Paylaş
Suriye’nin Afrin ve Kobani kentleri ile çevresi. PKK demokratik özerk bölgelerini bu kentlerde ilan ediyor. Aynı yerlerde kendi belediye başkanlarını göreve getirdiği gibi, KCK mahkemeleri kuruyor.
Ne zaman? Irak’taki senaryonun tekrarı gibi. Irak’ta Saddam devriliyor, Kuzey Irak fiilen Irak’tan kopuyor ve Barzani liderliğinde Kürtler kendi özerk bölgesini ilan ediyor.
Suriye’de Esad rejimi çöküyor, orada uzun süredir faaliyet sürdüren PKK (PYD) hemen demokratik özerk bölgesini ilan ediyor.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu bizlere bu durumu istediği kadar küçük göstermeye çalışsın, Türkiye açısından Kuzey Irak sendromuna şimdi Kuzey Suriye sendromu ekleniyor. Terör tehdidi artık iki ülkeden gelecek ve geliyor.
Bunlar olurken, Türkiye kaynaklı çok ilgi çekici bir açıklama göze çarpıyor. Halkların Demokratik Kongresi Suriye’deki yeni oluşuma selam gönderiyor.
BİR İKEN İKİ
Davutoğlu’nun Barzani ile görüşmesi bu zamana rastlıyor. 2006’da, 7’de, 8’de, 9’da “biz aşiret reisleri ile görüşmeyiz” diyen AKP Hükümeti şimdi Dışişleri Bakanını aşiret reisi ile görüşmeye gönderiyor.
Davutoğlu-Barzani görüşmesi ardından yapılan açıklamaya göre, Barzani ile Türkiye el ele vermiş, nurlu barışa melekler gibi birlikte uçuyor, pürüz yok.
Oysa, olay çok farklı, daha görüşmeler yapılmadan önce, Barzani’nin dış ilişkiler sorumlusu Sefin Dizai resmi açıklamayı tekzip ediyor:
“Biz, Suriye’nin ve Suriye Kürtlerinin iç işlerine müdahale etmeyiz. Sizin PYD ile sorununuz varsa, siz görüşün. Eğitimini İstanbul’da yapan PYD lideri sizinle görüşmeye hazır”.
Resmi açıklamanın tam tersi. Muhtemelen gerçek de bu. Ayrıca, tıpkı Öcalan’la görüşme gibi, şimdi de PKK’nın Suriye örgütü PYD lideri ile görüşme önerisi.
Türkiye’nin Kürt politikası sonucu, görüşülecek terör örgütü lideri bir iken, iki oluyor.
SEN 2050’YE BAK
Orta Doğu’da, hele de Kürt Sorununda farklı gelişmeler bizden bağımsız. Ama, CNN Türk’e verdiği röportajda Davutoğlu’na göre:
“Orta Doğu’da her şey bizden soruluyor, hatta 2050’de dünya Türkiye’den sorulacak”.
Bu değerlendirmeye göre, PYD bize sorarak Suriye’de demokratik özerklik ilan etmiş oluyor. Herhalde PKK da, bize sorarak, Türkiye’de demokratik özerklik ilan edecek.
‘Türk sorunu’, Kürt sorunu
- Türklerin yüzde 95’i Kürtlere demokratik özerklik tanınmasına karşı.
- Kürtlerin bağımsız devlet kurmasına Türklerin yüzde 2’si evet diyor.
- Türklerin yüzde 90’ı Öcalan ile görüşülmesine karşı.
- Türklerin yüzde 87’si Kürtlerin sahip olduğu haklarla Türklerin sahip olduğu haklar arasında fark görmüyor.
Bir araştırmadan aktardığım bu tespitler Türkiye’de Kürt Sorunu kadar, ayrıca “Türk Sorunu” olduğunu da gösteriyor.
Nitekim, Türkiye’nin değişik yerlerinde sivil insanlar arasında ortaya çıkan anlaşmazlıklar bunun örneği. İstanbul’dan Muğla Dalyan’a kadar.
Buna karşılık, sevindirici olan Türklerle Kürtler arasında evlilik ya da komşuluk gibi ilişkilerin hoş görüyle karşılanması, birbirlerinden rahatsız olmamaları. Sorun siyasi.
Türk Sorunu, tıpkı Kürt Sorunu gibi, aşırı milliyetçi bir anlayışın ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Hatta, zaman zaman Kürt Sorununun önüne geçiyor.
Sincan Cezaevi’nde iftar
ANKARA Sincan Cezaevinde Ramazan nedeniyle yemek saatleri değişiyor. Akşam yemekleri daha ileri bir saate alınıyor.
Bunun üzerine cezaevindeki tutuklular dilekçe vererek, oruç tutmayanlara yemeklerin yine her zamanki saatlerde verilmesini istiyor.
Cezaevi müdürü dilekçe verenleri değişik biçimde cezalandırıyor. Gidin, hakkınızı istediğiniz yerde arayın, gibi sözlerle. Herhangi bir istek karşısında Sincan Yönetiminin ilk refleksi, istek bildirenlere ceza uygulamak.
Öyle denk düşüyor ki, bu bilgi bana geldiğinde, Adalet Bakanı Sadullah Ergin CHP Mersin milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün sorusunu yanıtlıyor:
“İnfaz hizmetlerinin iyileştirilmesi ve geliştirilmesi çalışmalarımızda barındırılan hükümlü ve tutuklulardan gelen şikayet, istek ve öneriler de dikkate alınmaktadır”.
Gerçekten dikkate alınıyor mu? Yoksa, bu sözler klasik resmi açıklamadan mı ibaret? Dikkate alınıyorsa, Sincan Cezaevi istisna mı?
Paylaş