Paylaş
'Süleymancılık ve Nurculuk realitedir ama ben değilim'
Vakıflar Bankası Yönetim Kurulu Başkanlığı'na getirilen İsmail Şengün'ün, parlamenterliği döneminde Denizli'de Süleymancılar'ın desteğiyle politikasını şekillendirdiğini yazmıştık. Şengün, yazıda gerçek dışı iddiaların eksik, yanlış ve kasıtlı bilgilendirmeden kaynaklandığını bildirerek, şunları anlatıyor:
‘‘Denizli'yi TBMM'de 1981-91 arası 10 yıl temsil mazhariyetine erişmiş bir kişi olarak; tüm sivil toplum kuruluşları, sanayi, ticaret, ziraat, makine mühendisleri, mimar, tabip, mali ve yeminli müşavir odaları; baro, ticaret borsası, esnaf birliği vb. burada daha sayamayacağım kurum, kuruluş ve kişileriyle sosyal ilişkiler içinde olmamı o günlerdeki politikamı şekillendirmede doğal karşılayacağınıza eminim.
Bir siyasi partiden de seçilsem kendimi tüm Denizlililer'in milletvekili gördüğüm için ülkemizin bir realitesi olarak Süleymancı, Nurcu tabir edilen gruplardan kişilerle de yukarıda sözünü ettiğim nitelikte ilişkilerim olmuştur. Ancak sadece yazınızda iddia edildiği gibi bir grubun, cemaatin desteğine bel bağlamak siyaseten de, parti ilkelerine de uygun düşmeyeceği mantığı içinde olacağımı belirtmek zorundayım.
Bankacılığım konusunda, 'Bir ara Merkez Bankası'nda çalıştığı söyleniyor... Bankacılık alanında üst düzeyde bir görevi yok’’ diye yazmışsınız. Merkez Bankası'na 1959 sonlarında katıldım. 1981 Ekimi'ne kadar müfettiş yardımcılığı, müfettişlik, Etüt Müdür Yardımcılığı, Ekonomik Araştırmalar Müdürlüğü Başmüşavir Yardımcılığı, New York Kurucu Temsilciliği, idare merkezi danışmanlığı yaptım. Merkez Bankası ve/veya TC hükümetini yurtdışında çok çeşitli toplantı ve görüşmelerde temsil ettim. Bu sorumluluklar sıradan memurlara değil, fakat üst düzey yöneticilere tanınır. Merkez Bankası'na 21 yıllık mensubiyetimi ise 'bir ara çalıştığı söyleniyor' şeklinde tanımlamak aklıselime ve mantığa uygun düşmez sanırım.''
KEMAL KAÇAR'I TANIMAM
Şengün'le daha sonra bir dostumuzun aracılığıyla konuştuk. 'İlmin ışıkları içinde', dürüstlükle görevini yürüteceğini bildiriyor. ‘‘Kemal Kaçar'ı -Süleymancılar'ın önderi- hayatında görmediğini' ancak tüm sivil toplum örgütleriyle teması olduğunu söylüyor. ‘‘Merhaba dediğim, selam verdiğim adamlar vardır. Sadece Süleymancılar'ı peşime taksaydım güme giderdim, o oy potansiyeli ile bir yere varamazsınız’’ diyor. 1991'den beri siyasetin içinde olmadığını vurgularken, Vakıfbank'taki görevi Mesut Yılmaz'ın önerisiyle kabul ettiğini anlatıyor.
‘‘Ya Denizlili Menderes Tekstil'in sahibi Osman Akça'nın kredi talebi ne oldu?’’ diye soruyoruz.
‘‘Kendileriyle sathı bir merhabam vardım. Göreve geldikten sonra kredi konusuna muttali oldum. 100 milyonu aşkın ihracat yapan, 2-3 bin kişiye iş veren bir firma... Kredi kullanıyorlar. Hepsi de teminat karşılığı sağlam olarak yürümüş. Yani Vakıfbank'ın sağlam kredi müşterilerinden biri...’’
HASAN KILAVUZ NELER YAPMIŞ!..
Görevden alınan Genel Müdür Hasan Kılavuz'u soruyoruz.
- Bir şeyler yapmaya çalışmış, lojmanları, otomobilleri sattırmış, bir miktar gelir elde etmiş. Giderayak yetkisini kullanarak 229 kişiyi bankaya almış. Hem de, son genel kurul toplantısında, böyle bir yetkiyi kullanmayacağını, üniversite düzeyinden aşağı memur alınmayacağını söylemesine rağmen... En garibi sınav yapılmamış, alınanlar arasında orta ve lise mezunları bile bulunuyor. Aslında bankanın kaliteli personele ihtiyacı var. Şahsen böyle bir uygulama için çok üzüntülüyüm.
- Bankanın lojmanlarını eski bir genel müdür de almış, hem de iki tane...
- Tapu senetlerini bilmem imkânsız.
- Bankanın bağlı olduğu Devlet Bakanı Metin Gürdere ile hiç konuştunuz mu?
- Eski arkadaşımızdır. Yarından sonra görüşeceğiz.
Şengün'ün işi zor. Vakıfbank'a giderayak alınan 229 memur olayının, Mustafa Kalemli ve Necdet Basa'nın Meclis'e doldurdukları kadrolardan ne farkı var?
Kamu bankaları ne çiftlikmiş! Yeyin, bitirin...
Başhekimlere de brifing gerek!
ANKARA'dan bir hasta yakını anlatıyor: ‘‘Atatürk Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Merkezi (Atatürk Senatoryumu) Dr. Mehmet Ünlü, eski bir askerdir, politik kimliği vardır. Kendi siyasi görüşleri doğrultusunda yandaşlarına hizmet eder. Geçenlerde bu hastaneye gittiğimde, kendimi neredeyse İran'daki bir hastanede hissettim. Klinik ve polikliniklerde görevli doktor, eczacı ve hemşirelerin çoğu türbanlı ve uzun eteklidir. Başhekim, bunları hiç engellemez, bunların tayinini teşvik eder. Başhekimlerin de rektörler gibi, MGK uzmanlarından kıyafet konusunda Anayasa, yasa ve yönetmeliklerin eksiksiz uygulanması konusunda brifing mi alması lazım.’’
Sağlık Bakanı H.İbrahim Özsoy, bu hastaneyi acaba hiç ziyaret etmiş midir?
Ekonomiye transfer
TÜRKİYE, yıllardır ekonomisini düzlüğe çıkarıp rayına oturtacak güçlü, yeterli bir ekonomistin hasretini çekmektedir. Şimdiye kadar, uzman sandığımız güvenle ve büyük ümitlerle işbaşına getirilen, ismi lazım değil, birçok ekonomist bu işi başaramadı. Anlaşılıyor ki yurdumuz böyle elemanlar yetiştiremiyor.
Bir zamanlar Türk futbolunu anıyla şanıyla ayakta tutan, Türkiye'yi şampiyonluklara koşturan Lefter, Basri, Galip, Baba Şükrü, Müjdat gibi ünlü oyuncularımızın ekolü sona erip bir türlü onların yerini dolduracak eleman yetişmeyince yurtdışından Boliç, Dobrowsky, Kompela, Toscack gibi futbolcu, antrenör ve teknik direktörler ithal etmeye başladık ve futbolumuzu bu elemanlar desteğiyle ayakta tutmaya çalışıyoruz.
Hal böyleyken derim ki, ekonomimizi düzeltmek ve milletimizi sıkıntıdan kurtarmak üzere acaba yurtdışından ekonomist ithal etsek mi? Buna sayın büyüklerimiz ne buyururlar dersiniz?
İ.Cahit YİMSEK KUŞADASI
GÜNÜN SÖZÜ
‘‘Refahyol deneyimi göstermiştir ki, Erbakan ve Çiller'in ordusu yoktur. Artık Mesut Yılmaz'ın da ordusu yoktur. Çünkü partisi tarikatların işgali altındadır. Tarikatları temizleme kararındaki bir orduyu, hiç kimse tarikatların komutası altına alamaz. Meclis'i ve seçimi, ancak Cumhuriyet devrimciliği kurtarır. Burada görev, bugünkü Meclis'e değil, sola düşüyor. Altı ok temelinde oluşturulacak bir Sol Güçbirliği, Cumhuriyet Devrimi'nin hükümet seçeneğini yaratır.’’
(İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek)
Paylaş