Paylaş
Tansu Çiller'e açık mektup
Sayın Çiller; Hatırlarsanız evvelki sene Şeker Bayramı'nda Uludağ'da sizinle karşılaşmış ve dertleşmiştik. Hani o sıralar Yılmaz ve Erbakan koalisyon yapma çalışmaları içindeydiler ve siz hop oturup hop kalkıyor, veryansın ediyordunuz. Tıpkı ilk başlarda ‘‘Ben bir cumhuriyet kadınıyım’’ dediğiniz gibi... Oysa, dindar olmak başka şey, dinci takılmak ise bambaşka... Çünkü, bir tanesinde aileden gelme bir anane ve inanç söz konusu iken, diğerinde alenen samimiyetsizlik var.
Siz bizim imajımızdaki kadındınız. Daha doğrusu, idoldünüz bizim için. Mükemmel yetişmiş, çok iyi lisan bilen, bakımlı, şık ve güzeldiniz. Önceleri rengârenk ve birbirinden şık başlayan, kıyafet grafiğinizdeki düşüş ve yine ilk başlarda sadece boynunuzu süsleyen fular, değişik bir bağlama tarzı ile bizleri dehşete düşürmedi değil. Biz eski mankenler olarak, para karşılığı tesettür defilesine çıkan ve her ne kadar ‘‘Biz profesyoneliz’’ deseler bile, yeni arkadaşlarımızı bağışlamıyoruz. Üstelik bir gün sonra onları üstsüz göreceğimizi bilsek bile... Takdir edersiniz ki, bunu da hiç onaylamıyoruz. Ancak böyle bir şey insana yarın-öbür gün daha yüklüce bir ‘‘para’’ karşılığında da kapanabileceklerini ister istemez hatırlatıyor. Bu ülkede acaba kimin sayesinde bu haklar kazanıldı biliyorlar mı? O insan olmasa idi, ne okuyup profesör olunabilirdi, ne de başbakan... Hele hele manken asla! Bir düşünmek gerek.
Sizi eskisine oranla farklı bağlanmış kocaman eşarp ile mezarlıkta gözleriniz semaya çevrilmiş görünce düşünmeden edemiyoruz. Eğer bu bir politika gereği değil de, aşırı dinci tutumunuzda gerçekten samimi iseniz, sizi hiç tanıyamamışız demektir. Her nedense bu olaya Amerika'da uzun süre yaşayanlarda daha çok rastlanıyor galiba. Acaba diyorum, siz de tıpkı rahmetli Özal ve ailesi gibi Mormonlar'la tanıştınız da fikirleriniz ondan sonra mı değişti? Kimbilir ezan sesini duymadan yabancı okulda okurken ve gurbet ellerinde ne kadar da mutsuz olmuştunuz. Manasını ne kadar anlıyorsunuz bilemem, ama şahsen ben okunanı hiç anlamıyorum. Sadece aldığım terbiye ve inanç ile saygı duyuyorum. En kötüsü, konsantre olamıyorum. Ancak, anlamak için de Arapça öğrenmeyi aklımdan bile geçirmedim. Çünkü, ben Türk'üm ve dilim de Türkçe. Ayrıca nasıl olsa Türkçe tercümesi var diye düşünüyor ve onu okuyorum. Ne yazık ki, Arapça değişik ve yoruma açık bir dil. Eminim hiçbir kimse de tam olarak tercüme edemeyeceği gibi, tam manasını da anlamıyor. Lakin, nedense bunun Türkçe'sini düşünmek sizin için vatan hainliği ile eşdeğerde olmalı ki, ‘‘Bunlar ezanı da Türkçe okuturlar. Ama biz izin vermeyiz’’ diyorsunuz.
Evvela bunlar dediğiniz kim? İzin vermeyecek olan yani siz kim? Önce onun adını koyalım. Neden bu ayrım? Biz Yunanlı mıyız? Ya da dinsiz miyiz? Neyiz biz? Ve asıl siz ne zamandan beri bu kadar dindarsınız? Ezanı Ermenice ya da İbranice okuyalım diyen olmadı ki. Hem duayı anlamak benim en doğal hakkım değil mi? Bilmem haberiniz var mı? Kanal 7'deki haberler hanidir Arapça okunuyor. Ama nedense hiçbirimiz de çıkıp, ‘‘Bunlar haberleri de Arapça okuturlar, ama izin vermeyiz’’ diyemiyoruz. Çünkü nifak sokmak istemiyoruz.
Sayın Çiller, bir zamanlar oyumu size vermiş biri olarak ben hatamı kabul ediyorum. Benimkisi kadınca bir kompleks ya da Batılı olma arzusu idi. Galiba yanılmışım. Mektubuma son verirken Peygamber Efendimizin şu hadisini bir kere daha hatırlatmak isterim: ‘‘Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol.’’
Saygılarımla.
Fatoş Kayacan HATAYLI
-BOSTANCI-ERENKÖY sahil şeridine geçtiğimiz yaz çocuk parkları yapılıp, etrafları yeşillendirilip, ışıklandırılmıştı. Buradan geçenler gıptayla, bu çağdaş görüntüye bakıyorlardı. Ancak daha 2 ay geçmeden buraları pislikten, kırık lambalardan, yabani otlardan geçilmez oldu. Belediyenin verdiğimiz vergiler karşılığında buraya çöp kutuları, bir bekçi koyması, çimlerin bakımını yaptırması bu kadar mı zor? Gülden ŞEN-SUADİYE
-TEŞEKKÜRLER... 70 yaşındaki emekli öğretmen eşi Neriman Tezel'e teşekkürler. O varlıklı değil ama yüreği zengin. Varını yoğunu sattı, topladığı 12 milyar lirayla Bostancı'daki PTT Hastanesi'ne bir yoğun bakım ünitesi yaptırdı. Bu davranışı örnek olmalı. B.Z.-İSTANBUL
Moda sokaklarına kimliklerini geri verin
Kadıköy Belediyesi'nin değerli hizmetleri sonucu 26 yıldır yaşadığım Şükran Sokak, bir sabah aniden Osman Zeki Üngör Sokak olarak kimlik değiştirmiştir.
Üngör, bilindiği gibi İstiklal Marşımız'ın bestecisi olup, bir zamanlar yaşadığı evi de Fazıl Paşa Sokak'ta bulunduğu halde Bay Üngör'e duyulan bu ani ilgi bizim başımıza patladı. Oysa insanlar, yaşadıkları sokakları ve isimleri, kendileriyle özdeşleştirir, benimser. Bunu, aklına esenin aklına estiği gibi değiştirmesinin, nüfus cüzdanlarımızdaki isimlerimizi bizden habersiz değiştirmesinden farkı yoktur.
Moda'daki sokak isimlerini, sakinlerini hiçe sayarak değiştirdiği için Kadıköy Belediyesi'ni şiddetle kınıyoruz.
Meral TAŞAR-MODA
GÜNÜN SÖZÜ
‘‘1998 yılı bütçesini dantel gibi işledik.’’
(Devlet Bakanı Işın Çelebi)
Paylaş