Paylaş
1- Türkiye’yi Almanya 1976’dan beri gayriresmi 2009’dan itibaren Alman Bakanlar Kurulu kararıyla dinliyor. Bunu bugüne kadar Almanya’da bulunan Türk MİT ajanları nasıl tespit edemedi. Türkiye bu konuda Spiegel’in açıklamasını neden bekledi?
2- Türkiye’nin dinlenme olayını Almanya’da Spiegel’e ABD mi sızdırdı? Amerika Birleşik Devletleri, Başbakan Angela Merkel’in biz müttefikler dinlenir mi sorusu ve sardırması üzerine siz de Türkiye’yi çok ciddi dinliyorsunuz izlenimi mi yaptı?
3- Almanya, “ABD, İngiltere, Fransa bizim dostumuzdur, onları dinlemeyiz ama Türkiye’yi dinleriz” diyerek Türkiye’yi 30 ülkeyle birlikte dinlenmesi gereken, dost olmayanlar statüsüne niye koydu?
4- Almanya, Türkiye’de İslam’ın gelişmesi ve son 1.5 yıldır IŞİD’in Türkiye tarafından destek görmesi karşısında dinlemelerin dozunu arttırdı mı?
5- Almanya’nın Ankara’daki örgütü çok uzun süre evvel Türkiye ile anlaşılarak kurulmuştu; burada 30’un üzerinde uzman çalışıyor. Türkiye bunların Ortadoğu’yu dinlemek için koşullandırılmış kişiler olduğuna nasıl inandı?
6- Almanya, sadece Ankara üzerinden Türkiye’yi kontrol etmiyor. Aynı zamanda BND’nin Ankara merkezine gidip devamlı bilgi veren Türk bilimadamları ve uzmanlar var. Türkiye bunların kimler olduğunu tespit edebildi mi?
7- Angela Merkel’le İsviçre bankalarındaki Almanların kaçak paralarını tespit edebilmek için İsviçre’deki bir banka müdüründen satın aldığı CD’lerin içinde hangi Türklerin de paralarının olduğunu tespit etti? Bunlar kimdir ve hâlâ bu paralar orada mı? Niye Türkiye bu konu için bir girişimde bulunmuyor ve Merkel’den bu CD’yi istemiyor?”
‘YÜREKLİ’ KONUŞMAK YETMİYOR
Türkiye’deki TAVAK Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen’in bundan birkaç gün önce ‘Bugün’ gazetesinde yer alan bu konuya ilişkin beyanları konusunda yeni Başbakan bir yanıt verme gereğini duyacak mı bakalım.
Almanya’da ‘yürekli’ konuşmak yetmiyor demek ki...
Bu konuda ‘teknik düzeyde’ görüşmeler yapılacağına bu kaseti Merkel vermez.
O bakımdan ‘parası olan’ eski siyasetçiler ve işadamları gönüllerini refah tutabilir!
Sarıkamış’ın 90.001’inci şehidi olacaktım
AZ daha 90.001’inci Sarıkamış şehidi olacaktım. Ama şu anda hayatta olan tek ‘Sarıkamış gazisiyim’.
Hayatımı, ülkeme bir armağan olan AKUT’a borçluyum.
Sarıkamış’ta bulunan paralel (yere paralel) polisleri gördük.
Aslanlar gibiyim.
Prof. Dr. Bingür SÖNMEZ
TMO’dan ‘klasik’ bir yanıt
BUĞDAY yazılarımız üzerine Toprak Mahsulleri Ofisi kendince geniş bir ‘bilgilendirme’ gönderdi. Her zamanki ‘klasik’ bir açıklama diyebiliriz. Bizim sözünü ettiğimiz, TMO’nun piyasaya girmediği, üreticiyi tüccarın eline ‘düşüreceği’ görüşlerimize karşı ise açık bir yanıt, doğallıkla yok. Bu durumda üretici ağzından yazdıklarımız bir anlamda doğrulanmış oluyor. Zaten CHP milletvekili de bakana bu konuları sordu. TMO ise “Tüccarla anlaşmalı olarak piyasaya girmemesi gibi bir durum söz konusu değildir” dedi. TMO, “Piyasaları yakından takip ederek hem üretici ve hem de tüketici aleyhine oluşabilecek fiyat hareketlerini önlemek amacıyla her türlü tedbir alınmaktadır” sözünü elbette söyleyecektir. Bu arada sormak zorundayız: Türkiye için asıl sorun kaliteli buğday üretmekse, bunun için ne gibi ‘iyileştirme’ çabaları gösteriliyor? Un ithal ederek ihracat yapmak TMO’nun başarılı olduğunu gösterir mi?
Çiftçi isyanlarda
TOBB Başkan Yardımcısı Çetin Osman Budak: “Tarım kesiminde çiftçi isyanlarda... Tarım sektörüne acil el atılmalı” derken, Türkiye’nin 55 milyarlık sebze ihracatının yüzde 20’si atılıyor. Devasa rakam. Sıkıntı planlama eksikliğinde” diyor. (Her iki konunun ayrıntılarını internetteki köşemizde okuyabilirsiniz.)
Biliyor musunuz ?
- MHP Kocaeli milletvekili Lütfü Türkkan’ın, cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan’ın yemin töreni öncesinde İçişleri Bakanı Efkan Ala’ya, valilikler kanalıyla müftülüklere bugün (dün) camilerde kandillerin yakılması talimatının verilip verilmediğini sorarak, “Bu talimat hangi gerekçeyle verilmiştir. Cumhurbaşkanlığı makamı ile camiler arasında nasıl bir bağ kurmak istediniz” dediğini...
- CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, son haftalarda giderek artan Atatürk büstü ve heykellerine yönelik saldırıları TBMM gündemine taşıyarak, “Son iki ayda kaç heykele saldırıldı? Kaç kişi gözaltına alındı ve bunlar hakkında hangi adli, idari cezalar verildi? Yoksa Atatürk Yasası yürürlükte değil midir?” diye soru yönelttiğini...
- CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba’nın, ÇED raporu olmamasına rağmen devam eden ‘Kuzey Marmara Otoyol İnşaatı’nı Bakan İdris Güllüce’ye; 3’üncü köprü projesini de içeren Kuzey Marmara Otoyolu Projesi için belirtilen iptal kararının ardından ÇED raporu verilmiş midir? Eğer ÇED raporu halen verilmemiş ise yasa gereği inşaatın ÇED raporu olmadan sürmemesi gerekirken bahsedilen inşaatın devam etmesi hukuka uygun mudur?” diye sorduğunu...
Buğday yazılarına yanıt; ‘TMO, üretici ve tüketicinin dostudur”
HÜRRİYET gazetesinin 26.08.2014 tarihli nüshasının 18. sayfasında yer alan “Çiftçi Perişan” ve 27.08.2014 tarihli nüshasının 16. sayfasında yer alan “Buğdayda Hep Aynı Oyun” başlıklı haberler gerçeği yansıtmamaktadır.
Ülkemizde buğday hasatı, 5 Mayıs’ta Çukurova’da başlamış ve takip eden günlerde ülke geneline yayılarak cari tarih itibariyle hasatın sonuna gelinmiştir. TMO; hasat öncesi alıma yönelik her türlü hazırlıklarını yaparak piyasaları yakından takip etmekte, piyasa fiyatlarının üretici lehine oluştuğu durumlarda müdahale alım fiyatlarını açıklamayarak üreticiyi korumakta ve üretimin sürdürülebilirliğine katkı sağlamaktadır. Nitekim geçen yıl hasat döneminde çeltik piyasa fiyatlarının üretici lehine oluşması nedeni ile müdahale alım fiyatı açıklamamıştır.
Bu hasat döneminde, ülke genelinde oluşan piyasa fiyatlarının TMO’nun öngördüğü alım fiyatının üzerinde ve üretici lehine oluşması nedeniyle müdahale alım fiyatı açıklanmamıştır.
Diğer taraftan Trakya’da bu yıl üretim rekor seviyede gerçekleşmesine rağmen kalitenin istenilen seviyede olmaması, fiyatların kaliteye bağlı olarak Trakya Bölgesi’nde diğer bölgelerdeki fiyatlara göre bir miktar düşük seyretmesine neden olmuştur.
Trakya Bölgesi’ndeki buğday üretimi ülke üretiminin yaklaşık %10’una tekabül etmektedir. Verimin geçen yıla göre yüksek olduğu Trakya Bölgesi piyasa fiyatları dikkate alınarak fiyat açıklanması, ülkenin %90’ını oluşturan diğer piyasalarda olumsuz etki yapacak; piyasa fiyatlarının düşmesine ve kuraklık nedeniyle verim kaybı yaşanan diğer bölgelerdeki üreticilerin mağduriyetine sebep olacaktır.
TMO; Trakya Bölgesi üreticilerine pazarlama ve depolama konusunda destek olmak, üretici mağduriyetini önlemek amacıyla 9 Temmuz itibariyle ‘taahhütname’ karşılığı buğday alımlarına başlamıştır. Bu kapsamda, TMO depolarına 1.501 ton ürün bırakılmıştır.
27.08.2014 tarihi itibariyle ülke genelinde Anadolu Kırmızı Sert Ekmeklik buğdayın (AKS) ortalama piyasa fiyatı 826 TL/Ton’dur. Buğday, kalite durumuna göre bu fiyatın üzerinde işlem gördüğü gibi altında da işlem görebilmektedir.
TMO TÜCCARLA ANLAŞMAZ
TMO’nun tüccarla anlaşmalı olarak piyasaya girmemesi gibi bir durum söz konusu değildir.
Diğer taraftan ülkemiz buğday üretimi, tüketimi karşılayabilecek düzeyde olmakla birlikte hasat öncesi kuraklık endişesi nedeniyle aşırı yükselişlere karşı spekülatif fiyat hareketlerini engellemek ve mevcut stoklarımızın takviye edilmesi amacıyla toplam 4.2 milyon ton hububat (2.5 milyon ton buğday, 1 milyon ton arpa, 500 bin ton mısır ile 200 bin ton pirinç ve çeltik) ithalat yetkisi alınmıştır. Bu kapsamda; cari gün itibariyle 665 bin ton buğday, 554 bin ton arpa, 70 bin ton mısır ithalat bağlantısı yapılmıştır.
İthalatla ilgili süreç devam etmekte olup piyasa gelişmeleri ve ihtiyaç durumuna göre hareket edilecektir.
TMO, hasat öncesi buğday satışlarına son vermiş ancak kuraklığın da etkisiyle arpa fiyatlarındaki aşırı yükselişin tüketicilere olumsuz yansımasını önlemek amacıyla hasat döneminde arpa satışlarına devam etmiştir.
TMO müdahale alım fiyatı açıklamayarak üreticiyi koruduğu gibi piyasadaki spekülatif fiyat artışlarının önüne geçmek, tüketiciyi korumak adına da ithalat ve satış uygulamalarıyla piyasalarda istikrarın oluşmasını sağlamıştır.
Diğer taraftan ülkemizce ithal edilen buğday, sadece tüketim amaçlı değil artan mamul madde (un, makarna, bisküvi, irmik ve bulgur) ihracatımız için gerekli ham madde ihtiyacının karşılanmasına yöneliktir. Nitekim ülkemiz dünya un ihracatında 2002 yılında 11. sırada yer alırken 2004 yılından itibaren yıllara göre 1 ve 2. sırada yer almıştır. Yine ülkemiz dünya makarna ihracatında 2002 yılında 7. sırada yer alırken 2005 yılından itibaren 2. sırada yer almıştır.
Yıllar itibariyle ülkemiz buğday ithalatı ve mamul madde ihracatının buğday karşılığını gösteren aşağıdaki tabloda görüleceği üzere 2005 ve 2014 yılları arasında toplamda miktar ve değer olarak ihracat rakamları ithalatın üzerinde gerçekleşmiştir.
TMO, piyasaları yakından takip ederek hem üretici ve hem de tüketici aleyhine oluşabilecek fiyat hareketlerini önlemek amacıyla her türlü tedbiri almaktadır.
TMO’nun fiyat açıklamayarak üreticileri desteklediği yönünde Hürriyet gazetesinde yayımlanan “Sessiz müdahale”, “Taban fiyatı açıklamayan TMO çiftçiye destek olurken spekülatif hareketleri ise ithalat ve stoktaki buğday ile engelleyecek” gibi muhtelif tarihli haberlerde de TMO politikaları desteklenmiştir.
TMO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
İktidar, tarım sektörüne acil el atmalı
TOBB Başkan Yardımcısı ve Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Çetin Osman Budak, ülkenin gidişatından, ekonomiden, tarım kesiminin durumundan, ihracata kadar olan sıkıntıları dile getiriyor. Başkan Budak, tarım sektöründe çiftçilerin isyanda olduğunu anlatıyor:
“Kış aylarında manşette ayın enflasyon sorumluları olarak kabak ve domates gösteriliyordu. Geçen ay sivri bibere bağladılar. Son bir yılda tarım enflasyonu yüzde 6. Türkiye’deki enflasyon yüzde 9. Bazı ürünlerde fiyat yüksek deniyor. Ürünün geçiş döneminde, kışın soğuk geçmesinden dolayı fiyatlar yükselebiliyor. Ancak buna rağmen domates kış aylarında 1 liraya kadar düştü.
Son 4 yılda tüketici ve üretici fiyatlarında ki artış, yani enflasyon yüzde 40 kadar. Ama aynı dönemde tarımdaki fiyat artışı yüzde 10. Yani sabit kalmış. Ankara ve İstanbul’da bu ürün fiyat farkının sebebi nedir peki? Öncelikle ürün planlaması yok, ambalajlama yok, lojistik ve soğuk zincir bağlantısı yok. Marketler, komisyonlar falan eklenince burada 1 lira olan domates, orada bu yüzden 5 lira olabiliyor. Tarımla ilgili ana sorun bu.
10 MİLYAR ÜRÜN ÇÖPE GİDİYOR
Türkiye’de 55 milyarlık sebze ihracatı var. Bunun yüzde 20’si atılıyor. Değeri 10 milyar lira… Sektörü uçuracak bir rakam. Devasa bir rakam. Bunu yüzde 20’den 10’a çekerseniz. 5 milyar lira. Dev rakamlar bunlar. Demek ki buradaki sıkıntı planlama eksiği.
Tarım sektöründe Rusya ümit doğuran bir Pazar olarak lanse edildi ancak bu konuda ayağımızı yere sağlam basmalıyız. İktisatta bir yasa vardır. Bir yıl ürün iyi para ederse önümüzdeki sene herkes o ürünün üretimine yönelir.
ÜRETİCİ YÖNLENDİRİLMELİ
O yüzden Rusya ile ilgili şu uyarıyı yapalım. Eğer üretim planlaması yapılmaz ve katma değer katacak lojistik ve ambalajlama hakkında önemli adımlar atılmazsa, tarım bakanlığı yönlendirme yapmazsa, özellikle Rusya’ya ihracatta para kazandıran ürünlerine yüklenme olabilir. Buralarda ürün fazlası olup fiyatlar yerlerde sürünebilir. Ama Rusya pazarı tutarsa iç pazarda fiyatlar yükselebilir. Önümüzdeki günlerde ekim ve dikim başlayacak. Gecikmeksizin Tarım İl Müdürlükleri gerekli planlamaları yapmalı ve üreticiyi yönlendirmeli.
Rusya’nın toplam 2 milyon 100 bin ton bir yaş sebze-meyve ithalatı var. Rusya bu ihtiyacının tamamını bizden karşılasa Antalya’nın üretiminin üçte biri demek. Bunun içinde diğer meyve ve sebzelerde var. Bu rakamlar fiyatları çok fazla manipüle etmez. Eğer doğru planlama yapılırsa ülkemiz kazanır.”
Muhalif vekiller,’Yurtsever Hareket’in toplantısında Kılıçdaroğlu ve ekibini topa tuttular
26 Ağustos 2014 tarihinde Piramid Sanat’ta (İstanbul), CHP Kurultayı ile ilgili bir toplantıya katılan CHP milletvekilleri Süheyl Batum, Necla Arad, Onur Öymen, Nur Serter ve Birgül Ayman Güler, kurultay öncesi net ve sert mesajlar vererek Kılıçdaroğlu’nun partinin başında kalmaya devam etmesinin 2015 seçimlerinde bozgundan başka bir şey getirmeyeceğini vurguladılar.
‘Yurtsever Hareket’ sözcüsü Bedri Baykam’ın daveti üzerine yapılan toplantıya birçok sivil toplum örgütü yöneticileri ve üyeleri ile yazar ve sanatçılar katıldı. CHP eski milletvekileri Necla Arat ve Onur Öymen de konuşmacılar arasındaydılar. Bu arada toplantıda çok önemli vurgular da yapıldı.
Nur Serter, Kılıçdaroğlu’na karşı yürüttükleri ilkeli muhalefet nedeniyle milletvekili seçilemeyecek dahi olsa, bunun "hiç umurunda olmadığını", doğruları sonuna kadar savunmaya devam edeceğini söyledi. Serter ayrıca örgütün içinden gelen İnce’ye muhalif milletvekilleri olarak güvendiklerini belirtti. Bedri Baykam, Kılıçdaroğlu’nun 2010’daki kaset krizi sonrasında kendisini ve tüm partiyi sahte bir ‘Gandhi Kemal’ imajıyla kandırarak, demokrasi sözü vermesine rağmen partiyi bu kavramdan daha da uzaklaştırdığını vurguladı.
-Süheyl Batum, önceleri parti yönetiminde Kılıçdaroğlu'na en yakın noktada çalıştığını, ancak adım adım globalizme verilen ödünleri ve Atatürk düşmanları ile kurulan ittifakları gördüğünde kaçınılmaz olarak tepki verdiğini aktardı.
-Birgül Ayman Güler, konunun bir CHP sorunu değil, “ticaret ve ihanete karşı bir Türkiye savaşı” olduğuna parmak bastı.
-Necla Arat, CHP’nin Türkiye’de laik-Atatürkçü mücadeleyi tıkamasının sürmesi halinde, hangi alternatiflerin gündeme geleceğinin düşünülmesi gerektiğini aktardı.
-Onur Öymen, Baykal’ın yerine Kılıçdaroğlu’nun geçmesinin, çok daha önceden bazı yabancı güçler tarafından öngörülüp planlandığının giderek ortaya çıktığına işaret etti.
-Aydınlık yazarı Şule Perinçek, “şayet CHP altıoka tüm şartlarıyla riayet etse, İşçi Partisi’nin kepengi kapatıp CHP’ye katılmaya hazır olduğunu” vurguladı.
-Aydınlık Daily’nin Genel Yayın Koordinatörü Cüneyt Yüksel, CHP yönetiminin açıkça tüzük suçu işlediğini hatırlattı ve Kemalist CHP’lilerin birleşmesi gerektiğini vurguladı.
-Sanatçı Denizhan Özer ise CHP’nin elitist tavırları nedeniyle Artvin dahil birçok noktada seçim kaybettiğini, sol kulvara geçmeyi ihmale devam ederse, hiçbir zaman toparlanamayacağını hatırlattı.
Çeşitli örgütlerin katıldığı toplantıdan sonra bir bildiri yayınlandı:
TEK ADAMLIĞA DOĞRU…
“Kemal Kılıçdaroğlu, artık geniş Cumhuriyetçi Atatürkçü halk kitleleri nezdinde güvenini yitirmiştir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde, partinin temel felsefesine tamamen ters düşen bir İslam referanslı adayı parti içinde hiç kimseye danışmadan partiye ve seçmenlere dayatılmış, Erdoğan’ın bu şekilde önü açılmış ve Çankaya’ya çıkmıştır.
İnönü ve Atatürk dönemleri gereksiz şekilde satır aralarında hırpalanırken, akıl almaz şekilde Menderes ve Özal dönemlerini yüceltme gafletine düşülmüştür. Partinin yönü sağa çevrilmiş, sol ve Kemalist değerler ikinci plana atılmış, parti köklerinden koparılmaya çalışılmıştır.
BLOK LİSTE SEVDASI
Delegeler ise her fırsatta ellerindeki yetkilerden vazgeçerek, PM için blok listeye onay vermeye alıştırılmışlardır. Bu şekilde payeler alan PM ise, Milletvekili ve Belediye Başkan adaylarını, Genel Başkan’ın ve hemen yanıbaşındaki “politbüro”nun seçmesinde hiçbir problem görmemiş ve yetkilerini sürekli olarak Kemal Kılıçdaroğlu’na devretmeyi alışkanlık haline getirmiştir. Örgütün gerçek yetki ve işlevlerini bu şekilde sıfırlayan Kılıçdaroğlu, seçtiği kişilere sıfatlar dağıtarak, kendine bağımlı bir insanlar grubunun desteğiyle parti içi iktidarını pekiştirmek istemektedir. Bu ısrarlı yanlış seçimler yüzünden, parti yörüngesinden çıkmış, köklerinden uzaklaşmış, ‘Ekmek için Ekmeleddin’ projelerine teslim olmuştur.
3- Yaklaşan olağanüstü kurultay çerçevesinde, Kılıçdaroğlu dışında adaylığını koyan tek isim Muharrem İnce olmuştur: Partide yıllardır temellendirilen parti içi demokrasiyi ve özellikle 2010’da hazırlanan Demokratik Tüzük Çalışması’nda önerilen tüm üyelerle önseçim ve elektronik çipli kartlarla tüm üyelerle Genel Başkan seçimi projelerini de yaşama geçirmek istemesi, İnce adına olumlu bir puandır.
MUHARREM İNCE’YE SERZENİŞ
Buna karşın Muharrem İnce’nin şu ana kadar demokratik kitle örgütleriyle, aydınlarla ve hatta kendi muhalif milletvekili arkadaşlarıyla bile olan iletişimi ne yazık ki oldukça zayıf kalmıştır. Bu kadar kritik ve zor bir kurultaydan önce destek arayışında olması gerekirken, bu noktaların ihmale uğramış olması bir zaaftır. CHP’nin seçmen kitleleri ve muhalif kitleler, İnce’nin her konuda, genel anlamda ne düşündüğünü çok daha açık biçimde ifade etmesini istemektedirler. “Kime ve neye destek vermemiz istendiğini bilmek istiyoruz” cümlesi sık sık duyulan bir serzeniştir. Ayrıca İnce’nin kadrosunda kimlerin yer aldığının da hiç bilinmemesi ve tek kişilik orkestra gibi hareket etmesi de soru işaretlerini uyandırmaktadır. Muharrem İnce’nin bir an evvel, 2015 Genel Seçimlerinin büyük önemini de hatırlayarak, bu şüpheleri bertaraf edecek bir şeffaflıkla bu soruların yanıtını vermesi ve gerek CHP örgütünde, gerek kamuoyunda daha büyük bir destek tabanı araması son derece elzem bir hal almıştır.
HERKES ANKARA’YA GİTMELİ
Sonuç olarak; CHP örgütü ve delegeleri, acil olarak 2014 Kurultayı’nın bir değişim kurultayı olduğu bilincine varmalı ve yurdun her yerinden Ankara’ya akarak, herkesi şaşırtacak bir kurultaya imza atmalıdırlar.Aksi takdirde CHP, kendi kimliğinden ve sol-Kemalist değerlerinden vazgeçerek, çarkı sağa kırarak, aynen daha önce merkez sağ partilerin yaşadığı gibi kendi kendini sıfırlayacaktır.
Global güçlerin her türlü senaryoyla Türkiye’yi Atatürkçü çizgiden uzaklaştırmaya çalıştıkları şu günlerde CHP, Ana Muhalefet Partisi olarak, Kemal Kılıçdaroğlu ve ‘politbürosunun’ sandığı gibi neo-liberalizm ve ılımlı İslam’a teslim edilebilir bir parti değildir. Buna benzer projeleri daha önce yaşama geçirmeye çalışan ‘Yeni Demokrasi Hareketi’ ve ‘10 Aralık Hareketi’ gibi siyasi çabaların hiçbir yere varmadığını çok iyi biliyoruz. Şimdi de bu beyhude çabaların en üst katından CHP’ye el atmış olmaları üzücü bir tarihi gaftır. Türkiye Cumhuriyeti halkı bu senaryonun yaşama geçmesine ve CHP’nin gerçek kimliğinden uzaklaşmasına izin veremez. 2015 seçimlerinden önce, son durak olan kurultay, bu nedenle tarihi bir öneme sahiptir.
(Katılımcılar ayrıca bu bildirinin yurt çapında yayılması konusunda fikir birliğine vardılar.)
Paylaş