Paylaş
Türban nedir?
(5.2.1997 tarihinde bu köşede yayınlanan ve güncelliği süren bu yazıyı okurlarımızın isteği üzerine yeniden aktarıyoruz.)
LAİKLİĞİ yıkmak isteyenlerin bayrağı haline gelmiş olan ve ‘türban’ denen başörtüsünün adı Fransızca'dan gelir. Türban Fransızca'da sarık demektir. Sarık, yumuşaklığı nedeniyle tülbentle sarılır... Fransızlar 'tülbent' kelimesini 'tülban' diye telaffuz ederler. Bu söyleyiş şekli zamanla değişerek türban olmuştur, yani köktendincilerin tahammül edemedikleri Hıristiyan dünyasına ait bir kelimedir. Başı örtmeye gelince, bunun da bilimsel kaynağını aşağıda veriyorum:
Sayın Yekta Güngör Özden, Başkent Üniversitesi'nin açılış töreninde ‘türbanın kanun dışı’ olduğunu söylemiş. Biz buna, türbanın başı örtmenin -İslamiyet dahil- hiçbir dinle ilişkisi olmadığını ve taş döneminden kalma bir adet olduğunu ilave edeceğiz.
Taş dönemindeki insanlar, ölümden sonra ‘saç ve tırnakların’ kısa bir süre daha uzadıklarını görerek, onlarda ‘gizli bir kudretin varlığına’ inanmışlardı. İşte bu nedenle ‘tek kudret Tanrı’ya ait' olduğuna göre onun huzuruna saçları örtüp, tırnakları, kolların yenleri içinde saklayarak ‘el pençe divan’ durmayı kurallaştırmışlardı. Sonuç olarak tarihin ilk dönemlerinde, esirlerin -hele bu bir kral ise- hemen saçları kökünden kazınır, tırnakları sökülür, bu şekilde bunların ‘sahip oldukları kudret’ ellerinden alınırdı.
Bu taş dönemi inanışının günümüze kadar yaşamış olduğunu, Sorbon 6'ncı seksiyondan araştırmacı Gerard Nougarol'un geçen yıl Endonezya'nın binlerce adalarından birinde yapmış olduğu araştırma sonuçlarından öğreniyoruz.
Bu adalardan birinde yaşayan aşiretler, aralarındaki savaşlarda -günümüzden 20 yıl öncesine kadar- öldürdükleri düşmanın kafa derisini yüzüp saçlarını ince ince doğrayıp pirinçle karıştırdıktan sonra pişirip yerlermiş. Bu kutsal pilav sayesinde düşmanlarındaki gizli kudretin kendilerine geçtiğine inanırlarmış... İnsanlık dışı olan bu adet, Endonezya hükümeti tarafından yasak edilmiş! Başı örtmenin ‘taş döneminden geldiğine’ bundan daha güzel ve somut bir örnek olamaz...
Bu adet, Musevilik ve Hıristiyanlık'ta, ancak tapınaklarda geçerlidir. Kadınlar kiliselerde, erkekler ve kadınlar ise Sinagoglarda başlarını örterler. Budistler'de ise, sadece rahipler -bu sorunu kökünden halletmiş olarak- saçlarını dibinden kazırlar.
İslamiyet öncesi Türk uygarlıklarında kadın için böyle bir ‘örtünme’ adeti yoktur. Çünkü, ‘kadın ve erkek’ eşdeğerlidirler. Öyle ki kadınlardan Kağan bile çıkmıştır. Halbuki İslamiyet'ten sonra Selçuk ve Osmanlı İmparatorlukları'nda kadın ‘kafes ve örtü’ altına tıkılmıştır.
Sonuç olarak türban kelimesi, bir ‘gavur!’ dili olan Fransızca'dan gelmektedir. Kısacası, ‘başı örtme’nin hiçbir din felsefesiyle ilgisi yoktur.
Haluk TARCAN- GNRS-Sorbon Üniversitesi 6.Seksiyon-PARİS
Sorumlu DHL çıktı
PARİS'teki Haluk Tarcan'a, İstanbul'dan postaya verilen bir paketin hangi şirketle gönderildiği nihayet açıklığa kavuştu. Alıcı Tarcan, taşıyıcı şirketleri önce APS, sonra da UPS olarak bildirmişti. Ancak her iki şirketin de bu işle alakalı olmadığı tarafların araştırması sonucu anlaşıldı. Sonuçta, gerçek taşıyıcının Worldwide Expres Taşımacılık ve Ticaret AŞ (DHL) olduğu ortaya çıktı. DHL'nin yetkilisi İlknur Türkmen, Paris'e paketi gönderen Nevzat Çetin'i (İstanbul) buldu ve aşağıdaki özür mektubunu gönderdi: ‘‘İçerisinde gönderinizin de bulunduğu konteynırımız, 17 Şubat ve 19 Şubat tarihleri arasında aktarma, ayırım ve transit merkezlerimizden birinde sistemimiz dışına çıkmıştır. Bu da normal transit süremizi olumsuz olarak etkilemiştir. Personelimizin, ilgili merkezlerimiz ile koordineli olarak yaptığı araştırmalar sonucunda bu konteynırımızın yeri 20 Şubat tarihinde tespit edilmiştir. Hafta sonu Fransa'ya aktarması yapılan gönderiniz 23 Şubat tarihinde saat 10.07'de H. Tarcan imzası karşılığında teslim edilmiştir. Bahsi geçen gönderiniz ile ilgili yaşanılan rahatsızlığın kati bir sonuca ulaşmasını sağlamak için teklif ettiğimiz taşımacılık ücretinin iadesi olan 9 milyon lira tutarındaki çekin en kısa sürede tarafınıza ulaştırılacağını taahhüt ediyoruz. Konu hakkında üzüntümüzü bir kez daha tekrarlarken, gelecekteki ortak çalışmalarımızda çok daha fazla yardım gösterebileceğimize dair duyduğumuz güveni belirtmek isteriz.’’
ECEVİT'e... Milli Eğitim Bakanlığı yıl içinde yapılan öğretmen alımlarında bizim fakülteye yer vermeyerek adeta Açık Öğretimlileri dışlama politikası uyguluyor. Verilen mahkeme kararı bakanlıkça gözardı ediliyor, suçumuz Açık Öğretimli olmak mı? Daha ne kadar bekleyeceğiz?
Mehmet YILMAZ-ORDU
ÖSYM’ye uyarı
Üniversiteye giriş sınavlarının ilk basamağı 29 Mart 1998 pazar günü saat 09.30'da başlayacak. Ancak, 28'i 29 Mart'a bağlayan gece de Avrupa ile birlikte saatler bir saat ileriye alınacak. Bu durumda, zaten stres altında olan öğrenciler bir saat daha az uyuyacaklar. Öğrenciler, 'Sınav bir saat ileriye alınamaz mı'' diye soruyorlar.
Paylaş