Paylaş
(I)
O cumhuriyet için can verdi
23 Aralık 1930... Yer Menemen ve sabahın alacakaranlığı... Kendini mehdi sanan sözde Şeyh Mehmet ve 8-10 kişilik yobaz takımı camiden çıkıp yeni kurulmuş cumhuriyet devletine karşı baş kaldırma ve dini alet ederek isyan başlatmaya kalkıyorlar. Sonuçta, genç bir öğretmen olan yedeksubay Kubilay'ın şehadeti, Türk tarihine kara bir leke gibi ekleniyor.
Bu vahşetin unutulması mümkün değil. Ama burada unutulan bazı gerçekler var. Şehit edilen sadece Kubilay değil, onu katledenlere karşı canlarını siper ederek hakkın rahmetine kavuşan Bekçi Hasan Efendi ve Bekçi Vefki. Belki Kubilay'ınki gibi vahşice katledilmemişlerdi ama onlar da cumhuriyet uğruna can veren şehitlerdi.
Bizlere bu günleri yaratmak uğruna canlarını feda edenlere minnet duyup onları sadece ölüm yıllarında değil, her an her yerde hatırlayalım. Özellikle okullarda gençlere cumhuriyetin nasıl kurulduğunu anlatmalıyız ki, son günlerde ortaya çıkan yobaz gösterilere karşı bilinçlensinler ve bu sözde mehdi kılıklı, fesli sakalllı ve yeşil bayraklılara fırsat tanımasınlar.
Mehmet ALİ CEYLAN-ANKARA
Yargı yeniden yapılanmalı
Türkiye'de bozulan ekonominin yerinden oynatılan yapı taşları, tekrar yerli yerine oturtulmadıkça huzur ve güven ortamı oluşması güçtür. Yeni Ceza Yasası Ön Tasarısının, cezaların caydırıcı niteliğine öncelik tanıdığı, güncelliği yakalamayı amaçladığı gözlenmektedir.
Türkiyede yargıçlar vardır. Fakat ''Çabuk, ucuz, tarafsız, kabul edilebilir kararlar'' için adli yapılanmada da güncelleştirilmeye gidilmelidir.
Kısa vadeli önlemler paketine ''Yargıtay'ın asıl üyesinin denetiminde çalışan, Üye Yardımılığı Sistemi'' getirilmelidir. Bu sayede, hem dava dosyalarının çabuk ve içerikli değerlendirilmesi sağlanır. Hem de Üye Yardımcılığının, asıl üyeliğe atanması imkanı doğması bakımından tetkik yargıçlığı sisteminin terk edilmesi gerekir.
Nurettin KAPTAN-BOLU
Fen Liseleri'nden kaçışı engelleyin...
Fen Lisesi'nde okuyan çocuğum için umut doluyum. Onun en iyi bir eğitim verdiğine inandığım bir okulda okuması beni mutlu ediyor. Ancak, geçen gün oğlumun okuduğu fen lisesinde lise son sınıf öğrencilerinin olmadığını öğrendim. Çok şaşırdım. Bunun üniversite sınavlarıyla ilgisi olduğunu öğrendim. Çocuklarımız iyi eğitim aldıkları bu yuvalardan ÖYS'de puan kaybına uğramamak için son senelerinde aldıkları eğitimden vazgeçiyordu.
Normal bir liseden mezun bir öğrencinin bu sınavlarda Fen Lisesi mezunu bir öğrenciden 15-38 puan fazla aldığı bir çok kez görülmüştür. Durum böyleyken neden hale Fen Lisesi öğrencilerinin orta öğretim puanı düşük hesaplanır. Bu konuda bizleri rahatlatacak, Fen Liseleri'nden kaçışı engelleyecek tedbirlerin alınmasını istiyoruz.
İbrahim UYSAL-AMASYA
O kıza!..
İstiklal Savaşı'nın kazanılması sonucu milletçe sahip olduğumuz İstiklal Marşı'nın çalınışı sırasında ayağa kalkmaya tenezzül etmediğinizi gazetelerden öğrendim. Rahmetli Kazım Karabekir ve rahmetli Ali Fuat Cebesoy Paşalar, yazdıkları kitaplarda, ‘‘Atatürk olmasaydı, biz İstiklal Savaşı'nı kazanamazdık’’ demişlerdir. Atatürk olmasaydı, senin adın bir Müslüman adı olmaz, bir Hıristiyan adı olurdu. Atatürk olmasaydı, bugün sahip olduğum hakların hiçbirisine sahip olamazdın. Senin ümmetçi dostların olan Araplar, Batılı emperyalistlerle işbirliği yapıyorlar.
Seni İstiklal Marşı'na ve Atatürk'e saygılı olmaya davet ediyorum.
Bersan ÖZCAN-İZMİR
Okul servisleri zebralı desen
Sayın Hınçal Uluç, geçenlerde okul servis araçlarıyla ilgili bir öneride bulunuyordu:‘‘Bütün dünyada okul servisi araçları trafikte hemen belli olur. Çünkü sarı siyah zebralı desenle tamamı boyanmıştır bu otobüs ve minibüslerin. Bu desen uluslararasıdır. Her ülke sürücüsü bilir. Bu araçlar uzaktan hemen tanınır ve karşıdan gelenler, arkadan izleyenler içinde çocukların olduğu servis aracına öncelik tanıyan önlemleri görür görmez alırlar.’’
Evet, böyle bir araç durduğu zaman arkasındaki durur bekler, sollamaz. Çünkü araçtan inen bu çocuklar aniden yola fırlayabilir.
Servislerde sarı siyah desen kullanılıyor ama tamponlarda yeterli olmuyor, farkedilmiyor.
Okul taşımacılığı yapan oda ve dernekler şimdiden bu çalışmayı başlatarak, valiliğe hazırız demelidirler.
Hüsnü ONUÇ-İSTANBUL
GÜNÜN SÖZÜ
‘‘Kamu malları Anayasa'ya aykırı şekilde yağmalanıyor.’’
(CHP Genel Sekreter Yardımcısı Birgen Keleş)
(II)
O cumhuriyet için can verdi
23 Aralık 1930... Yer Menemen ve sabahın alacakaranlığı... Kendini mehdi sanan sözde Şeyh Mehmet ve 8-10 kişilik yobaz takımı camiden çıkıp yeni kurulmuş cumhuriyet devletine karşı baş kaldırma ve dini alet ederek isyan başlatmaya kalkıyorlar. Sonuçta, genç bir öğretmen olan yedeksubay Kubilay'ın şehadeti, Türk tarihine kara bir leke gibi ekleniyor.
Bu vahşetin unutulması mümkün değil. Ama burada unutulan bazı gerçekler var. Şehit edilen sadece Kubilay değil, onu katledenlere karşı canlarını siper ederek hakkın rahmetine kavuşan Bekçi Hasan Efendi ve Bekçi Vefki. Belki Kubilay'ınki gibi vahşice katledilmemişlerdi ama onlar da cumhuriyet uğruna can veren şehitlerdi.
Bizlere bu günleri yaratmak uğruna canlarını feda edenlere minnet duyup onları sadece ölüm yıllarında değil, her an her yerde hatırlayalım. Özellikle okullarda gençlere cumhuriyetin nasıl kurulduğunu anlatmalıyız ki, son günlerde ortaya çıkan yobaz gösterilere karşı bilinçlensinler ve bu sözde mehdi kılıklı, fesli sakalllı ve yeşil bayraklılara fırsat tanımasınlar.
Mehmet ALİ CEYLAN-ANKARA
GÜNÜN SÖZÜ
‘‘Kamu malları Anayasa'ya aykırı şekilde yağmalanıyor.’’
(CHP Genel Sekreter Yardımcısı Birgen Keleş)
Bahçeşehir'de 82 mükelleften 59'una ceza var
Bahçeşehir'deki esnafın ve bir kısım oturanların vergi kanunları yönünden eksiklerinden söz eden iki yazımızı İstanbul Defterdarı M.Akif Hamzaçebi yanıtlıyor:
‘‘Anılan yazılar üzerine Defterdarlık Vergi Denetmenleri ve Yoklama Memurları'nca Bahçeşehir'de gerekli denetimler yapılmıştır. Denetime 82 mükellef konu edilmiş, bunlardan 59'u hakkında vergi kanunlarına aykırı hareketlerinden dolayı ceza uygulanmasını gerektiren tutanak düzenlenmiştir.
Ayrıca mükellef olması gerektiği halde kayıtdışı faaliyet gösteren 6 kişi ve 2 şube tespit edilmiş olup, bunlar hakkında da Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca gerekli işlemlere başlanılmıştır.
Kira gelirlerinin beyanı yönünden ise, Bahçeşehir'deki konut ve işyerlerinin tamamını kapsayan bir tarama yapılması programlanmıştır.’’
Servislere, zebralı desen konulsun...
Hınçal Uluç, geçenlerde okul servis araçlarıyla ilgili olarak bir öneride bulunuyordu: ‘‘Bütün dünyada okul servisi araçları trafikte hemen belli olur. Çünkü sarı-siyah zebralı desenle tamamı boyanmıştır. Bu desen uluslararasıdır. Her ülke sürücüsü bilir. Uzaktan hemen tanınır, arkadaki sürücü önlemini alır.’’
Evet, böyle bir araç durduğu zaman arkasındaki durur bekler, sollamaz. Çünkü araçtan inen bu çocuklar aniden yola fırlayabilir. Bizdeki araçların tamponlarında sadece sarı-siyah desen kullanılıyor ama fark edilmiyor. Okul taşımacılığı yapan oda ve dernekler şimdiden bu çalışmayı başlatarak, 'Valiliğe hazırız' demelidirler.
Hüsnü ONUÇ-İSTANBUL
Bilpar para toplar hırsıza karışmaz!
'Şehnaz Tango' TV dizisinin yapımcısı Güner Namlı, ‘‘Bu kadar sahipsiz bir ülkede -şehirde- mi yaşıyoruz? Ne can, ne de mal güvenliğimiz kaldı.’’ diyor. 20.12.1997 günü saat 16.30'da Nişantaşı, Vali Konağı Caddesi, Sağlık Apartmanı No: 35 ve Traho mağazası önünde arabasını park etmiş. Kahya Cemal Çelik'e 300 bin lira park ücreti vermiş. 15 dakika sonra elindeki paketleri bırakmak için döndüğünde, 25 yaşlarında iki kişinin araçın etrafında volta attığını görmüş, ama aklına kötü bir şey gelmemiş. Daha sonra yeniden arabasının yanına döndüğünde ön camının tuz buz olduğunu, içinden eşinin şarja bağlı cep telefonunun çalındığını görmüş...
Kahya, üzgün bir ifadeyle ‘‘Üç gün içinde ikinci olay’’ demiş...
Demek ki, kahya 'görsel' görev yapıyor, hırsızlar da harıl harıl iş yapıyorlar.
Namlı, ‘‘Park ücretini neyin karşılığı alıyorsunuz?’’ diye sormuş. Kahya da ‘‘Buraları Bilpark şirketinden buraları kiralıyoruz; ama bizler ve şirket hırsızlıktan sorumlu değiliz’’ deyivermiş.
Namlı, olay yerine en yakın Teşvikiye Karakolu'na gitmiş, onlar da sokağın bağlı olduğu Şişli Karakolu'na göndermişler. Tutanak tuttuğunda saatler 20.30'u bulmuş... Bize başvurmasının amacını şöyle anlatıyor Namlı:
‘‘Hiçbir olaya tepki göstermeyen bir toplum olduk. Hak aramak, hukuka başvurmaktan kaçar olduk. Boşver nasıl olsa sonuç çıkmaz deyip kaderimize razı bir şekilde yaşamaya başladık. Aynı yerde üç günde ikinci olay olur mu? Polis bunların kim olduğunu bilir, onları o gün yakalar, insanların canının yanmasını önler düşüncesindeyim.’’
MESAJ PANOSU
ŞİŞLİ Belediyesi'ne... Cüneyt Bey, ünlü masaj salonunu polis gibi bastığından bazı kesimden size teşekkür ediyorlar. Bu arada Nişantaşı Büyükçiftlik Ferah Sokak sakinleri, yanmayan lambalarından, bozuk asfalttan, sahipsiz köpeklerden şikâyetçiler... Altyapı sorunlarına öncelik verseniz nasıl olur?
Paylaş