Paylaş
İşçi sendikalı olmak istiyor. Bunun için de, notere gidiyor, 40 lira ödüyor.
Notere gitmek için, üstelik bir iş gününden, günlük yevmiyesinden vazgeçmesi gerek.
Eğer o işçi asgari ücretle çalışıyorsa, sendikasını değiştirip, yeni sendikaya girmesi ve günlük ücretinden vazgeçmesi, ona ücretinin üçte birine mal oluyor. Maliyeti iki yüz lirayı geçiyor.
15-16 Haziran büyük işçi direnişi üzerinden kırk yıl geçiyor. 1970’de işçiler DİSK’i tasfiye niyetiyle hazırlanan bir tasarıya karşı direniyor. DİSK’e bağlı işçilere Türk-İş üyesi işçiler de katılınca, 15-16 Haziran tarihsel bir direnişe dönüşüyor.
BÜYÜK SUÇ
Dün ve bugünkü direnişin nedeni ise, hem 15-16 Haziran’ı anmak, hem de, yukarda bir örneğini verdiğim gibi, işçilerin sendikal hakları önündeki engelleri protesto etmek.
Norveç’in nüfus 4.5 milyon. Norveç’te sendikalı işçi sayısı bir milyon. Nüfusun yüzde 25’i sendikalı.
Türkiye 72 milyon. Türkiye’de toplu sözleşmeli grev hakkına sahip sendikalı işçi sayısı 600 bin. Nüfusun yüzde birinden bile az. Bugün protestoların arkasında bu vahim gerçek yatıyor.
12 Eylül askeri darbe döneminde bile, sendikalı işçi sayısı 2.5 milyon. Aradan otuz yıl geçiyor, istihdam artıyor, ama sendikalı işçi sayısı geriliyor.
Otuz yıl önce, Mahmutpaşa’da küçük bir tekstil atölyesinde çalışan işçiler bile toplu sözleşme ve grev hakkına sahip iken, bugün bir kaç bin işçinin çalıştığı fabrikalarda bu hak yok.
Sendikalı olmak isteyen işçinin hali duman. Önce işten atılıyor, olay mahkemeye yansıyor, mahkeme en az iki yıl sürüyor, derken Yargıtay, bir yıl da o, üç yıl işsiz geçiyor. Kolay değil, ne demek, felaket.
Günümüzde sendikalı olmayı istemek büyük suç.
BAKAN MEMNUN
İnsan hakları, çalışma hakkı açısından bu rezil durum bugün hala nasıl sürüyor?
Uluslararası kuruluşların bastırmasına, ILO ya da AB’nin bütün ısrarlarına ve raporlarına rağmen, Çalışma Bakanı Ömer Dinçer kolayını buluyor:
“Siz sendikalar daha kendi aranızda anlaşamıyorsunuz, biriniz bu, diğeriniz öteki maddeye itiraz ediyor, benim yapacağım bir şey yok.”
İşçi ve iş veren sendikalarının kendi aralarındaki anlaşmazlık doğru. Çalışma Bakanı onları bir araya getireceğine, onların aralarındaki sorunlardan yararlanıp, sendikalı olmayı askıya alıyor.
Ne de olsa, sendikasız hayat hükümet için bulunmaz nimet.
ABD, PKK istihbaratını tam vermiyor
PKK terörü tıpkı 1990’ların ilk yarısındaki gibi. Öcalan’ın yakalanıp tutuklanmasından, 1999’dan bu yana en yüksek tırmanışta.
Son dört ayda Türkiye PKK terörüne 42 şehit veriyor. Yaralananlar, yakılan arabalar, bombalanan karakollar, kesilen yollar hariç.
Bu arada Amerika ne yapıyor? Henüz Bush Başkanlık görevinde iken, Başbakan Erdoğan’la görüşmesinde, PKK’yı terör örgütü ilan ediyor, PKK terörü ile ilgili Türkiye ile istihbarat paylaşımına gidileceğini söylüyor. Ve bir süre Amerika Türkiye’yi istihbarat açısından gerçekten besliyor.
İsrail gerginliği, Güvenlik Konseyi oylaması sonrasında, Ankara ile Washington arasında soğuk rüzgarlar esiyor. Bu durum PKK istihbaratını engelliyor mu? Bu soruyu çok yüksek bir yetkiliye soruyorum. Aldığım yanıt şu:
“İstihbarat akışı devam ediyor. Ancak, PKK ile ilgili elde ettikleri bilgilerin tamamını bize aktardıklarını sanmıyorum”.
Yine bir istihbarat eksikliği var. Bu eksiklik daha çok PKK’nın Kuzey Irak’taki faaliyeti ile ilgili. Terörün tırmanmasında bunun rolü olduğu ortada.
Ülkemizin acil sorunu: Gürsel Tekin
GÜRSEL Tekin kısa kollu gömleğini giyiyor, Gürsel Tekin bugün sarı kravatını takıyor, Gürsel Tekin ayakkabısını boyatıyor, Gürsel Tekin sokakta yürüyor, inanılacak gibi değil, Gürsel Tekin çay içiyor. Gözümle görsem inanmam, Gürsel Tekin arkadaşıyla konuşuyor.
Bu medya aklını Gürsel Tekin’le bozuyor. CHP’nin İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin günlerdir Türkiye’nin en acil, en can alıcı sorunlarından biri. Eğer, çözülmez ise, Türkiye’yi ya savaş bekliyor ya Türkiye uzaya göndereceği gemiden vazgeçiyor ya da Türkiye’de işsiz sayısı artıyor.
Sorun ne? Bir siyasal partinin il başkanı yerinde mi kalacak, yoksa görevinden alınacak mı? Tamam, il başkanı iken, Gürsel Tekin başarılı, ama arkasında iki yıl altı ay cezayla ilgili mahkeme meselesi var. Doğru, eğri, ama bu meselenin Yargıtay’da çözülmesi gerek.
Parti içine dönüldüğünde ise, kurultay gecesine dönük bir iddia var. Öne sürüldüğüne göre, Genel Başkandan bağımsız, Parti Meclisi için ayrı bir liste hazırlığına girişiyor. Doğru, eğri, ama bu iddia üstüne kalıyor.
Ne olursa olsun, günlerdir Gürsel Tekin aşağı, Gürsel Tekin yukarı, artık gına geliyor. Yanlış anlaşılmasın, Gürsel Tekin benim de değer verdiğim, nitelikli, akıllı, halka yakın bir politikacı.
Biri ile ilgili bunca yayın, adamı raydan çıkartabilir. Neyse ki, duruşundan ve sözlerinden, şimdilik bu tehlikeden uzak durduğu görülüyor.
Paylaş