PAMUKOVA’da geçen temmuz ayında hızlandırılmış tren devrildi; 39 kişi öldü. Kazadan sonra TCDD’nin hızlandırılmış tren projesine yeterli hazırlanılmadığı için kamuoyunda ağır eleştiriler gündeme geldi. Üç makinist tutuklandı.
Genel Müdür Süleyman Karaman’ı görevden almak zorunda kalan hükümet, kaza sebebinin aydınlatılması, kusurun belirlenmesi konusunda bir ‘Bilim Kurulu’ oluşturdu. Pamukova Savcılığı, Karaman’ın yargılanması için prosedür gereği Ulaştırma Bakanlığı’ndan izin istedi. Bakanlık bu izni verdi; ancak Karaman bu izne yasal itirazını kullandı. Bu arada açıklanan Bilim Kurulu raporunda, kazanın oluşmasının temel noktasını makinistlerin ‘aşırı hız’ının neden olduğu görüşü yer aldı.
Karaman, Genel Müdürlüğü yanında yürüttüğü Telekom Yönetim Kurulu üyeliğini sürdürdü. Öte yandan Adapazarı’nda görülen davada makinistler tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldılar.
Daha önce Tayyip Erdoğan’ın belediye başkanlığı döneminde İETT Genel Müdür Yardımcısı olan Karaman, kendisini ispatlayan bir teknik adam olarak TCDD’nin başına getirilmişti. Kaza ile ilgili tartışmalar sırasında Karaman, hızlı tren projesinde bir eksiklik olmadığını savundu. Trenin Pamukova bölümünde hızının 80-87 km hızla geçmesi gerekirken, 130 km’lik hızla girmesi üzerinde kimse durmadı.
Elinde klasörlerle bunu anlatmaya çalışan Karaman, kazanın nedenini başka bir yöne mi çekmek istiyor diye şüpheyle karşılanıyordu.
Ve bugünlere gelindi.
80 YERİNE NEDEN 132 KM?
TCDD’nin çağdaş düzeye getirilmesi için kendisini bir makine mühendisi olarak bu işe adadığını her zeminde dile getiren Karaman, soruşturma açılması için bakanlığın verdiği izin kararının iptali için gittiği Ankara Bölge İdare Mahkemesi önceki gün kararını açıkladı. Kararda özetle; Karaman’ın bu kazadan kişisel olarak sorumlu olmadığını, çünkü altyapı çalışmalarının TCDD ve İTÜ elemanlarının desteğinde yapıldığı, sistemin belirli şekilde çalıştırılmasında teknik yönden herhangi bir sakınca olmadığı yolundaki teknik rapor verildiği, bunun üzerine iki aylık bir denemeden sonra seferlerin başlatıldığı belirtiliyor. Ve ‘Kazanın asıl sebebinin 80 km. hızla girilmesi gereken kurpa 132 km. hızla girmesine sebep olduğu yolundaki bilimsel görüş ve raporlar dikkate alındığında Genel Müdür’ün TCK kapsamında suç sayılabilecek bir fiil ya da eyleminin tespit edilemediği sonucuna vardığı’ vurgulanıyor.
Yani rapor, kazanın makinistlerin aşırı hız nedeniyle meydana geldiğini, hızlandırılmış tren projesinde eksiklik olmadığını ortaya koyuyor.
Burada bir soru ortaya çıkıyor; makinistler bu kadar hızı neden yaptılar?
Bir TCDD personelinin söylediği gibi ‘Yazık oldu Süleyman Efendi’ye...’
Peki eski görevine dönmek ister mi?
(Not: Makinistlerle ilgili ceza davası Adapazarı’nda sürüyor. Bu davanın yanında İstanbul Barosu da ‘delil tespiti’ davası açmıştı. Makinistlerin avukatları, delil tespitinde verilen ve Süleyman Karaman’ı ‘kusurlu’ bulan bilirkişi raporunu delil olarak kendi davalarına sundular.)
Neden bu eziklik Olduğun gibi görünmek
BAŞBAKANLIK gibi önemli bir devlet görevini üstlenmiş bir kişinin, yabancı dil bilmemesi bir eksiklik olmasına rağmen affedilmeyecek bir ‘ayıp’ değildir. Hatta kişinin kendi anadilini, herhangi bir yabancı dilden daha düzgün ve doğru bir şekilde konuşabilmesi çok daha önemlidir.
Kişi, neden komik olmak pahasına o dili konuşmaya zorlar kendini?
İngilizce hatır soran gazetecilere ‘Thanks.Siz how are you?’ şeklinde karşılık vermesi, sadece onu değil, esas olarak temsil ettiği Türkiye Cumhuriyeti’ni komik duruma düşürür.
O zaman İngilizce konuşmakta bu ısrar neden? Bu davranış biçiminin psikolojik bir açıklaması yok mu acaba?
Bozuk bir sokak İngilizcesi ile komik olmanın ötesinde, daha derinlerde yatan başka bazı gerçekleri göstermiyor mu bu diyalog? İtalyan Başbakanı Berlusconi’nin arkadaşı olmak bu derece önemli mi? Neden Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı kendini tanıtmak için, bir anlamda ‘rüştünü ispat’ etmek kaygısı içinde Berlusconi’den bahsetmeye ihtiyaç duyuyor?
Maliye Bakanı’na ‘Kemal Abi’, başkanlık ettiği Bakanlar Kurulu’nun bir başka üyesine de ‘hocam’ diye hitap eden Başbakan’ın, bu hitap tarzlarını benimsemesiyle Berlusconi ile olan arkadaşlık bağını gereksiz bir biçimde vurgulaması arasında ne tür bir bağıntı vardır? Benimsenen ve günlük konuşmalara yansıyacak kadar içselleştirilen bu söylem, nasıl bir ruh halinin göstergesi ve dışavurumudur?
Acaba Türkiye’nin izlediği teslimiyetçi dış politikada, diğer yapısal ve nesnel etkenlerin yanı sıra, bu ezikliğin ve ruh halinin hiç mi etkisi yoktur?
Selahattin EROL
Biliyor musunuz
İSTANBUL Barosu’nun 127.kuruluş yıldönümünün 5-9 Nisan’daki etkinliklerinde 608 avukata İstanbul Barosu,50 yılını tamamlayan 250 avukata da TBB plaketi verileceğini, törenlere Avrupa ve Asya ülkelerinden 25 baro başkanının katılacağını... BAKIRKÖY Belediye Başkanı A.Ünal Erzen’in ‘Deprem için bir tek ceset torbasından başka bir şey üretemediklerini’ söylediğini... Hukukçuların bilgi ihtiyacını karşılamak üzere hukukturk.com portalının faaliyete başladığını... Türk Deniz Araştırmaları Vakfı’nın (TÜDAV), Üsküdar-Sarayburnu arasında başlayacak deniz dibi taramasının balıkların göç yollarının bozulacağı nedeniyle 1 Nisan-1 Temmuz ve 1 Eylül-15 Aralık tarihleri arasında durdurulmasını istediğini...
Mesaj panosu
BAHÇELİEVLER Belediye Başkanı Osman Develioğlu’na; Çalışlar Caddesi’nde otomobil galerileri nedeniyle yürünemiyor; Güllüoğlu’nun hemen yanındaki No: 40’daki inşaatın demirlerinin caddeye sarktığını görmüyor musunuz? Kaldırımlar insanların güven içinde yürüyeceği yerlerdir. Hiç olmazsa TV8’deki Esra Ceyhan’ın programında keyif aldığınız kadar Bahçelievler halkı da yürürken keyif almalı değil mi? N. DEMİR
BOSTANCI ve Erenköy’de haftanın iki günü semt pazarı kuruluyor. Pazar tezgahları trafiğin en yoğun olduğu minibüs yoluna taşıyor. Bu işgale ne Kadıköy ne de Büyükşehir Belediyesi müdahale ediyor. Tuncay KESKİN
GÜNÜN SÖZÜ
‘Sular yükselince, balıklar karıncaları yer. Çekilince de karıncalar balıkları. Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir. Çünkü kimin kimi yiyeceğine su karar verir.