SARAYBOSNAÇEŞİTLİ ülkelerden gazeteciler, bilim adamları.Aralarından bazıları bir süre önce Hatay’da düzenlenen dinler arası diyalog ve hoşgörü toplantısına katılıyor.
Onlarla sohbet fırsatı buluyorum.Başbakan Erdoğan’a yönelik gözlemleri çok olumsuz:
‘İktidara gelince, ılımlı İslam deyimi ile Avrupa’ya yakınlaştı.Avrupa ve Amerika’da, bunu üç yıldır hoşgörüyle karşıladı.Ama, yavaş yavaş batıda bu izlenim değişiyor.’
Ve ardından en önemli tesbit:
‘Erdoğan, Türkiye’de İslam’ı bir ideolojiye dönüştürme çabasında, bu çok tehlikeli.’
Böyle bir değerlendirmeye yol açan neden, Erdoğan’ın sözleri.
VOLKAN ÜZERİNDE
Yabancı gazeteci ve bilim adamlarına göre, ‘Türkiye volkan üstünde oturuyor, çünki hoşgörü yok.’
En başta da eleştirilen Tayyip Erdoğan.Kimlik sorununa dönük söylediği sözler batıda soru işaretleri yaratıyor.
‘Türkiye’yi birleştiren kimlik, dindir’ sözü, AB’yi hop oturtuyor, hop kaldırıyor.
Bunu İçki yasakları izliyor.Hangi AB ülkesinde içkiyle bağlantılı kırmızı sokaklar var?..
Dünya artık çok küçük.Avustralya’da söylediği sözler, anında AB başkentlerinde yankılanıyor.
Her yankı, AB’de Erdoğan kuşkusunda yeni bir gedik açıyor.
İslam’ı bir ideolojiye dönüştürmek.Marks ve Lenin yerine Hazreti Muhammed’i koymak.Şu sırada batıda en geçerli tezlerden biri.Hatta, bir kitap ‘Marks and Muhammed.’
Avrupa’nın önde gelen dergilerinde bu konularda hemen her hafta bir yazı yayınlanıyor.Hepsi de, Huntington’a hak verircesine uygarlıklar çatışmasından söz ediyor.
Helal gıda, İslami özel sektör, içki yasağı, Avrupa insan hakları mahkemesinin türban kararını eleştirme, kimlikte kafa karışıklığı...
Çok kısa süre içinde, bu yüklü bilanço, AB’nin Erdoğan’a bakışında faturayı kabartıyor.Onların anlamlı bir gözlemi:
‘Kağıt üstünde Türkiye Avrupa’yı sadece taklit ediyor.Ama, özde her geçen gün İslami ideoloji ağır basıyor.’
Ben sık sık yurt dışına çıkıyorum.Türkiye’de de yabancılarla zaman zaman sohbet ediyorum.
Erdoğan’a ve AKP’ye bu ölçüde olumsuz bakışa ilk kez rastlıyorum.
Savaşmış kentte bile
BARDAKTAN boşanırcasına yağmur, ardından kar, dört, beş gündür durmadan yağıyor.
Ama, Saraybosna’da caddeler ve sokaklar sadece ıslak.
Ne su birikintisi, ne suların taşması, ne yolların kapanması, ne okulların tatil edilmesi, hiç biri yok.Saraybosna tipik bir Avrupa kenti.
Oysa, burada üç yıl savaş yaşanıyor.Binlerce bina yıkılıyor.Anımsıyorum, 7-8 yıl önce buraya geldiğimizde, Cumharbaşkanı Demirel ile, kaldığımız otelin yarısı yok.Aynı otel şimdi modern bir yapı.
Savaşa rağmen, kentte alt yapı sapasağlam ayakta.
Başta İstanbul ve Ankara.Yağmur ve karda bizim büyük kentleri düşünüyorum, tüylerim diken diken oluyor.