Pasta Washington'ın en ünlü ustasının elinden. Roland Mesnier pastayı özene bezene hazırlıyor. Kendisine Başkan’ın eşi Laura Bush bizzat telefon ediyor ve bu doğum gününe ne kadar önem verdiğini anlatıyor.
Beyaz Saray'da doğum gününün kutlanacağı salon, o gün yeniden gözden geçiriliyor. Kim, nereye oturacak, mönü nasıl olacak, törenin hangi aşamasında kim, ne söyleyecek, hepsi tek tek ayarlanıyor.
Ayrıca, bir sahne düzeni. Kolay mı, feliz cumpleanos , İspanyol doğum günü çocuğu için düzenlenen bir tören bu. Asıl sahne!.. Çünkü, doğum günü töreninde, sahneye çıkacak olan, doğum günü kutlanan kişi, ünlü İspanyol tenor Placido Domingo. Dünya Futbol Şampiyonası açılışında, gönülleri fetheden Üç Tenor'un aktörlerinden. Dünyada, gittiği her yerde, Mario Lanza'dan sonra, sesiyle bardak kıran trionun, birbirinden ünlü üçlüsünün Washington'daki ası.
Domingo'ya Laura Bush'un gösterdiği yakınlık boşuna değil. Çünkü, bir süredir Domingo Washington Operası Direktörü. Eh, böyle ünlü ve ayrıcalıklı bir kişi için, doğum günü kutlaması da, o şan ve şöhrete denk olmalı!..
Ancak, doğum günü partisinde işler, Bush çiftinin istediği gibi gitmiyor.
Bush kabinesi, Washington sosyetesi, uluslararası iş dünyasının önde gelenleri, jet sosyete, sanatçılar herkes hazır. Şakalaşma, karşılıklı espriler, sohbetler, nefis yemekler, derken sıra Domingo'nun doğum günü pastasındaki mumları üflemesine geliyor. Üflüyor ve söz alıyor:
''Bizim için tek bir savaş vardır, o da sahnedeki savaştır. Ben diğer bütün savaşların olmamasını dilerim!..''
Buzzzz gibi bir hava!.. Bir anda, herkes donuyor!.. Teksaslı Başkan ve muhteşem konuklar ne diyeceklerini şaşırıyor. Herkesin eli diline, beli dizine karışıyor.
Domingo ise, hiç oralı değil. Sahneye çıkıyor ve aryalarını döktürmeye başlıyor. O aryalar yine bardak kırıyor!.. Ama, kimsenin alkışlamaya cesareti yok!..
SHARON STONE, YENİDEN
Doğum gününe katılan sanatçılar, aktör ve aktrisler arasında dünyaca ünlü bir güzel, Sharon Stone, hayır yok. Çünkü, o hastalıktan yeni kalkıyor.
Bir yıl önce ciddi bir hastalık geçiriyor. Bir tür beyin travması, kendini kaybediyor, aklı karışıyor. Kendini ölüme çok yakın hissediyor. Hatta, hastanede yatarken, bir araşöyle anlatıyor:
''Beyaz bir arabaya bindim, yıllar önce kaybettiğim ve sevdiğim kim varsa, hepsinin eli değdi bana. Bu insanlar meğer beni ne kadar çok seviyormuş!..''
Hastalığı geçtikten sonra, hayata yeniden dönüyor. Sanki yeniden doğmuş gibi. Hayata bakışı değişiyor. Öbür tarafa gidip gelmiş, filozof bir tavrı benimsiyor. Tüm kavramları farklı.
Beyaz Saray'daki doğum günü törenini duyduğunda, o filozof edasıyla, ''Domingo haklı'' diyor, ''yaşadığım hastalık boşa gitmemiş, şimdi anladım!..''