Zarar mı, kâr mı?

OKURUMUZ Rıfat Bey, 'ince' bir hesap yapıyor:

Şükrü Kızılot Hocamız, "30 yılın en iyi bütçesi" ilan edilen bütçenin hayal bütçesi olduğunu, gerçekleri yansıtmadığını ne güzel anlattı. Ziraat Bankası da her yıl kendini birinci ilan etmekten bıkmadı.

Haberin Devamı

Tarihinde ilk kez aktif büyüklüğünde İş Bankası'nın gerisine düştü ama yine birinci.

Sayın Ali Babacan'a iki soru:

1- Ziraat'te faizsiz olarak tutulması zorunlu Hazine ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevduat ve başta KDİF olmak üzere FON'ların 2006 yılı ortalaması nedir? Bu faizsiz kaynaklar Hazine bonosuna yatırılsaydı ne kadar faiz elde edilecekti?

Biz söyleyelim: Ziraat'in bugünkü kârının en az üç katı. Aleni sübvansiyon.

2- 2001 yılında sözde görev zararları karşılığı olarak başta Ziraat Bankası olmak üzere 3 kamu bankasına verilen Hazine bonosu ve diğer kaynakların tutarı 28.1 katrilyon liradır. O tarihten bu yana bu ödemelerin Hazine'ye maliyeti ne kadardır? Biz söyleyelim. En az 120 milyar dolar karşılığı Yeni Türk Lirası.

'En kârlı' da, peki kâr nerede?"

Haberin Devamı

Ümraniye Belediyesi 1 milyon YTL'yi nereden buldu

CHP İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü, "Ümraniye Belediyesi’nin kendi kriterlerine göre belirlediği yoksul ailelere son bir yılda 1 milyon YTL nakit para yardımında bulunduğunu belirterek, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'ya soruyor:

"Bu yardım belediyelerin asli hizmetleri ve sosyal harcamaları içinde değerlendirilebilir mi? Bu para belediyenin hangi kaynaklarından elde edilmiştir? Ümraniye Belediye Başkanı Hasan Can'ın bu para yardımını bir tören düzenleyerek vatandaşlara bizzat kendi elleriyle dağıtması, yoksul vatandaşların durumlarının siyasi açıdan sömürülmesi ve bir dahaki seçim için oy avcılığı değil midir? Can bu parayı kendi kişisel bütçesinden mi karşılamaktadır ki yoksul vatandaşların onurlarını gururlarını hiçe sayarak kamuoyunun önünde onlara el açtırmakta ve yoksulluklarını siyasi gösteri malzemesi yapmaktadır? Ümraniye Belediyesi'nin sorumlu olduğu alan içinde katı atık, kanalizasyon, içme suyu ve ulaşım gibi temel alt yapı hizmetleri tamamen çağdaş ölçülere göre bitirilip hizmete açılmış mıdır? Belediyenin başta Maliye Bakanlığı olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarına olan borçları ne kadardır?"

THY'den 'yaratıcı' öneriler

GEÇEN hafta sonu TK 1888 sefer sayılı THY uçağıyla Viyana’dan İstanbul'a dönüyorum. Ortalarda bir yerdeyim. Yemek geldi. "Et mi, makarna mı?" diye soruluyor. "Makarna" dedim. "Kalmadı" dediler. "Nasıl yani? Neden ona göre planlamıyorsunuz?" diyecek oldum. İki hostes, iki koldan karşı saldırıya geçtiler. "Bizim suçumuz değil, aslında bu uygulama da yanlış, yapacağımız bir şey yok, isterseniz şikâyet edin" şeklinde başlayan laflar, benim "Tamam, özür dilersiniz biter, uzatmayın" dememe rağmen bitmedi ve nihayet hosteslerden birinin müthiş önerisiyle noktalandı:

Haberin Devamı

"Siz de böyle ortalarda yer seçmeyin, uçağın başında veya sonuna doğru oturun."

Ne diyeyim, pes dedim.

Mehmet GÜRSEL

Bozüyük ve Osmaneli

BOZÜYÜK Sanayi ve Ticaret Odası yetkililerinin açıklamasını 'Durgunluk' (20.2.2007) başlıklı yazınızda okudum. Bozüyük'te 3. Organize Sanayi Bölgesi kuruluyor. Çalışan işçiler, Eskişehir ve ilçelerinde yoğun olarak çalışıyor. Bozüyük, il merkezi Bilecik'e 34 km, Eskişehir'e 36 km'dir. Buradaki kurulu fabrikalar Bilecik'in zengin gözükmesine sebep olmakta, gelen rant Eskişehir'e akmaktadır. Bozüyük gelir açısından Türkiye'nin üst seviyelerindedir.

Ben Bilecik'in Osmaneli İlçesi'nde esnaflık yapıyorum. Bozüyük ölmüşse biz cehennemde yanıyoruz. Bozüyük kendini Bilecik'ten soyutlamış, Eskişehir'e endekslenmişlerdir.

Beyanatları siyasidir. Bozüyük yüzünden diğer ilçeler sanayi teşvikinden yararlanamıyor.

Nureddin ŞİRİN

Saadet Partisi İlçe Yönetim Kurulu Üyesi

Biliyor musunuz

- 'HÜRRİYET Avrupa'nın Genel Yayın Yönetmeni Kerem Çalışkan ile gazeteci-yazar Nevval Sevindi'nin Frankfurt'ta evlendiklerini...

- ÇEVRE ve Orman Bakanlığı'nın 'Denizlerde Balık Çiftliklerinin Kurulamayacağı Hassas Alan Niteliğindeki Kapalı Koy ve Körfez Alanlarının Belirlenmesine İlişkin Tebliği'nin Anayasa'ya aykırı olduğunu iddia eden Milas Ticaret Odası'nın bakanlığa karşı dava açacağını...

Haberin Devamı

- SAADET Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şevket Kazan'ın, SONAR'ın son anketinde SP'nin hiç gösterilmemesine tepki olarak örgütlerde protesto kampanyası başlatacaklarını belirtip "Bu seçimde halkımızın büyük çoğunluğu, AKP'yi iktidardan indirmeye kararlıdır" dediğini...

Türban mı önemli sahte oy mu

SAYIN Bülent Arınç...

Eğer siz TBMM Başkanı iseniz, TBMM'de olan 'sahte oy' olayına müdahale edip bunu yapan milletvekillerini ortaya çıkarmalısınız. Bunu yapanların hemen dokunulmazlıkları kaldırılmalı ve yargılanmalıdırlar.

Bu olay demokrasimize ve yargımıza vurulan bir darbedir.

Bir vatandaş olarak... Türban için istediğiniz saygı kadar bu sahtekârlık olayına da TBMM Başkanı olarak müdahale edip suçluları ortaya çıkarmanızı diliyoruz.

Söyleyin lütfen, biz böyle bir yönetimi hak ediyor muyuz?

Özcan MUSOĞLU-LÜKSEMBURG

Batı Trakya ve Arnavutluk

BEN Batı Trakyalı bir gencim.

Haberin Devamı

Biliyorsunuz Yunanistan halen kimliğimizi (Türk kimliğini) tanımıyor. Nedeni de Lozan Antlaşması'nda Müslüman deyiminin geçmesi... Oysa konu Arnavutluk'ta yaşayan Yunan azınlığı olunca işler değişiyor. Bildiğim kadarıyla Arnavutluk (Kuzey Epir bölgesi) Yunan azınlığıyla ilgili bir antlaşma yok. Buna rağmen Yunanistan, Arnavutluk Yunan azınlığından bahsediyor. Belki haberiniz olmadı. İki-üç ay önce Yunan Meclisi, Arnavutluk Yunan azınlığına, toptan Yunan uyruğu verme kararı aldı. Bunları size, AB ülkelerinin çifte standart uygulamalarına bir örnek oluşturduğu için yazdım.

Nihat ÜSTÜNOĞLU

MESAJ PANOSU

- DOĞU illerimizde kızlarımız okusun diye yapılan kampanyalar başarılı oldu. Okullarımız yenilendi, yeni okullar ve yurtlar açıldı. Benzeri bir kampanya bu bölgede çeşitli iş imkânları yaratmak için yapılamaz mı?

Haberin Devamı

Sedef A.

- MERSİN Kent Radyo, 3 yıllık bir çalışma sonucu "Mersin Tarihi Belgeseli" adlı bir çalışma yapıyor.

- OCAK 2006'da 100'e yakın fizik mühendisi, nükleer teknoloji bilgi platformunu kurdu. (www.nukte.org)

- URFA'nın 'gelenek ve göreneklerini çarpıtan Show TV'deki 'Yaralı Yürek' dizisini protesto ediyor, 'Dizinin yayından kaldırılmasını ve kanal yöneticilerinin Urfalılardan özür dilemesini' bekliyoruz.

Mehmet KARAKUŞ-Ankara Şanlıurfa Vakfı Başkanı

MORTGAGE-MASAKİ

DOĞRU dürüst bile okuyamadığımız 'mortgage' yerine MAl SAhibi racı'nın kısaltması MASAKİ daha uygun değil mi?

Leon BERK

Yabancı doktorlar neden geliyorlar

YABANCI doktorların Türkiye’de çalışmalarına olanak sağlayan yasa TBMM’den geçti. 79 yıllık bir ‘kale’ düşme tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. 1928 yılında kabul edilen ve o günden beri ne değiştirilen ne de değiştirilmesi gündeme gelen yasa değiştirilmek üzere. Şu anda geçerli olan yasaya göre Türkiye’de yabancı kökenli bir hekimin çalışması için TC yurttaşı olması, Türkçe bilmesi, tıp diplomasının YÖK denkliği bulunması ve gerek pratisyen gerekse uzmanlık düzeyinde Sağlık Bakanlığı’nın belirlediği koşulları sağlayıp, sınavları geçmesi gerekmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında toplam hekim sayısı 500-600 civarındadır; bunun önemli bir kısmı pratisyen olup hükümet tabipleri salgın hastalıklarla mücadele görevlerini üstlenmişlerdir. O yıllardaki nüfusun 15 milyon olduğu dikkate alınırsa, nüfus başına düşen hekim sayısının “30 binde 1 gibi!” çok düşük bir orana denk gelir.

Cumhuriyetin kurucuları, içinde bulundukları zor koşullara karşın, dışarıdan hekim getirmek yerine yabancı hekimin Türkiye’de çalışmasını kısıtlayıcı bir yaklaşımı yeğlemişlerdir. Bunun tek istisnası 1933 Üniversite reformu ile İstanbul ve Ankara üniversitelerinden gelen yabancı tıp akademisyenleridir.

Bir hekim niçin ülkesi dışında çalışmak ister?

Bence amacı 3 ana başlık altında toplanabilir:

1-Daha iyi mesleki ve ekonomik koşullar için

2-Farklı bir coğrafyada değişik bir kültürde mesleğini uygulama deneyimi kazanmak için

3-Siyasi ve dini misyonlarının gereğini amaçladığı için

TÜRKİYE ÖRNEĞİ

Yasanın onaylandığı varsayımıyla, yukarıdaki maddeleri ülkemiz örneğine uygulayacak olursak; Türkiye ulaşmayı hedeflediği “muasır medeniyetler (gelişmiş uygar ülkeler)” seviyesindeki ülkelerin hekimleri için mesleki ve ekonomik açıdan cazibe merkezi değildir. O nedenle, tıpta çoğu noktada bizim de yakaladığımız çağdaş bilimsel düzeydeki ülkelerin hekimleri, para ve mesleki ilerleme (uzmanlık vb) için Türkiye’ye ‘özel nedenler’ dışında gelmek istemezler.

Hekimlikte en önemli unsurların başında ‘dil’ gelir. Türkçeyi akıcı bir şekilde konuşmayan, anlamayan; hatta Türk dilinin farklı şive ve yerel anlatım özelliklerine hakim olmayan bir yabancı hekimin Türk halkına yararlı olması mümkün değildir.

Türkçe bilmeden, yabancı bir topçu Türkiye’de futbol oynar, teknik direktörlük yapar; mühendislik / şirket yöneticiliği / banka danışmanlığı vb görevlerde bulunabilirler ama asla hekimlik yapamaz. Her hekimin başına bir tane çevirmen mi bulacaksınız?

HANGİ YABANCI HEKİM TÜRKİYE’DE ÇALIŞMAK İSTER

Batı ülkeleri: Türkçe’yi öğrenen, farklı coğrafi ve kültürel ortamda hekimlik yapmak isteyen işinde yetkin bir batılı hekim Türkiye’de çalışmaya gelemez mi? Tıpkı bu satırların yazarının yaptığı gibi böyle bir yaşam tarzını hayatının bir döneminde denemek isteyen, işinde de yetkin batılı uzmanlar olabilir ama onların sayısı ‘devede kulak’ kalacağından, çıkartılmak istenen yasanın amacını karşılamaz.

Doğu ülkeleri: Türkiye’nin doğusu ve güneyindeki coğrafyaların hekimleri Türkiye’de çalışmak isteyebilirler. Çünkü bugün Türkiye’de “maaş + performans katkısı” karşılığı hekimlere ödenen 3-5 bin YTL’lik (2-3 bin dolar) ücret birçok Asya, Orta Asya, Orta Doğu ve Afrika ülkesi hekimlerine cazip gelebilir ve Türkiye bu hekimler için çekim merkezi olabilir.

Ancak, bu ülke hekimleri dil, aldıkları eğitim, uzmanlık bilgi ve becerileri, kültürel yapılarıyla Türk insanının sağlığına yararlı olabilirler mi?

Yanıtım tek sözcükle ‘hayır’ dır.

Misyonerlik faaliyetleri ve ulusal bütünlük için zararlı diğer çalışmalar: Batı’nın Afrikalıları, geçmişte bir ‘kinin’ karşılığı Hıristiyan yaptıkları söylenir! İnsanla birebir temasta olan, kişiyi doğrudan etkileyecek yegane meslek hekimliktir. Ağrı dindirmek, derde derman olmak kutsaldır. Ağrı çeken, ağrısını dindirene, ‘borçlu’ gözlerle bakar. Avrupalılar sömürgecilik döneminde Afrika’ya iki türlü misyoner yollamışlardır: Hekim ve öğretmen! Bu yasayı çıkarmak isteyen hükümetin siyasi tabanı, bu konuda duyarlıdır. Öte yandan Türkiye’nin ulusal birliğini tehdit eden etnik unsurların da bu yasayı, kendi amaçları doğrultusunda kullanma tehlikesini göz ardı etmemek gerekir.

BATI ’DA DURUM NASIL

ABD yabancı hekim konusunda en katı kuralları olan ülkedir. “Yabancı hekimler gelebilir ancak ABD standartlarına uyanlar gelebilir” kuramı geçerlidir. Teorik olarak kapılar yabancı hekimlere açıktır ama o kapıdan geçebilmek için, dil (sözlü, yazılı, anlama), tıp sınavını ( 2 aşamalı çok zor bir sınav) aşabilenler ABD’de uzmanlık eğitimi için ABD’li hekimler gibi ‘ihtisas yeri arama hakkına’ sahip olurlar. Tercih edilirler, edilmezler o ayrı bir konudur.

Uzmanlar için, her uzmanlık dalında Amerikan Board’ı (uzmanlık sınavları) geçmiş olma şartı aranır. Bir anlamda bu, şu demektir: “ABD’de ancak uzmanlığını ABD’de yapmış olan yabancı hekimler çalışabilirler.” ABD’de dalında başarılı, ünlü hekimlerin çoğu yabancı kökenlidir ama bunların hemen tamamı, tıp fakülteleri dışındaki tüm eğitimlerini ABD’de gerçekleştirmişler ve ABD’ye gelebilmek için gerekli tüm sınavları geçmişlerdir.

Kanada, Avustralya, İngiltere, Yeni Zelanda gibi ülkelerde de benzer önkoşullar vardır. (meraklısına not: Uzmanlık alanım patoloji için internette “pathologyoutlines ve pathologyjobs” adlı iki sitede başta ABD, Kanada ve diğer ülkeler olmak üzere iş ilanları yayınlanır. Koşullar orada net olarak belirtilir. Kanada ilanlarında şöyle bir dip not vardır. Dil, diploma vs koşullarına sahip olsalar bile öncelik Kanada yurttaşları ve Kanada’da oturma izni olan yabancılara verilecektir. Hatta bir ilandaki şu ibare çok daha çarpıcıydı: Başvurularda ‘çocuk, taciz, suç’ kayıtları araştırılacaktır!)

Petrol zengini Arap ülkeleri bile verdikleri iş ilanlarında “ABD, Kanada, Avustralya ve Batı Avrupa ülke diplomaları kabul edilecektir” önkoşulunu belirtirler (bkz: söz konusu patoloji siteleri).

DÜŞÜNDÜRÜCÜ BİR ANI

1987-88 yılıydı. BM gönüllüsü olarak Pasifik Okyanusu’ndaki adalarda 5 yıla yakın bir süre hekimlik yaptıktan sonra Türkiye’ye dönmüştüm. İngiltere tıp dergisi Lancet’te bir ilan gözüme çarptı. Kudüs’teki bir Filistin Vakıf Hastanesi patoloji uzmanı arıyordu. Kudüs benim için ilginç bir ketti. Sol bir dünya görüşünden dolayı Filistin halkına sempatim vardı ve bu yolla katkım olabilirdi. Başvurdum. Gelen yanıt şöyleydi: “Bir Türk olarak hastanemize gösterdiğiniz yakınlık bizleri sevindirdi ancak biz Amerikan diplomalı bir doktor arıyoruz!”

ÇIKARTILMAK İSTENEN YASANIN AMACI

Türkiye’de bu yasanın çıkarılma amacı net değildir. Sayın Başbakan, bu konudaki bir demecinde, Anadolu’ya gidecek cerrah bulamadığını belirtmiştir. Bu yasa ile getirilecek hekimler Anadolu insanının canına can katmaz, tam tersi canından edebilir.

Basında yer aldığı üzere dil nedeniyle Batı Trakyalı, Iraklı, Türki Cumhuriyetli ve Azeri hekimlere öncelik verileceği belirtilmiştir. Orta Asya Türki Cumhuriyetleri’ndeki halkların Türkçe konuştukları sanılır. Bu bir yanılgıdır. Bizler ne Kırgızca’yı ne Özbekçe’yi ne de Türkmence’yi iletişim kuracak denli anlarız. Bu ülkelerin yetkilileri bir araya geldiklerinde kullandıkları ortak anlaşma dili Rusça’dır! Öte yandan aldıkları tıp eğitiminin yapısı, içeriği ve biçimi Türk hekimlerinin yetiştiği Batı modelinden farklıdır. Örneğin oralarda tıp fakültesi 3-4. sınıfından sonra kısa yoldan branşlaşmaya (uzmanlaşmaya) gidilir. Tıp fakültesine girişten itibaren toplam 8 yıllık bir eğitim sonrasında örneğin ‘çocuk hastalıkları uzmanı’ olurlar. Türk insanını Türkiye’den daha geri düzeyde tıp eğitimi almış hekimlere emanet etmek hangi insani ve ahlaki düşünceyle bağdaşır.

Bu yasanın asıl amacı; Batı ve Arap sermayesi ile büyük kentlerde kurulmuş ve kurulacak olan özel tıp merkezlerinde ‘hasta çekim alanı’ oluşturabilmek ve Batı’dan gelecek göstermelik ‘yıldız doktorların’ çalışmalarına olanak sağlamaktır. Gerekçe olarak “Türk insanının, Anadolu insanının doktora ihtiyacı var” söylemiyle duygu sömürüsü yapılarak yasaya ‘kılıf’ hazırlanmaktadır.

Konuyla ilgili olan tüm hekimler, hekim kuruluşları, sendika, basın, STK, partiler bu yasanın, Cumhurbaşkanı tarafından vetosu için kamuoyu oluşturmalı, buna rağmen geçerse de anayasa mahkemelerine başvurmalıdır.

Türk hekiminin onuru, Türk halkının sağlığı ve Türkiye’nin saygınlığı için hep birlikte el ele bu yasaya karşı çıkmalıyız.

Prof. Nadir PAKSOY

citographica@superonline.com

İstanbul' u kim kurtaracak!

15 gündür ardı ardına gelen hırsızlık olayları ile yıkıldım. Candan yakınım iki ailenin evine hırsız girdi. Üstelik bu insanların ne şartlar ile yaşadığını bildiğim için daha da ağrıma gitti.

Bizler maalesef geleceği garanti olmayan bir ülkede yaşıyoruz. Zamanın şartları belli, zar zor geçiniyoruz ve geleceğimize iyi kötü birikim yapmaya çabalıyoruz ama gelin görün ki hiç hakkı olmayan biri evinize giriyor, eşyalarımızı dağıtıyor, zor şartlarda sahip olduğunuz mallarınızı, birikimlerinizi alıp gidiyor. Bir günde, Üsküdar Çiçekçi’de polis 15 eve hırsız girdiğini söylüyor ama herkesin eli kolu bağlı, kimse bir şey yapamıyor ya da yapmıyor. Şimdi soruyorum size; bu mu adalet?

Ben bir anneyim. Kendimi bildim bileli sokakta ağlayan bir çocuk görsem oturur onunla ağlarım. Şimdi sabahları kendi çocuğum ardımdan işe gitmeyeyim diye ağlıyor ama hayat şartları gereği çalışmam gerekiyor ve onu gözyaşları içinde bırakarak ve yol boyunca bende ağlayarak işe gidiyorum. Arkamızda Allah’tan başka güveneceğimiz hiç kimsemiz yok.

Yüzlerce suçlu insanı hapisten af ile çıkartan Sayın Ecevit acaba mezarında rahat uyuyor mudur? İçişleri Bakanlığı ve Emniyet bunca istatistikler önlerine döküldüğünde ne yapıyor, daha kaç kişinin canının yanması gerekli harekete geçmek için.

Geceleri uyuyamıyoruz nöbetleşe oturuyoruz eşimle.

İstanbul sahipsiz bir şehir oldu. Ayrıca, emniyet kuvvetleri sorumsuz ve isteksiz.

2003 yazında bir taksi eşim arabadan inerken arabamızın kapısını parçaladı; ticari taksi plakasını aldık; eşim polis çağırıyorum deyince kaçtı gitti. Olay aynen şöyle:

Polis gülerek geldi,

“Geçmiş olsun!” dedi. Plakayı aldığımızı olayın nasıl olduğunu anlattık. Polis eşimin sırtını sıvazlayarak. “Geçmiş olsun, siz şimdi şanslısınız geçen hafta bir adamın benzer bir kazada parmakları koptu.” Resmen şükredin der gibi.

- Şimdi evinize gidin.

- Nasıl yani, hiçbir şey yapmayacak mısınız?

- Şikâyetçiyseniz karakola gidin...

Arabanın kapısı elimizde eşimle donup kaldık, polis çekip gitti.

Çok yakın arkadaşımın evine hırsız girdi eşi yakaladı. Eve giren hırsız bayandı. Fakat karakolda hırsız kadının eşinin tehditlerinden dolayı şikâyetçi olamadılar. Polis sadece seyirci kaldı.

Bunun gibi binlerce olay yaşanıyordur. Herkese sesimin yettiği kadar seslenmek istiyorum. Her seferinde ülke zor durumdayken kemerlerinizi sıkıp deyip sıkan, arkasında bir güvence olmadan yaşlanıp giden bunca cefayı çeken halkımız ne olacak.

Bu ülkeyi isyan etme noktasına getiren herkese sesleniyorum. Bu vatan için bunca kanını döken şehitlerimize minnetimiz bu mu olacak? Yeter artık!

Topbaş sözünü tutmadı

ŞEHİR Tiyatroları'nın 'Şimdi Tiyatro Zamanı' adı altında biletlerin 1 YTL’ya satıldığı aralık ve ocak aylarındaki kampanyasının telif haklarının hesaplanması sonuçlandı. Bu hesaplamaya göre, 8 oyun için Şehir Tiyatroları, Onk Ajans’a bağlı yazarlara 24 bin YTL ödemek istiyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, 21 Kasım günü Lütfi Kırdar Kongre Sarayı'nda yazarların bu kampanyada mağdur olmayacağını ve telif haklarının indirimli biletler üzerinden değil, normal bilet fiyatları üzerinden ödeneceğini vaat eden sözünü tutsaydı bu rakam 94 bin YTL olacaktı. Başka bir deyişle Topbaş'ın sözünü tutmaması sadece ajansa bağlı yazarların 70 bin YTL zarara uğramasına neden oldu.

1 YTL'ye hamburger yiyen mide kanseri olmaz mı

GÜNLÜK yaşamlarında vapurla seyahat edenler Eminönü, Üsküdar, Kadıköy iskelelerinin yanıbaşında bulunan /images/100/0x0/55ea37f7f018fbb8f8721054baraka-büfeleri mutlaka bilirler.

Bu büfelerde sigara, sakız, çikolata, mendil gibi şeylerin dışında sosisli sandviç, hamburger, tavuk-et döner ve tost satılır.

3-4 kişinin vardiyalı çalıştığı büfeler kışın 00.30'a yazın sabah 03.00'lere kadar açıktır. Çalışanlar yakaları yağdan sararmış, etekleri yer yer delinmiş beyaz (!) önlükler giyerler. Ne başlarında kep ne de ellerinde eldiven vardır.

5-6 m2'lik, havasız, yağ ve salça kokan bu baraka-büfelerde 1.25 YTL'ye sosisli sandviç, 1 YTL'ye hamburger, 1.5 YTL'ye tavuk döner, 2 YTL'ye et döner satılır.

Esen rüzgarın yerden kaldırdığı toz, önce tavukların bağırsak ve derilerinin karışımıyla yapılmış tavuk döner tezgahına yapışır. Oradan, suyu kırmızıdan bordo renge dönüşmüş sosisli tezgahına uçuverir. Hemen yandaki turşu kabı, kasada duran patronun ağzındaki sigaranın uçuşan küllerinden nasibini alır. Buzluktaki peynirler sararmış, sucuk ve salamların üstü 'hafiften' kahverengileşmiştir.

Fiş-fatura kesmezler. Onların hesabıyla günde 30 sosisli, 50 tost, 20 hamburger vs. satılmıştır. Bir yılda bir aylık ciroları kadar bile vergi vermezler.

Bu büfeler İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından kiraya verilir. İlçe belediyelerinin de ağızlarının suyu akar tabii ki...

Kiralar yüksek, rant büyüktür...

MİDE KANSERİ

Rantı şimdilik bir kenara bırakalım. 'Sağlık'tan, 'İstanbulluların' sağlığından konuşalım. Soralım, cevap arayalım.

- Bu büfelerde satılan gıda maddelerini yiyenlerin 'mide kanseri'ne yakalanma riski yemeyenlere göre yüzde kaçtır?

- İl Sağlık Müdürlüğü bu baraka-büfelerde satılan yiyeceklerden numune alıp da herhangi bir kontrolde bulunur mu? Eğer yapılıyorsa, bu kontroller ne sıklıkta yapılır?

Sigara iç 'akciğer kanseri' ol, alkol tüket 'karaciğer kanseri' ol... Bu büfelerde satılan yiyecekleri ye 'mide kanseri' ol...

Abartıyor muyum? Hiç zannetmiyorum.

Uyan ey vatandaş! Tavuk diye tavuk bağırsağı, sosis diye eşek-at eti, et diye yağlı kıyma yiyorsun.

Hani bir laf vardır, ucuz etin yahnisi bol olur, diye...

2007 yılında İstanbul'da 1 YTL'ye hamburger yiyorsan, hem de 'iri porsiyon'; mutlaka ama mutlaka 'kanser' olacaksın...

Uyan ey vatandaş! 1 YTL'ye 'pislik' yediriyorlar sana...

Talip Savaş USLU

Yazarın Tüm Yazıları