Paylaş
Dövizli arpalıklara kim dur diyecek!..
Hollanda'nın Amsterdam kentinden yazan Bahri Gürsu, Hürriyet'in geçenlerdeki dış temsilciliklerimizdeki savurganlığı ‘dövizli arpalık’ olarak nitelendirmesi üzerinde ilginç değerlendirmeler yapıyor. ‘‘Ne kadar doğru bir ifade’’ diyor.
Sözü, Kamran İnan'ın 1996 Ekim'deki önerisi üzerine kurulan komisyon raporuna getirerek şöyle diyor Gürsu:
‘‘Rapor maalesef Dışişleri Bakanlığı'nı oldukça es geçmiştir. Türk bürokrasisi, engin tecrübesine rağmen koalisyon hükümetlerinin elinde tamamen bozulmuş ve siyasi partilerin üst düzey görevlilerinin çöplüğü haline gelmiştir. Ancak Dışişleri en önce bozulandır, zira sağladığı rant fazladır. Son 50 yıldır sadece büyük torpilli olanların meslek memuru olarak alındığı, hiçbir iş yapılmayan, sadece tatil yapılan ve para biriktirilen bir mekândır.’’
‘‘Konsolosluklarda ne mi yapılır?’’ diye sorarken, yanıtını şöyle veriyor:
‘‘Sadece pasaport uzatılır, vekaletname düzenlenip nüfus ve askerlik işleri kerhen yapılır. Vatandaşın ve Türkiye'nin çıkarları hiçbir şekilde hatırlanmaz. Büyükelçiliklerde, konsolosluk şubesi yoksa, yan gelir yatılır, arada sırada gazete haberi tercüme edilerek kriptolanır ve Bakanlığa çekilir. Ziyafetler verilir, kalanlarla 15 gün karın doyurulur ve banka hesabı yükseltilir.’’
Gürsu, bizim ve diğer Batı ülkelerindeki dış temsilciliklerimizdeki israfı şöyle anlatıyor:
BİR BİZİMKİ... ‘‘Batı Avrupa'da bir şehirde, Büyükelçilik residansı, 4 katlı köşe bir bina; büyük bahçesi var. Aşçı, garson, barmen, uşak, şoför, bahçıvan çalışıyor, aylıklarını devlet ödüyor. Türk eşraftan birileri sürekli akşam yemeğinde... Üç Türk polisi koruma yapıyor.
BİR DE ONLARINKİ... 200 metre ötede ise, tam Türk kançılaryasının karşısında Batı Avrupa'nın en büyük devletinin büyükelçi evi var; büyüklüğü bizimkinin yarısı kadar. Yola tek cephe... Ne uşak, aşçı, garson veya barmen, ne de koruma var. Büyükelçi, evinin kapısını kendi açıp kapıyor. Koruma da yok. 15 günde bir bahçıvan gelip bakım yapıyor. Davetler de üç beş ayda bir...’’
6000 DOLARLA KEYİF ÇIKARANLAR
Dış atamalar nasıl yapılıyor? Gurbetçimiz bunun da yanıtını veriyor:
‘‘Diğer kurum ve kuruluşların yurtdışı teşkilatlarına da atamalar yine torpille olmakla beraber, Dışişleri'nden farklı olarak kişilerin çok farklı ve iş ile ilgili olmayan eğitim düzeyleri, sonucun daha vahim olmasına neden olmaktadır. 1992 veya 93 yılında Hürriyet'teki ‘bürokrasinin prensleri' başlığı ile verilen haberde yer alan ve bir siyasetçinin yeğeni olduğu için Çalışma Bakanlığı'na müsteşar olduğu bildirilen kişi, bugün Lahey'de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Müsteşarı'dır ve hiçbir şeyden haberi yoktur. 6000 dolar aylık ve altındaki Mercedes ile Avrupa'nın keyfini çıkarırken, gurbetçinin adı dahi yoktur. Bu bir istisna değil, işe yarayan adam istisnadır. Vatandaşa sahip çıkan, koruyan kişilerin bu kadrolarda işi yoktur, fazla da kalamazlar. Eski bir milletvekilinin kızının buraya nasıl gelip ne kadar kaldığı araştırılırsa, konu daha iyi anlaşılır.
EN ÇOK KADRO BİZDE... Türkiye'nin dış temsilcilikleri, en kalabalık temsilcilikler arasında yer almaktadır. Atamalar büyük ölçüde torpillidir. İşe gelince ters orantılı olarak gitmektedir. Yani, personel çokluğuna rağmen hem yavaş, hem de zayıf... Buna rağmen, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ataşelikleri, vatandaşın adam yerine konduğu, kabul edilip derdinin dinlendiği yerlerdir genellikle. Böyle olmayanları da vardır. Örneğin; Bonn, Kopenhag veya Stokholm ve Lahey...
1989 yılında Sayın Kamran İnan'ın Devlet Bakanı olduğu dönemde, yurtdışı atamalarda dil sınavı kaldırılmıştır ve 1991 yılı ortalarına kadar, pek çok ANAP yandaşı, sürekli görevle yurtdışına gönderilmiştir. Pek çoğu dil bilmez. Şimdi bile şeriat yanlılarını ANAP bilerek yurtdışında tutmaktadır. Bunları, Milli Görüş temsilciliklerinde bulabilirsiniz.
KORUMALAR Ermeni saldırıları sonucu atanmaya başlayan ancak faydasından çok zararı olan koruma görevlilerinin hâlâ muhafaza edilmesi, alışkanlıktan başka bir şey olmayıp, büyük çoğunluğu tarikatların adamıdır.
Diyanet'in gönderdiği din görevlilerinin en önemli görevi, aşırı dini akımlarla mücadele olmasına rağmen, tarikatların adamları ile aynı kafada olduklarından böyle bir mücadele yapılamamaktadır. Din adı altında halk sömürülmektedir. Şeriat provaları yapılmaktadır.
HER ŞEYİN BAŞI EĞİTİM Yurtdışı, yurtiçinin yansıması olduğundan, yurtiçi düzelmeden buraların da düzelmesi mümkün değildir. Her şeyin temeli eğitimdir. Temel eğitim en kısa sürede bütün insanları kapsayacak şekilde 12 yıla çıkarılmalıdır.’’
KONSOLOSLUK ÖNÜ Okurumuz mektubunu şöyle bitiriyor:
‘‘Yurtdışındaki konsolosluklarımızın önü, Ankara'daki konsolosluklardan, tabii Almanya vs. farklı değildir. Sıra saat 07.00'de oluşmaya başlar, 09.00'a kadar ana-baba günüdür. Konsoloslarımız 09.30'dan önce gelmez. Aynı kalabalığı, başka konsoloslukların önünde göremezsiniz. İnsanlar içeri sığmaz, karda yağmurda saçak altında bekler ve dışarıda 10 kuruş olan fotokopiye 1 lira öder. Yani kaz gibi yolunur. Ancak, vatandaşın korunmasına gelince, derdinizi anlatacak bir yetkili bulamazsınız. Sekreter hanım sizi bir güzel paylar, sonra da telefonu yüzünüze kapatır.
Vatandaşa oy kullanma imkânı verilirse; FP götürür.’’
Siyasilere duyurulur.
Paylaş