarını, kendilerine göre anladıkları vatan kavramına göre yapanlar için, demokrasi fazla. Bütün bu eylemler bunun ürünü.
Her şey vatan için. Cinayetler de, yolsuzluklar da, hırsızlıklar da.
Türkiye’de hiçbir olay basit değil. Hiçbir olay göründüğü gibi değil. Hepsinin arkasında mutlaka bir hesap var. Bir plan var.
Çünkü, her şey vatan için. Onların anladığı anlamda.
Ben, belli bir grubun biçimlendirdiği böyle bir vatanda yaşamak istemiyorum. Tıpkı, farklı Türkiye hayali kuran milyonlarca insan gibi.