Yalçın Bayer: Yeter söz milletin






Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Garip bir durum

CHP eski İstanbul İl Başkanı Mehmet Bölük, Faziletli İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin BİT'ler yoluyla İstanbul'u nasıl talan ettiğini, yazdığı bir kitapta anlatıyor. Bölük, ülkede bugünkü yolsuzluk ekonomisine varan ahlaki çöküşün 1980'lerdeki 'köşe dönme-iş bitirme' anlayışının uzantısı olduğundan söze başlıyor. Ardından il başkanlığı yaptığı süre içinde İstanbul'un talan edilmesine karşı yürüttüğü mücadeleyi anlatıyor.

Anımsarsanız Mehmet Bölük, bundan iki yıl önce AKBİL'deki yolsuzluğu kamuoyuna açıklamıştı. AKBİL'de denetim sistemlerinin kullanılmadığını, böylece İstanbullu'nun parasının sanal ortamda nasıl hortumlandığını, uygulamalı olarak Taksim Meydanı'nda medyaya göstermişti.

Bunun üzerine geniş bir operasyon başlatılmış, başta BELBİM ve İGDAŞ olmak üzere çok sayıda BİT yöneticisi, gözaltına alınmıştı. İddialar ve operasyon gazetelerin manşetlerinden verilmiş ve uzun süre konuşulmuştu. Mehmet Bölük tarafından o zaman haklarında suç duyurusunda bulunulanların tamamı halen sanık... Belediye Başkanları Recep Tayip Erdoğan ve Ali Müfit Gürtuna hakkında da İçişleri Bakanlığı tarafından gerekli soruşturma izni verilmiş durumda. Bugünlerde Cumhuriyet Başsavcılığı'nca Yargıtay'da dava açılması bekleniyor.

Bu mücadelesi nedeniyle Bölük, milyarlarca liralık tazminat davalarına da muhatap oluyor. Yani yolsuzluğu yapan yerinde duruyor ama yolsuzluğu ortaya çıkaran, iftira ve benzeri suçlamalarla mahkemelerde 'hesap' veriyor. Bunlardan biri bugün Şişli Adliyesi'nde görülecek. Örneğin Bölük, AKBİL'in yolsuzluğa açık olduğunu durakta bekleyen otobüste yaptığı bir deneyle basına kanıtladığı için 'dolandırıcılık' yaptığı gerekçesiyle yargı karşısına çıkıyor.

Eğer daha fazlasını FP'li belediyenin BİT'lerdeki yolsuzluklarını merak ediyorsunuz, Bölük'ün 'Fazilet'in İstanbul Asalakları-BİT'ler' kitabını bir yerden edinin.

CHP'de herkes parti içi sorunlarla tartışırken Bölük'ün yolsuzluklarla mücadelesi sürüyor. Ne garip durum değil mi?

Dalyan'da deprem!

DALYAN'dan turizmci Cevat Eren, ‘‘Anlatacağım olay, Türkiye'yi kimlerin yağmaladığının, bizim ülkemiz bittikten sonra şimdi de Almanları da soymaya başladıklarının hikáyesidir’’ diyor.

Muğla, Dalyan bir doğa harikası... 1989'larda caretta caretta'ların barındıkları İztuzu bölgesinde Kavala'nın Almanlar'la otel yapma girişimi çevrecilerin büyük tepkisiyle karşılaşır. Devreye Alman hükümeti girer, ‘‘Peki doğayı korumak için size yardımcı olalım’’ derler. Dalyan'da kanalizasyon, biyolojik arıtma, içme suyu sistemleri ve çöp arıtma tesisi kurulması için 24.5 milyon DM hibe ederler. Projeleri de Almanlar hazırlar. Dalyan'da bayram havası eser. Çünkü tüm altyapı sorunları çözümlenecektir. Üstelik işin başında Almanlar vardır; inanç odur ki, her şey düzgün yürüyecektir. Projenin süratle tamamlanması için Özel Çevre Koruma Kurumu aracılığıyla Türk hükümeti de 11.5 milyon mark katkıda bulunur.

Almanların hazırladığı projeyi inceleyen Tekfen firması 34 milyon mark ister. Bu arada Borsur adlı Alman firmasıyla konsorsiyum oluşturan Fevzi Akkaya firması, ‘‘Ben bu işi Tekfen'den 12 milyon mark daha ucuza yaparım’’ der ve ihaleyi alır. Alır ama işi kendisinin yapmaya niyeti yoktur. Tutar işi Adanalı Aykent firmasına devreder.

Aykent firmasının yeterli makine parkı yoktur. Paralı, kepçeli taşeronlar bulur. İki yıl önce hızla işe koyulur. Dalyan şantiyeye döner. Ama bir süre sonra taşeronlar, para alamadıklarını söyleyerek birer birer Dalyan'ı terk etmeye başlarlar. Aradan 18 ay geçer, birkaç ekip projeyi tamamlamaya çalışır. Ama onlar da para alamamaktan, işçilerin günlük 6 milyon lira yevmiyelerinin ödenmemesinden, mazot alamamaktan yakınarak çalışmalarını ağır aksak sürdürürler.

Cevat Eren'e göre, halkın şikáyeti karşısında yapılan toplantıda, 15 Mart'ta anayollardaki çalışmaların tamamlanacağına söz verilir, ama yerine getirilmez.

Turizm mevsiminin başlamasıyla gelen turistler rezalet karşısında Dalyan'da kalmak istemezler. Bir İngiliz rehber ‘‘Dalyan'da deprem mi oldu?’’ diye şaşkınlığını ifade eder. Projenin Alman kontrolörü Hartmut Beck de şaşkınlık içinde elinden bir şey gelmediğini söyleyerek ‘‘Dalyanlılardan özür dilerim’’ demek zorunda kalır. Şu anda Dalyan'da 6.800 yatak, müteahhitler tarafından 'heba' edilmiş durumda. Anayollardaki 7 metreyi bulan çukurlar, elektriği kesik, suyu akmayan tesisler, yeni turizm mevsimine 'merhaba' diyor.

Bu paralar nereye gitti acaba?

Turizm ve Çevre Bakanlıkları, Muğla Valisi, Özel Çevre Koruma Kurumu, bu sorumsuzları uyarmak zorundadır. Turizm sadece Antalya demek değildir.

Haberin Devamı

350 trilyonun hesabını kim görecek?

MALATYA, Hasançelebi Beldesi'nin Belediye Başkanı M.Şerif Yıldırım'ın ‘‘ithal maden lobisi’’nden yakınan açıklaması üzerine, konuyla 1.5 yıl uğraştığını söyleyen Devlet Bakanı Safder Gaydalı ile konuştuk:

‘‘Bakanlığa geldiğimde bölge halkı, haklı olarak isyan halindeydi. ‘Dağ bize biz dağa bakıyoruz' diyorlardı.’’ Gaydalı, bölgedeki 658 milyon ton demir cevherinden ancak 94 milyonunun kullanılabilir olduğunu belirterek, ‘‘Bu cevherin tonörü düşüktür. Yandaki Divriği'nin % 58; bunun ise % 19'dur. Yıllardır işlenmemesinin nedeni de budur’’ dedi. Bölge halkının ısrarı karşısında bir araştırma yaparak tesis yapılması için ihaleye çıkardıklarını, sadece Turgay Ciner’in Park Holding'inin teklif verdiğini anlatırken şöyle konuştu:

‘‘Bize Hasançelebi kárlı olmaz, Divriği'yi de verirseniz paçal yapıp üretebiliriz’’ dediler. Bu şarta bile evet dedik. Yeni bir yönetim kurulu oluşturmak gerekiyordu. Ancak bu sırada Demirel'in görev süresi bitmişti. Sezer yaptığımız bir atamayı uygun bulmadı. Bürokratik engellerden iş uzadı; sonuçta bir şey yapamadık. Ocak ayında da işletme ÖİB'ye bağlandı.''

Gaydalı çarpıcı bir noktaya değiniyor. İsdemir, Erdemir ve Kardemir, 1998'de ÖİB'ye verilirken, nedense hükmi şahsiyet olarak TDÇİ Genel Müdürlüğü ile bağlı kuruluşu DİV-HAN işletmesi kapsam dışı bırakılmış.

‘‘Neden?’’ sorusuna ‘‘Onu 10 yıl önceki yönetime sorun’’ diyor.

‘‘Artık bu saatten sonra devlet bu madenleri işletemez. Zaten demir-çelik işletmeleri zarardadır, işçi politikaları yanlıştır; faiz batağındadır’’ diyen Gaydalı'nın, EM Export maden şirketinin, kazandığı astronomik tazminat davaları için de bildiklerini şöyle aktarıyor:

‘‘O zaman demir-çelik işletmeleri bir bütün. Adamlar, dışardan İSDEMİR'e 400 ton demir cevheri ile 274 bin ton da koklaşabilir maden kömürü getirelim, bunun karşılığında bize 235 bin ton işlenmiş kütük verin diyorlar. Yıl; 1983... Bunu tek seferde değil, 1984'te 150 bin ton, 1985'te de 85 bin ton olarak alalım demişler. İSDEMİR ise, 1984'te 43.8; 1985'te 25.2, yani toplam 235 bin tonun 69 bin tonunu verilebilmiş kendilerine. Anlaşmazlık bu nedenle başlamış. Firma, 1988'de mahkemeye gitmiş. 2.7.2000'de önüme bir mahkeme kararı geldi. Buna göre alınamayan kütüğün karşılığı olarak 4'ü tazminat, 18.6'sı da faiz olmak üzere yaklaşık 23 trilyon isteniyor. Dolayasıyla sistem kilitlenmiş, hacizler konmuş. İsdemir, Kardemir ve Erdemir özelleştirmeye geçtiği için benim elimde bir tek TDİÇ Genel Müdürlüğü ile 308 kişinin çalıştığı DİV-HAN kalmıştı. 1 Ocak itibarıyla özelleştirildiği için de sektörün tümü benden gitti.’’

Bürokratlar, 10 yıl zamanaşımından yararlanıp yırtıyorlar. Zarar devlete kalıyor.

- Ben personelime maaş ödemeyemez hale gelmiştim o zaman. Devletin demirbaşlarına el konuldu, EM Export'cular gelip müdürün masasını, koltuğunu alıp gittiler. Yönetim Kurulu üyelerine ne yaptılar bilmiyorum. Acı bir şeydir. Bu sistemde hantal bir yapı var. Kriz patlayınca herkes özelleştirmeci oldu. Bu olay kafamızı duvara nasıl vurduğumuzun göstergesidir. Buradaki madenler devletin başına beladır; hemen özelleştirilip devredilmelidir. Birlikte çalıştırılırsa kárlı olur.

Sorumlular kimdir?

- Siyasi açıdan hesap sorulması lazım.

Yargıtay aşamasındaki iki dava ile devlet 350 trilyon lira zarara uğratılmış; iddiaya göre de faizleriyle bu 20 katrilyon olacakmış bu tazminat.

Beyler, bu da mı yapanın yanına kár kalacak.

DMS geçersiz mi oluyor?

KAYSERİ'den üniversite öğrencisi Canan Şahin, Devlet Memur Seçme Sınavı ile ilgili olarak ‘‘Kime inanacağız?’’ diye soruyor:

‘‘Sayın Bahçeli yaptığı açıklamada 2001 sonuna kadar herkes yerleştirilecek, diyor. Sayın Derviş'in açıklaması ile 'memur alımı yok' şeklinde. 700 bin kişi emeklilik yolunda ve sadece bu yıl emekliliği gelen 250 bin kişi var. Devlet Personel Teşkilatı'nın eylülde bir sınav daha yapacağını biliyorum. Şimdi DMS'yi kazanan 350 bin kişi vardı. Bunların yaklaşık 60 bini yerleştirildi. Gerideki 290 bin kişi yerleştirilmeden bir daha sınav nasıl açılıyor? Hani iki yıl içinde herkesin yerleştirileceği sözü?’’

Sevgili Şahin, politikacılar oy hesabı yaptılar, Derviş de ekonomi hesabı yapıyor.

Haberin Devamı

Hava-İş'in 'pas'bilet açıklaması

HAVA-İş Sendikası Yönetim Kurulu, ‘‘THY'nın beleşçi yolcuları' (12.4.2001) yazısına bir açıklama göndererek, sendikanın bu konuda hiçbir ilgisi olmadığını belirtti. Açıklama şöyle:

‘‘THY çalışanlarına verilen pas biletler, toplu sözleşmeyle aldığı bir kazanım değildir. Çalışanlar bu biletleri şirketin yönetmelikleriyle alırlar. Dünyanın tüm havayollarında çalışanlar için bu hak vardır. THY, gerek ticari gerekse tasarruf anlamında bu haklara en fazla ambargo koyan bir havayolu şirketidir. Sendikanın, THY'nin 'beleşçi' yolcuları ile hiçbir ilgisi bulunmadığı gibi bu tür olaylara kesin tavrı olduğu da, bilinmelidir.

Yazarın Tüm Yazıları