BU mektubu, Türkiye'nin şimdikinden daha ciddi ve kalıcı sonuçlara yol açacak siyasi ve iktisadi bir krize hızla sürüklendiğini düşündüğüm için kaleme alıyorum.
Türkiye'nin bugün yüz yüze geldiği açmaz tarihin hiçbir döneminde karşılaşmadığı bir sorunlar yumağına işaret ediyor. Zira ülkemiz ilk defa son derece yıkıcı kriz koşullarında bölgesel çapta süre giden tehlikeli gerginlik ortamında, AB üyeliği, Kıbrıs gibi sorunların eşiğinde bir siyasal ve ekonomik belirsizlik ortamına girmiş bulunuyor.
Şayet söylediklerimde doğruluk payı varsa Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en keskin ikilemiyle yüz yüze bulunuyor demektir. Bu kritik tarihsel anda Türkiye ya 3. Dünya ülkelerinin karanlık istikrarsızlık ortamına sürüklenecek, ya da 'soğuk savaş'ın açık tercihi olarak onlarca yıl boyunca tahrip edilmiş bulunan sol alternatife yönelerek demokrasiye, özgürlüğe, barışa ve refaha ulaşacak.
SAĞIN DURUMU
En az yarım yüz yıllık soğuk savaş ortamında biçimlenen ve önü açılan Türkiye sağı, demokratik geleneklerden yoksun olduğu için, bütün aksine söylemlerine karşın, kendisini yenileme yeteneğine sahip görünmüyor.Bugün en temel ve sıradan hak ve özgürlüklerin sağlanması sorununda bile içine düştükleri durum bu söylenenleri kanıtlıyor. Türkiye sağın iktidarında çıkış yolunu yitirmek üzere. Bütün toplumu derinden sarsan siyasal belirsizlik ortamı ve içinden çıkılamayan iktisadi kriz gerçekçi ve sonuç alıcı çözümler üretmeyi gerekli kılıyor. Bir yol ayrımına gelip tıkanmış olan Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu sorunlar aynı zamanda çözümlerini de içinde barındırıyor. Yukarıdaki ikilemin tanımladığı çözüm noktası bir sol alternatifi zorunlu hale getiriyor.
SOL SUÇLU OLUR
Bunun anlamı açık:
Böylesi kritik bir anda Türkiye solu onlarca yıldır maruz kaldığı bilinçli yıkıma rağmen ülkenin geleceğinde ve yazgısında önemli bir rol oynama olanağına sahiptir. Artık Türkiye solunun önünde üstüne düşen tarihsel sorumluluğu yerine getirememesi için kendi yarattığı engeller dışında hiçbir bahanesi yoktur. Her şey solun iradesine, tarihsel sorumluluk bilincine, kariyerist çıkarlardan uzak durma yeteneğine, kısaca kendisine yaraşır hareket etmesine bağlıdır. Bu defa ülkenin geleceğine müdahale etme misyonunu gerçekleştirememe durumu, sadece Türkiye solunun kendi suçu olacaktır. Bu tarihsel uygunluk durumunun işaret ettiği gerçeğe rağmen, Türkiyesolu akıl almaz bir dağınıklık içindedir. Bu durum sürece gerçekçi bir müdahaleyi olanaksız kılıyor. İhtiyaç ise Türkiye solunun parlamentoya girmesi, hükümet olacak güce ulaşmasının sağlanmasıdır. Ben sözünü ettiğim tarihsel sürece müdahale etmenin bir başka başlangıç adımını göremiyorum. Bu sağlanamadığı sürece, gelecekte parlamento şimdi olduğundan daha çok 'tek tipleşecek', parlamenter çoğulculuk fiilen ortadan kalkacaktır. Soldan yoksun kalmış bir parlamento kendi varlığını bile savunamaz konuma düşer. Bu nedenle solun parlamentoda güçlü bir şekilde temsili, demokrasinin de güvencesidir. Ben böyle bir parlamenter adımın büyük önemini, ömür boyu sürecek olan siyasal yasaklılığım nedeniyle, güncel politik faaliyette yer alma imkánından yoksun bir insan olarak cesaretle vurgulamak istiyorum. Hem solun hem demokrasinin, dolayısı ile Türkiye'nin, hatta diyebilirim ki, bölgemizdeki halkların yazgısıyla ilgilidir söylediklerim.
TARİHSEL GÖREV
Türkiye solunun birliği konusunda hayati önemi haiz sıraladığım gerekçelerin ötesinde, birlik konusunda konjonktürel imkánlardan da söz edilebilir. Eğer gerçekleştirilebilirse yaklaşan erken seçim bize birçok fırsat sunuyor. Yalnız temel sorunlara işaret etmek, bu sorunları çözmek amacıyla solun birliğinden söz etmek yetmez, erkene alınabilecek seçimleri de hesaba katmak gerekir. Seçimleri de hesaba katacak birliğin birçok örgütsel biçiminden söz edilebilir. Öncelikle birleşmeleri mümkün olabilen sol partiler ve çevreler tek parti olarak bir araya gelmeyi hedeflemeli, bunu başarmalıdır. Sorumluluk sahibi olanlardan beklenen budur. Bu parti aynı zamanda bir çekim merkezi işlevini de yerine getirecektir. Ayrıca bir araya gelemeyenlerin bir seçim ittifakı çerçevesinde güçlerini birleştirmeleri, Türkiye soluna tarihsel görevlerini yerine getirme fırsatını sunacaktır. Yine sol parti ve çevrelerin hakkaniyet ölçüleri içinde temsiliyle gerçekleştirebilecek bir ittifak hangi örgütsel biçimleri alabiliyorsa, bunların tümünü en kısa sürede tartışıp karar altına almak gerekiyor. Türkiye solunun birliğinden sorumluluk duyanlar, her türlü yaratıcı çözümler üretecek ölçüde yüzyılların birikimine sahip bulunuyorlar. Üstelik bu yönde atılan ve atılması önerilen adımlar solun birliğini gerçekleştirmek bakımından cesaret vericidir.
Cesaret verici adımların başarısı yalnız solun değil Türkiye'nin başarısı olacak, emeğin, namuslu çalışmanın ve namuslu düşüncenin umutsuzluktan kurtulmasını sağlayacaktır. Çünkü sol halkın ahlakı ve vicdanıdır.
Avukat Eşber YAĞMURDERELİ
Japonya ve Kore'ye davet
BİRÇOK okurumuz Kore ve Japonya Milli Takımları'nın Türkiye'de ağırlanmasını istiyor. Ortak görüşü temsilen İzmir'den Levent Ertözer'in çağrısı şöyle: Dünya Kupası'nda Türk bayrağı en az ABD bayrağı kadar tanındı. Japon ve Korelilerin sergiledikleri hoşgörü bize tattırdıkları duygu tartışılamaz. Tüm dünyaya, insanlığa bu güzellikleri yaşatan Japonya ve Güney Kore'nin futbolcu ve teknik adamlarını aileleri ile birlikte ülkemize tatil için davet edelim. Geleneksel konukseverliğimiz bunu gerektirir.
Kılıfına uyduranlar
‘‘BALTALİMANI sakinleri’’nden bir grup yazıyor: Sahildeki Şaziye Bar 04.00'e kadar çalıştığından kapatılmıştı. Şimdi ne olduysa Sarıyer Kaymakamlığı'ndan 04.00'e kadar izin almış. Bunun Sarıyer sınırlarında örneği yok. Bir bölümü Hazine arazisi olan bu bara nasıl izin verilir; yanında cami, az ilerde benzinlik bulunmasına rağmen. Kaymakam, bizlerin canlı müzik karşısında nasıl uyuyabildiğini düşünmez mi? Öbür tarafta Laila gürültüden 7 gün kapatılır; sonra ne olursa olur Beşiktaş Kaymakamı da bunu 3 güne indirerek erteler. Vatandaşı kim düşünür?
MESAJ PANOSU
RIFAT Cide 7. Ilgaz Sarıyazma Kültür ve Sanat Festivali bugün başlıyor. ADD'den yapılan açıklamada; Kültür Bakanlığı, Cide Kaymakamlığı, belediyesi ile işadamlarının katkılarıyla hazırlanan festival süresince Rıfat Ilgaz'la ilgili fotoğraf ve belgesel sergisi, panel (Prof. Ünsal Yavuz, Sevgi Özel, Gökçin Yalçın, Aydın Ilgaz), Markopaşa gerçeği (Mehmet Saydur), karikatür sergisi (Semih Poroy), söyleşi (Duygu Asena) gibi etkinliklerin yanı sıra konser, müzik ve folklor gösterileri yer alıyor.