Paylaş
“DÜNYANIN her yerinde olduğu gibi ülkemizde de ideal tıp eğitimi üzerine defalarca tartışılmıştır. Yüksek Öğretim Kurumu da tıp eğitimi kalite çalışmalarını sürdürürken, seçim öncesi YÖK-SGK işbirliğiyle bir grup vakıf üniversitesi hastanesinin SGK ekranlarını kapattı. Özel olsun bunlar artık dedi.
Yüksek Öğretim Kurumu hazırladığı ‘güzel’ bir formülle, seçimlere bir hafta kala oldubittiye getirerek gündem yoğunluğundan faydalanıp vakıf üniversitesi hastanelerinin SGK ekranlarını kapattı. Maksat vakıf üniversitelerinin tıp fakültesi hastanelerinin üniversite statüsünü yok etmek, peki ya sonra? Bu tıp fakültesini tercih eden ya da tercih edip yerleşecek öğrencilere ne olacak? Öğretim üyelerinin yürüttüğü bilimsel çalışmalar, deneyler, TÜBİTAK projeleri, uluslararası AR-GE faaliyetleri yarım kalıp mahkeme sonucunu mu bekleyecek? Yoksa öğrenci, asistan ve hocalarıyla birlikte ‘Arap sermayesi’ne dayalı yeni hastanelere mi devrolacak? Tercih hakkı tabii ki yine YÖK’ün!...
Peki ya bu tıp fakültesi hastanelerinin özel hastanelerinde yapılan ameliyatlar ne olacak? Üniversite hastanesi niteliği kalktığı için artık bu hastanelerde büyük ameliyatlar yapılamayacak... Peki bu hastalar ne olacak, nereye, hangi hastaneye gidecek? Parası olan yurtdışına, olmayan nereye gidecek? YÖK’e soralım, muhakkak bir bildiği adres vardır...
Peki YÖK-SGK nasıl yapmış bu kumpası?
Çok basit... YÖK, vakıf üniversitelerinin 5 yıllık hastane protokollerini süresi henüz daha bitmeden iptal ediyorum deyip feshetmiş... Bununla da kalmamış üniversitelere, bundan böyle özel olarak yeni protokol yapacaksın, ancak siz artık üniversite hastanesi değilsiniz, bu niteliğinizi kaybettiniz demiş. Cuma günü alınan bu kararlar hemen aynı hafta sonu SGK’ya bildirilmiş. SGK da pazar gecesi ekranları kapatıp şalteri indirmiş. Ancak, unutmasınlar ki bu genç hekim adayı öğrenciler yarın doktor olarak hastalandığımızda bizlere bakacaklar... Şimdi YÖK üyelerine soruyorum; kendilerini, eşlerini ve çocuklarını bu doktorlara emanet edebilecekler mi? Peki bu kumpasın hesabını verebilecekler mi?
BÜROKRAT GÜCÜ
Hazır ülkenin koalisyon, erken seçim gibi bir gündemi varken bulunduğu koltuğun gücünü kullanan bürokratlar için zamanlama mükemmel...
Ama etik, hukuk adına tam bir facia, akademi camiası ve insan sağlığı için çok vahim. O halde, siyasetçilerin haberi var mı? Tabii ki cevabı YÖK’te.
Bugün istedikleri zaman hukuku hiçe sayıp ekranları kapatırlar. Ama unutulmasın ki bugünün yarını da var. Öğrencinin, doktorun vebali ile hastaların ahı YÖK’ün boynuna. Bana neyle gelirsen gel ama kul hakkıyla gelme demiş.
Siz kul hakkıyla gideceksiniz.”
Bir öğretim üyesi hocamız böyle diyor. Peki YÖK’ün buna yanıtı var mıdır?
2.5 milyon Suriyeli nüfusuyla Avrupa’nın en büyük ülkesi oluyoruz
OLDUM olası, ülkenin, ekonominin, çalışma yaşamının adeta bir kangrenidir kaçak yabancı işçilik. Çok düşük ücretle kayıt dışı çalıştırılmalarından ötürü ekonomiye verdiği zararın yanında milyonlarca işsizin iş bulabilmesini de engellemektedir kaçak yabancı işçiler. Bir yanda işsizler ordusu her geçen gün artıyor, diğer yanda kaçak yabancı istihdamı her alanda mantar gibi yayılıyor. Kaçak yabancı işçilik Türkiye’nin, ekonominin, çalışma yaşamının devasa bir sorunu olarak varlığını sürdürüyor. Her 5 gençten biri işsizlikten kıvranırken, Suriyeliler başta olmak üzere yüzbinlerce kaçak yabancı işçi, Türk gencinin ekmeğini elinden alıyor, iş kapılarını kapatıyor. Suriye’den gelen yaklaşık 2.5 milyon kişi ile birlikte her yerde, her alanda, özellikle merdiven altı üretimde kendini gösteren kaçak işçiler neredeyse ülkeyi kuşatmış durumda. Milyonlarca üniversite mezunu genç yana-yakıla iş ararken, yabancı kaçak işçilerin günlük 30-40 lira gibi son derece düşük ücretle denetimden uzak, kayıt dışı çalışması çok ciddi boyutlara ulaştı.
Türkiye’nin 6 milyon işsizi varken; İstanbul’un sokakları Suriyeli ve Güneydoğulu dilencilerle doldu.
Türkiye’nin ‘Kaçak işçi cenneti’ne dönüşmesinin bedeli yarın çok ağır olacaktır.
Yarın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Merkel’e çıkışıp ‘Biz 80 milyon nüfusuyla Avrupa’nın en kalabalık ülkesiyiz’ (78’den 80 milyona çıkılması) derse şaşırmamak gerekir. Çünkü Almanya’nın nüfusu bu sıralarda 80 milyon olarak görünüyor.
Şükrü KARAMAN
Medeni Kanun’a 1.5 milyon imza
NAZAN Moroğlu’nun genel koordinatörlüğünü yürüttüğü İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği (İKKB) Türkiye’de kadın haklarındaki geriye gidişe dikkat çekmek amacıyla Aralık 2014’te başlattığı “Medeni Kanunuma Sahip Çıkıyorum” imza kampanyası 1.5 milyon destekçiye ulaştı. Medeni Kanun’daki evlilik yaşı, resmi nikâh ve tekeşlilik kuralları uygulansın çağrısının yapıldığı ve çocuk gelinler sorununa dikkat çekmeyi amaçlayan imza kampanyasının haklılığı Anayasa Mahkemesi’nin son ‘imam nikâhı’ kararıyla bir kez daha ortaya çıktı. İmza kampanyasının sonuçlarını açıklamak ve yeni kurulacak hükümete çağrı yapmak üzere 20 Haziran Cumartesi 13.00’te Şişli Atatürk Müzesi’nin önünde olacağız; ardından ‘Devrim Yasamız Medeni Kanun’a Sahip Çıkıyoruz Yürüyüşü’ gerçekleştireceğiz. (İmza metni: http://chn.ge/1A86Wv9)
BİLİYOR MUSUNUZ?
-TÜRKİYE’nin önde gelen turizmcilerinden Kadir Uğur’un (İsviçre- Bentur), Hezarfen Havaalanı yakınlarındaki Karaağaç Mahallesi’nde, 27 villalık ‘Gül Konakları Karaağaç Projesi’nin temelinin hafta sonu eski Başbakan Mesut Yılmaz ve Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün tarafından atıldığını, Kadir Uğur’un “Benim de ailem Karağaçlı. Projemiz 2017 yılında son bulacak. Burada golf sahaları da inşa edeceğiz” dediğini...
-İBB Gençlik Meclisi’nin ramazan ayı boyunca İstanbul’da 30 farklı camide üyeleri ile birlikte teravih namazına katılacağını ve namaz çıkışı gönüllü gençler cami cemaatine limonata ve lokum ikram edeceğini...
MESAJ PANOSU
-ÖZAL’ın Körfez Savaşı’nda Musul ve Kerkük’ü alma planının ehemmiyetini bir kez daha idrak ediyoruz. Eğer Devlet-i Aliye sınırlarına ulaşmış olsaydık sizce bölgede IŞİD olur muydu? 1999 yılında “Asıl mesele Musul-Kerkük” diyen Dick Cheney’i unutursak bugün ülkemizde uyguladıkları kontrollü kaos planını göremeyiz. Kemal FURKAN
Paylaş