Paylaş
Hakkâri, Balıkesir, Edirne ve İzmir valiliklerinde bulundu. Doğduğu yer olan Edirne’nin İpsala ilçesi Sarıcaali Köyü’nde yaptırdığı eserin anlamı bugün daha iyi anlaşılıyor. Köyünün ortasına bir çeşme ve park yaptırmıştı. Balıkesir’de görev yaparken, projelendirdiği Edremit Ören, dönemin örnek bir turizm merkezi olmuş ve bazı ülkeler tarafından model olarak incelenmiştir.
İzmir’de toprağa verilen Hüseyin Öğütçen uzun süre Türk Eğitim Vakfı’nda görev yapmış ve projeleri ile kurumu dünyada eğitim alanında örnek vakıflardan biri haline dönüştürdüğü Koç ailesi tarafından her zaman övülerek söylenmiştir.
Ülkemizin birçok kentinde ve kasabasında da çalışmaları ve yaptıklarıyla hâlâ anılan, müstesna bürokrat ve devlet adamı için Keşan’dan yakın dostu yazar Hilmi Dinçer “Bir İdarecinin Zamanla Yarışı” isimli kitabından bazı notlar göndermiş... “Her idarecinin veya idareci olmak isteyen her kişinin okuması gerektiğine inandığım bu kitaptan sizlere (işaretli bölümler başta olmak üzere) bazı bölümler aktararak, Hüseyin Öğütçen’i daha yakından tanımanızı istedim. Sizlere aktardığım bölümler içi dolu dolu bir yaşamı anlatan kitabın giriş ve sonuç bölümlerinde” diyor. İşte saygın bir kişi olan Öğütçen’in ilkeli ve örnek tavırları:
BİR İDARECİNİN MESAJI
- Sosyolojik açıdan değerlendirildiğinde zaman zaman gösterdiği kaymalar nedeniyle izah edilmesi güç bir toplum olan Türk toplumunun önemli bir özelliği de kendisine hizmet verenlere karşı vefa (saygı-sevgi-unutmama-takdir etme) göstermesidir.
- Ülkemize mal olmuş siyasi liderleri biraz konumuz dışında bırakırsak; yerel bazda hiçbir köy, ilçe ve şehir yoktur ki kendisine hizmet eden, sahip çıkan, bir muhtarı, bir kaymakamı veya bir valiyi (üzerinden yıllar geçmiş de olsa) anmamış olsun. Birçokları gelip geçse de onların yeri bambaşkadır.
- Anılarımı yazmaya karar verdiğimi duyan bir dostumdan mektup aldım. “Sakın bazı kimseler darılacak diye gerçekleri yazmaktan kaçınma! Hata yapanların hataları, sorumlulukları yazılmalı ki, başkalarına ders olsun. Hata yapmaktan, sorumsuzluktan kaçınsınlar” diyordu.
En önemli şeyin zaman olduğunu geç fark ettim. Fark edenler de gereğini yerine getirmiyorlar. Kaybolan zamanı bir daha geri getiremezsiniz. Zaman herkes için önemli ama yönetici için daha önemli. Yönetici bağlı bulunduğu kuruluşa, topluma, hatta gelecek kuşaklara karşı sorumludur. Yönetici zamanla yarışan kişidir. Yurdumuzda yöneticiler sık sık değiştiriliyor. Bu yüzden yöneticilerin yarın sabah koltuğunda bir başkasını bulacağını düşünerek, zamanı iyi kullanmaları gerekir. Makamlar gösteriş için değil, hizmet içindir. Yöneticinin hizmet dışında kaybedecek boş zamanı yoktur. Hizmet fırsatı bir daha ele geçmeyebilir. Hizmet edeni halk unutmaz. Hizmet edeni, başarılı olanı takdir eden, değerlendiren yetkililer de bulunduğunu unutmayalım. Günlük olaylar içinde kaybolan, zamanla yarışı kaybeden yönetici, o makamdan ayrıldığında, eğer askıda şapkasını unutmuşsa, geriye sadece şapkası kalır!”
POLİTİKACI VE DEVLET ADAMLIĞI
Bakın Hüseyin Öğütçen, politikacıyı ve devlet adamlığını nasıl tanımlıyor:
- Halk arasında ‘politikacı’ sözünü tutmayan, sözüne güvenilmez kişi olarak algılanır. Sözü ile özü, söyledikleri ile yaptıkları çelişmeyen, adı saygıyla anılan, başarılı politikacıya da ‘devlet adamı’ denir. Politikada devlet adamı niteliklerine sahip kimse azdır.
PARTİ KULU MEMUR OLMADIM
- Türkiye’de parti ileri gelenleri, yüksek bir mevkiye getirdikleri bürokratın ömrünün sonuna kadar partiye bağlı olmasını, yani “parti kulu memur” istiyorlar. Halbuki yasalara göre memurlar tarafsızdır. Meslek yaşantımda hiçbir partinin yanında veya karşısında olmadım. Yasalar neyi öngörmüşse o çizginin dışına çıkmadım. Hiç kimseden kendim ve bir yakınım için bir şey istemedim. Bu yüzden kimseye minnet borcum yok. Bu konuda kendimi borçlu hissetmiyorum. Ama memleketime hizmet borcum vardı. Bana itimat ederek, belirli yerlere getirenleri mahcup etmemek için Tanrı’nın bana verdiği gücü de aşarak çalıştım. Bana güvenenleri mahcup etmedim. Tarafsız, adil bir yönetici olarak görev yaptım.
İnsan iktidarda iken etrafında pervane gibi dönenler çoktur. Emekli olalı 12 yıl geçti. Hiç tanımadığım kimseler yolumu kesip hatırımı soruyor, şükran duygularını sunuyor, elimi öpmek istiyor.
GÜNÜN SÖZÜ
“Türkiye’deki dahili harbin bir kanadında İslam’a olan düşmanlıklarını gizleyen İslam düşmanları, diğer kanadında ise İslam’a olan düşmanlıklarını gizlemeyen İslam düşmanları var.”
(İsmet Özel)
Canım yandı diye yazmıyorum
BİR öğretmen okurumuz yine Milli Eğitim Bakanlığı’ndan yakınıyor:
“2009 yılında kamu kurumunda memur olarak çalışmaya başladım. 2012 yılında formasyon alarak kurumlar arası öğretmenlik için başvuruda bulunacaktım. Ancak Milli Eğitim Bakanı kılavuza bir gün kala kurumlar arası öğretmenlik alımı iptal edildi. Kılavuzdan bir gün önce yönetmelik değiştirilmesi (Danıştay kararı varken) ne etik, ne de hukuki bir durumdur. Böyle önemli konular böyle mi çözülüyor? Canım yandı diye demiyorum ama. Bu konu hakkında bir şeyler yapmayı hâlâ düşünmüyor musunuz? Atama ve yer değiştirme yönetmeliğinin iptali için çalışmalarınız olacak mı?
Uğruna can verip elde ettiğimiz, yıllardan beri Allah devletimize milletimize zeval vermesin dediğimiz devletimiz böyle küçük hesaplar yapmamalıdır.”
Biliyor musunuz?
- GEÇEN yıl aralarında Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Ali Bayramoğlu gibi yazar ve akademisyenleri davet ederek İngiliz parlamentosunda Türkiye konulu toplantılar düzenleyen düşünce kuruluşu Türkiye Araştırmalar Merkezi’nin (Centre for Turkey Studies-CTS) yeni dönemde bu kez Nuray Mert’i, 5 Eylül’de ‘Güç ve Otorite’ başlıklı konferansa davet ettiğini...
- CHP Ankara Milletvekili Sinan Aygün’ün gelişmiş ülkelerde bankaların altın işlemleriyle fazla ilgilenmediğini belirterek BDDK’ya “Bırakın altını kuyumcu, parayı bankacı satsın. Kuyumculuk 250 bin kişiye istihdam sağlıyor, üç-beş banka kâr edecek diye bir sektörün yok edilmesine göz yumamayız. Bankalar zaten kazanıyor yoksa esnaf kepenek kapatır” dediğini...
Paylaş