Vatandaşlık hakkı!

ÇAYYOLU’nda dokunun bozulması ve gürültü konusunda neden ve çözümün sorgulanmasını isteyen dünkü yazımıza hemen cevap geldi. Okuyalım.)

ÇAYYOLU’nda özellikle hafta sonu gecelerinde yaşanan gürültü ve trafik sorununun, çok büyük ölçüde, konutların işyerine dönüştürülmesine ve sonrasında bu mekanlarda peş peşe içkili lokanta açılmasına ve bunların giderek bar ve gazinoya dönüşmesine, açık havada yapılan müzik yayınlarıyla, ‘gürültü yönetmeliği’nin ihlal edilmesine, Yenimahalle Belediyesi’nin seyirci kalmasının, hatta, yasa ve yönetmelikleri hiçe sayarak bunları meşrulaştırmak için Encümen’de karar almasının yol açtığını görmemek için bakar kör olmak gerekir.
Bir soruna doğru teşhis konulmazsa, doğru tedavide uygulanamaz. Yani, pek çok şikayete konu olan gürültü ve trafik sorununun çözümü sadece polisiye tedbirlerle sağlanamaz.
Başta İmar Yasası ve yönetmelikleri olmak üzere, gürültü ile ilgili yönetmeliklerin eksiksiz ve tavizsiz uygulanması gerekir.
İmar planlarında konut alanı olan bölgelerdeki villaların, sahiplerinin muvafakati var denilerek, Kat Mülkiyeti Yasası’nda böyle bir hüküm olmadığı halde birer-birer işyerine dönüştürülerek, imar mevzuatı delinmesi suretiyle, bir yandan mal sahiplerine haksız rant sağlanırken, bir yandan doku bozulmasının yolu açıldığında... Şikayete rağmen, bilmezden, görmezden gelinip, gürültü yönetmeliğinin uygulanması savsaklandığında... Bölge sakinlerine karşı, bir-iki işletme himaye edildiğinde, bugün içinde bulunulan noktaya varılması kaçınılmazdır.
Kısacası, bu olumsuz gürültü ve trafik tablosu, doku bozulmasının doğal sonucudur.
POLİS VE ZABITA MÜDAHALE ETMİYOR
Açık ve yarı açık işletmelerde müzik yayını, 5 desibeli geçmemek kaydıyla en son saat 24.00’e kadar yapılabilecekken, gece 02.00’lere, hatta daha geç saatlere kadar sürmekte ve görevleri olmasına rağmen ne belediye zabıtası ne de polis bu duruma res’en müdahale etmemektedir.
Bunun iş yoğunluğu veya başka bir çok sebebi olabilir, ama sebebin, mevzuat yetersizliği ve yetkisizlik olmadığı çok açıktır.
Çünkü, Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği, İşyeri Açma ve Çalışma Yönetmeliklerinde, bu olumsuzlukların önlenmesi için belediyeye ciddi görevler yüklenmiş ve bir o kadar ciddi yetkiler verilmiş durumdadır.
Keza, Polis Vazife ve Selahiyetleri Yasası’nın 14 ve diğer ilgili maddeleri gece saat 24.00 ten yapılacak müzik yayını ve başka gürültülerin önlenmesi konusunda polise açık yetki vermektedir.
Her iki kamu kuruluşu da mevzuattan kaynaklanan bu görev ve yetkilerini, herhangi bir şikayete gerek olmadan kendiliğinden yapmak zorundadır.
Ne var ki, çoğu kez şikayetlerden bile netice alınamamaktadır.
Bir işletmenin ‘Turizm Belgesi’ sahibi olması, ona gürültü yönetmeliğini ihlal ederek müzik yayını yapma hak ve yetkisi vermediği halde, belediye ve polis görevlileri mevzuatı bilmediklerinden olsa gerek şikayetlere, “onların turizm belgesi var bir şey yapamıyoruz” diyerek yanıt vermektedir.
Bu tablo, kuşkusuz belediye ve polis teşkilatı yetkililerinin acilen bir hizmet içi eğitim düzenlemesi veya gürültüyle ilgili görev ve yetkilerinin neler olduğunu açıkça belirten bir genelge yayınlaması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Zira, gürültü ‘tacizi’ ve trafik ‘anarşisi’yle mücadele, diğer suçlarla mücadele kadar önemlidir.
Bu mücadeleyi kamu görevlilerinden beklemek de vatandaşın en doğal hakkıdır.
M.T.

12 Eylül üzerine değerlendirmeler

- DİSK-KESK-TMMOB-TTB’den ortak açıklamada özetle şöyle deniliyor:
12 Eylül askeri faşist darbesinin üzerinden 31 yıl geçti. Fakat 12 Eylül hukuku hâlâ geçerlidir, hâlâ güncelliğini korumaktadır, 12 Eylül’de çizilen toplumu yeniden biçimlendirme projesinin sonuçları kendisini bugün her alanda yozlaşma, çürüme, çözümsüzlük olarak göstermektedir.
Günümüzde ise bu erozyon AKP iktidarı tarafından sürdürülmektedir.
AKP, geleneksel devlet yapısını “demokratikleştirdiği” demagojisini yaparken, bütün antidemokratik yapıları AKP’lileştirmekten ibarettir.”
AKP NE DİYOR
- “Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da dediği gibi, 12 Eylül referandumunda evet diyenler de kazanmıştır, hayır diyenler de. Kaybeden darbeci anlayış olmuştur. Değişime ve değişimin getireceklerine direnen anlayış kaybetmiştir.”
(AK Parti Ankara İl Başkanı Murat Alparslan)

7 milyar dolar ne oldu


CHP Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan, Türk Telekom’dan devletin alması gereken Hazine Payı’nın kaldırılması nedeni ile oluşan 7 milyar liralık vergi kaybı ile ilgili olarak Başbakan Erdoğan’a soruyor:
- Türk Telekom’un özelleştirilmesinden bir yıl önce yapılan düzenleme ile, bu kurumun gelirlerinden alınan %15 oranındaki Hazine Payı’nın kaldırılmasına neden gerek görülmüştür? Aynı sektördeki diğer kuruluşlar; Turkcell, Vodafone ve Avea’dan bu pay alınmaya devam edilirken, Türk Telekom’un 7 yıldan beri bundan muaf tutulmasının mantığı nedir?
- Telekom gibi özelleştirildiği dönemde yüksek kar oranı ile çalışan bir kuruma neden böylesine özel vergi ayrıcalığı tanınmıştır?
- Türk Telekom’un özelleştirilmesinden bu yana geçen 7 yılda devletin 7 milyar liralık kaybı olduğu, bu paranın kamu hazinesi yerine Telekom’u alan Arap grubunun kasasına girdiği doğru mudur? 7 milyar liranın kamuda kalması halinde kaç hastane ve okul yapılabileceği, ne kadar işsize istihdam sağlanacağı hesaplanmış mıdır?
- Bu özelleştirmeden devletin her yıl 1 milyar dolara yakın vergi zararına uğramasına göz yumulmaya devam edilecek midir? Zararı önlemek, sektörde eşitliği sağlamak için %15 oranındaki Hazine Payı’nı Türk Telekom’dan yeniden almaya başlamayı düşünüyor musunuz?
Yazarın Tüm Yazıları