’Uyuyan Güzel’

YENİLENEBİLİR enerji ile ilgili dünkü yazımızda TBMM Enerji Komisyonu Başkanı, AKP Kütahya Milletvekili Makine Müh. Soner Aksoy’dan hiç söz etmemişiz...

Haberin Devamı

Türkiye rüzgar ve güneş yatırımları başlıyor

Bir okurumuz hatırlattı. Bizim ihmalimiz tabii... Aksoy, iki dönemdir Sanayi ve Enerji Komisyonu Başkanlığı’nı yürütüyor. Başkan olarak gösterdiğimiz, yeni Enerji Bakanı Taner Yıldız ise aynı komisyonda üye olarak görev yapıyordu. Aksoy’u arayarak hakkını teslim ettik. Bu arada da yenilenebilir enerji üzerinde sohbet ettik.

Sorunca şunları söyledi:

"Yenilenebilir enerjiler üzerinde yıllarca çalışan bir insanım. Sektör beni tanır. Enerji sektöründe çıkarttığımız petrol, maden, enerji verimliliği, nükleer ve Meclis Genel Kurulu’na sunduğumuz yenilenebilir enerji yasasını bizler hazırladık. Hatta son kanun teklifini bizzat hazırlayan kişiyim. Bakanımız da nitelikli bir arkadaşımızdır; gerçek makamını bulmuştur."

Aksoy, dünkü başlığımızda yer aldığı gibi ’Enerjide devrim’ yaptıklarını söyledi bu yasalarla.

"Yenilenebilir enerji çok önemli bir yasadır. 2005’te çıkardık ama yetersizdi, şimdi 15 yıl öncesinin Almanya ve İspanya seviyesine geleceğiz."

Rüzgár ve güneş enerjisi ile elektrik fiyatları ucuzlayacak mıdır?


Yatırımlar geliştikçe her gün düşecektir tabii... Yenilenebilir olduğu için nihayetsiz bir kaynak ve üzerinde devamlı ARGE yapıldığı için fiyatları her gün düşecektir. Fosil kaynaklardan elde edilen enerji ise pahalı olmak durumundadır. Çünkü yatakları sınırlıdır; kömür, petrol 40-50 yıl sonra bitecektir. Üretimde, işçisi, harcaması, toplu sözleşmesi, enflasyonu, spekülasyonu vardır. Güneş enerjisinden, rüzgárdan yararlanırken bunların hiçbiri yoktur. Maliyet artışı yoktur. Üretim ve tüketim vardır sadece. Kömürü yakarsınız, ısı alırsınız, sonra suya götürüp buhar yaparsınız, bunu türbinden geçirir, dönen jeneratörden elektrik üretirsiniz. Ama güneş, pilin üzerine düştü mü, rüzgar çıktı mı, enerji hemen hazırdır. Yerinde üret, yerinde tüket.

RÜZGÁRIN PAYI % 20’YE ÇIKACAK

Tasarı Meclis’ten ne zaman çıkacak?
Çıkartmak istiyoruz, sektör bunu şiddetle istiyor. Teşviklerle Meclis’ten geçtiğinde rüzgár ve güneş enerjisi üzerine yatırım yapacak onlarca firma var. Münih’teki son Güneş Enerji Fuarı’na (İntersolar 2009) işadamları bu kanunu beklediklerini söylemişler; Türkiye’de gerekli teknik kapasitenin olduğunu, rekabet edecek düzeyde olduğunu bildirmişler. Bu önemli bir durum. Türkiye büyük bir atılım yapacak, büyük yatırımlar olacak. Yenilenebilir enerjiye artık ’Uyuyan Güzel’ deniliyor.

YEK’le enerji payımız nereye kadar çıkacak, %5’lere ulaşabilir mi?
Ne diyorsunuz, son yayınlanan ’Enerji Strateji Belgesi’nde, 2023 yılında toplam enerji üretiminin içindeki payı %20 olarak gösteriliyor. Ekonomist ve enerji uzmanlarının bir görüşü var; 2050 yılında dünyanın kullandığı toplam enerjinin %70’i yenilenebilir enerji olacak, bunun %50’si de güneşten sağlanacak. Eğer bu hedefleri koymazsak dünyada boğulup gideriz.

Yatırım miktarı ne olabilir?
Türkiye’deki hesaplara göre, her yıl 7-8 milyar lira enerjiye yatırım yapılması lazım. Bunun ne kadarı yenilenebilir olur, bunu şimdiden söylemek zor.

Ne kadar lisans alındı?
Türkiye’nin toplam kurulu gücü (kömür, gaz, hidrolik ağırlıklı) 40 bin megavat... Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nda (EPDK) 78 bin bin megavat gücünde rüzgár lisansı başvurusu var. 6 bin megavatlık lisans verildi. Bu 78 binin içinden 14 bin megavatlık lisans verilecek. Toplam 2020’ye kadar rüzgárda 20 bin megavata ulaşacak Türkiye.... Artık çevremizde binlerce rüzgár türbini göreceğiz... 1 megavatlık türbinler varken, 5 megavatlık türbinler ticari olarak kullanılma aşamasında; ilerki yıllarda belki 20 megavata bile çıkması söz konusu bunların... Dolayısıyla verim artacak.

Türkiye bu kanun çıktığında çağ mı atlayacak? Haydi görelim.

Biliyor musunuz

CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve bir grup arkadaşının, TBMM Başkanlığı’na verdikleri bir önerge ile işsizliğin artmasının nedenleri ve işten çıkarmaların engellenmesi için alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla Meclis araştırması açılmasını istediklerini... FATİH Belediyesi’nin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 31 ilçede başlattığı atık pil toplama kampanyasında ilköğretim okullarında 5 ayda 2.3 ton pil toplayarak birinci olduğunu; bunun 1.784.000.000 lt. suyun ve 8.920 metrekare toprağın kirlenmekten kurtarıldığı anlamına geldiğini.... BM Kalkınma Programı (UNDP) ve Coca-Cola ortak projesiyle Türkiye’ye getirilen, su sorunlarının altını çizmek, gelecek nesillere su sorunları hakkında bilinç kazandırmak amacıyla getirdiği Uluslararası Su Sergisi’nin 2 bin metrekarelik alan üzerinde kurulduğunu ve 14 Mart’a kadar gezilebileceğini (www.susergisi.com)...

Suya tirit laflar!

OBAMA Kahire’den İslam álemine seslendi, artık iyice açığı çıkmaya başladı, ABD’nin yeni başkanı çok kaba bir imaj düzeltme misyonu ile görevlendirilmek üzere seçilmiş. Konuşmasının içeriği, Müslüman álemini, kendisine her anlatılanı doğru kabul eden saf, mütedeyyin cami cemaati sanmak gibi bir yanılgıyı ortaya koyuyor. Eski ’Milli Görüş’çüler de aynı mantıkla Almanya’daki saf Müslümanların imanlarını sömürüp, birikimlerini ellerinden alıp siyasette kullandılar. Alman yargısı ’Deniz Feneri’ davası ile bu gerçeği karara bağladı. O paralar toplanırken, kimler gidip Almanya’da camilerde, salonlarda cemaati kandırdı, konuşmalar yaptı? Şimdi o konuşmaları yapanlar hangi siyasi pozisyondalar, kimse merak etmiyor. Müslüman cemaati ikna turlarına kimler gitti? Bu büyük bir soygundu.

Bu kadar büyük bir istismar ile ilgili bir tek üzüntü beyanı yok ortada... Bir bakan çıkmış, "Edepsizlik" demiş... Üslup hakimiyeti ile bilinen bu siyasetçinin, mahkeme kararı ile tespit edilen bir kanunsuzluğu ’edepsizlik’ diyerek geçiştirmeye çalışması ayrı bir garabet ve ciddiye alınmayı hak etmiyor... Obama da aynı tutumda gözüküyor. Irak’ta 2003 yılından bu yana öldürülen yüz binlerce çocuktan, kocalarını kaybeden kadınlardan, velhasıl milyonlarca cana mal olan katliamlardan bir nebze insani üzüntü, pişmanlık belirtip ve bunun tabii sonucu özür dilemeyen hiçbir konuşma metni ciddiye alınamaz ve alınmamalıdır.

Ameliyat olması mı gerekiyordu

SİLİVRİ’de, önceki tutuklu aydınlar gibi Prof. Dr. Erol Manisalı’nın da hastalığı cezaevi ve dava koşulları yüzünden ağırlaştı. Ameliyat edilerek kanserli bölgeler temizlendi. Bu sırada Manisalı tahliye edildi. Ankara Aydınlığı Girişimi, "Bunun anlamını nedir?" diye sorarak şu yanıtı veriyor:

"Manisalı’nın tahliyesi için ameliyat edilecek duruma gelmesi mi gerekiyordu? Anlama yeteneği olan beyinler için bu olay bile Ergenekon adı altında yapılanların sindirme, gözdağı verme, eziyet etme, korku salma ve işkence amaçlı olduğunu ortaya koymaya yeter. Hedeftekilerin ortak kimliği de bu gerçeği gösteriyor."

Yazarın Tüm Yazıları