Paylaş
Bu kongre CHP'ye yakışmadı...
CHP İstanbul İl Kongresi'nde bu gerginliğe gerek var mıydı? Divan Başkanlığı seçimi için tüzükteki çözümler hiç dikkate alınmadı. Bütün delegeler, Divan Başkanlığı seçiminde saatlerce takılıp kaldı.
İl Başkanı Mehmet Ali Özpolat sunuşundan sonra, adaylar Nurettin Sözen ve Rıdvan Budak'ın oylarını sayma zahmetine katlanıp Divan Başkanı'nı böyle ilan etseydi, sosyal demokratları rencide eden tatsızlıklar olmayacaktı.
Nurettin Sözen için el kaldıranların sayısının biraz daha fazla olduğu herkesçe söylendi. Ancak Sözen'in, kürsüye geldikten sonra fazla sert olması ve itirazları ‘‘Ben böyle karar verdim’’ diye yanıtlaması, ‘‘Hoca, İstanbul'u da böyle yönetti’’ tartışmalarına neden oldu. Ancak Sözen'in daha sonra kongreyi demokratik bir şekilde yönettiğini de söyleme gereği de unutmamak gerek.
İKİ ZİHNİYET
CHP'nin, genel ve yerel yönetim seçimleri öncesinde böylesine 'kıpırtılı sürece' girdiğinde iki çarpıcı tablo ortaya çıkıyor:
- Küçük olsun, benim olsun anlayışındakiler... Yani, ideolojinin, ülkenin çıkarları ve toplumun beklentileri üzerinde politika yapanlar...
- Bunun karşıtları ise, tabanın sesine kulak verilsin, halk iradesi sandıktan çıksın diyenler...
Bu tabloyu değişim isteyenler ve istemeyenler diye belirlemek de mümkün.
CHP'de asıl mesele, Almanya'dan gelip gördüğü manzara karşısında kongreyi izlemeden giden SPD'li Nebahat Pohlreich'in sözlerinde de saklı.
‘‘Sosyal demokratlar neden medeni, çağdaş olamazlar?.. Tabanın sesine kulak vermezler?’’
Taraflar listelerini neden adam gibi yapamazlar, oy pusulalarının basımı için matbaalarda 10 saat sürünürler? Maksatlı yazım yanlışları yaparlar? Bir kongreyi ancak iki günde tamamlarlar?
Ama kongreyi iptal ettirmek için ‘hizip’ler çeşitli ‘entrikalar’ çevirmeye kalkarsa neden olmasın?
Bu arada unutmadan söyleyelim... İstanbul'un her dönemki ağır topu Mehmet Moğultay'ın karşısında 8 milletvekilinin yeralması; Nurettin Sözen'in de Deniz Baykal-Ali Topuz ekibiyle hareket etmesi ilginç gelişmelerdi...
Yineleyelim; CHP'de artık Deniz Baykal'ın üzerinde bir genel başkanlık tartışması olmadığına göre, bu kavga Kurultay ve seçim hesapları içindir.
Program ve kadro
‘Emek’ adına adaylığını koyduğunu söyleyen Rıdvan Budak, ‘‘Kaybeden, kazanmış gösterildi. Ama nezaket gösterdim, çekildim. Ben kavgadan yana olmam. Türkiye bizi bu sıkıntılı dönemde uzlaşıcı bir adam olarak tanıdı’’ dedi.
‘‘Bu parti ne olur?’’ sorusunu da şöyle yanıtladı:
‘‘Bu partide değişime rıza gösterilirse, parti içi hukuk işler, iktidara yürür... İnandırıcı bir program ve bunu anlatacak inandırıcı bir kadro gerekiyor.’’
Kurultay’a karar tasarısı
Faaliyet raporu üzerindeki konuşmalar zaman zaman elektrikli bir havada sürdü ve aşağıdaki karar tasarılarının Kurultay'a sunulması oylanarak kabul edildi:
- Tüm seçimlerde adaylar ‘önseçimle’ saptanmalıdır. Önseçimler parti üyelerinin katılımıyla yapılmalıdır.
- Milletvekili listelerinin 1. ve 2. sıralarına, merkez yoklaması ile aday konulmamalıdır.
- Merkez yoklaması kontenjan adayları emek, bilim, meslek, kadın, gençlik vb. kitle örgütlerinin göstereceği adaylardan seçilmelidir.
- Parti Meclisi üyesi, milletvekili, parti yönetimi tarafından atanmış veya görevlendirilmiş KİT veya benzeri yönetim kurulu üyeleri, merkez yoklamasıyla aday gösterilmemelidir.
- Parti malları Parti Meclisi'nin kararıyla değil, Kurultay'ın kararıyla alınmalıdır.
- O seçim çevresindeki delege sayısı sandık çevresinde alınan oy oranına göre belirlenmelidir.
OMO deterjanın Türkiye'deki fiyatının Almanya'ya göre üç misli pahalı olduğunu belirten Almanya'dan Mehmet Çengel'in yazısına açıklama yapılıp yapılmadığını soruyor okurlarımız... Maalesef hayır. Ne üretici Lever'den ne Tüketici, ne de Rekabet Kurulları'ndan haber var. Bekliyoruz
Paylaş