Paylaş
İmparatorluk döneminde kurulmaya başlanan, ümmetçilik-milliyetçilik arasındaki ilişki, Cumhuriyet şartlarında, İslam’ı, Türk olmanın önkoşulu olarak kabulü ile yeni bir safhaya evrildi ve bugünkü radikal milliyetçiliğin temelini teşkil ediyor.
Ulusalcı milliyetçilik ile arasındaki fark, İslami kimliği öncelikli kabul ile ilgili, bu ton farkı olarak görünüyor ve Türk dünyasını kapsamaya çalışıyor. Ulusalcılık, Misakımilli’yi (milli ant, ulusal yemin) önşart, milliyetçiliği bu ideali korumanın gerekli şartı, İslami/dini kimliği ise ulusalcı özün müktesebatı olarak kabul etmekte... AK Parti, Milli Görüş geleneğininin gömlek değiştirmiş bir versiyonu olarak (kendi iddiaları) ümmetçilliği, bölgesel ve küresel güç olma iddiasında, ‘kaldıraç’ olarak öne çıkarıyor.
Sonuç olarak, ‘Türkçü radikal milliyetçi’ düşünce ile iktidar arasındaki İslami öncelikler bakımından mevcut geçişkenlik, bugünkü bölücü terör ile çatışma hali ile de birleşince, muhalefet-iktidar ilişkilerini etkiliyor... ‘Ortak değerler’ söz konusu olduğunda, ‘otomatik’ bir işbirliği gündeme geliyor ve iktidar kazanırken muhalefet kaybediyor.
Din gerçeğinin politik aksiyonlarda öne çıkarılması, milliyetçi siyasetin geleceğini de etkiliyor.
MUHARREM İNCE İBRAYİ YÜKSELTİYOR
CHP’de Muharrem İnce ‘hareketliliği giderek artıyor. Yaklaşık 30 milletvekili ile birlikte Ankara’da bir ofis tuttu. Geçtiğimiz ay Doğu Anadolu Bölgesi’nde Van’ı ziyaret ederek CHP’li delegelerle bir araya geldi. Geçen hafta da Nazilli ilçesinde CHP örgütünü ziyaret etti.
Trakya Çorlu’da yaptığı ilk mitingden sonra altı örgütü daha ziyaret eden Muharrem İnce’ye birçok yerden davet çağrıları yapılıyor. İnce’nin, 14 Mayıs Cumartesi 17.00’de ‘Sonsuza kadar laik Türkiye’ adı altında kendisini destekleyen milletvekilleriyle Edremit’te miting yapacağını, yakın çevresi tarafından basına bildiriliyor. Bu mitinglerin tüm Türkiye’de yaz boyunca devam edeceği, kurultay sonrası milletvekili arkadaşlarıyla beraber her hafta Ankara’da düzenli değerlendirme toplantılar yaptığı öğrenildi.
ENGELLİLER HAYATA KATILMALI
TÜM Sağlık-Sen Genel Başkanı Okay Erözgün, ‘10-16 Mayıs Dünya Engelliler Haftası’ nedeniyle yaptığı açıklamada; engelli kadrosunda istihdam edilen personele, istekleri doğrultusunda emekli olabilme imkânının verilmesini pozitif bir düzenleme olarak değerlendirip ‘Yeterli değil’ diyor. Erözgün, “Engelli personel, 15 yıllık hizmeti sonrasında engeli ve oranlarına göre isteği doğrultusunda emekli olabilmekte, dolayısıyla üçüncü, ikinci ve birinci dereceye ulaşana dek çalışması ve bu derecelerden emekli olması mümkün görünmemektedir. Bu nedenle engelli personelin derece ve kademe işlemleri düzenlenerek emekli maaşlarındaki düşüşün minimum seviyede olması sağlanmalıdır. Engeli kadrosunda çalışan memurlara normal kademe ilerlemelerine ek olarak her iki yıl için bir kademe ilerlemesi verilmesi, yıllık izinlerin düzenlenmesi sağlanmalı” diye ekliyor. Erözgün’ün isteği net: “Engelli vatandaşların hayata katılımlarının sağlanması ve standartlarının yükseltilmesi çağdaş bir toplum anlayışının parçası. Ulaşımdan psikolojik ve sosyal desteğe kadar çok ciddi düzenlemeler yapılmalı.”
İLKER BAŞBUĞ ALMANYA'DA KONUŞACAK
‘BİRLİKTE Türk Milletiyiz Hareketi”nin düzenlediği, Tugay Uluçevik, Kamil Özkanoğlu, Doç. Dr. Oğuz Kalelioğlu’nun konuşmacı oldukları ‘Milli Davamız Kıbrıs Paneli’nin 13 Mayıs Cuma Türkiye Barolar Birliği’nde yapılacağını... HESSEN Eyaleti Atatürkçü Düşünce Derneği’nin düzenlediği, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un Cumhuriyetimizin kuruluşundaki temel niteliklerden başlayarak, Atatürk’ün dış politika uygulamaları, Ortadoğu’daki güncel gelişmeleri değerlendireceği ‘Uluslararası Siyaset, Ortadoğu ve Türkiye’ konulu konferansın 21 Mayıs Cumartesi 15.00’te Frankfurt Marriott Hotel’de ayrıca VP Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek’in konuşmacı olduğu ‘Türkiye’nin büyük kararı’ başlıklı konferansın 15 Mayıs Pazar Frankfurt Saalbau Gallus’ta yapılacağını...
RAYİÇ BEDELİ KİM BİLİR?
KÖŞENİZ vasıtasıyla soruyorum... Ev alım-satımlarında bir emlakçı ya da takipçi aracılığıyla tapuya gidiyorsun, orada ne derlerse yapıyorsun, evi alıp ya da satıyorsun. Biz de babam vefat edince veraset intikali filan yaptırmıştık. Annem, babamdan kalan bir tanecik evimizi üstüne almak istemedi, biz üç kardeşin üzerine yaptık evi. Belediye bazı borçlar çıkardı, onları ödedik, sonra tapuya gittik, alım-satım vergileri filan verdik, evi üç kardeş üstümüze aldık; ta 2005’te.
Geçen gün yani 11 yıl sonra ablama Gelirler İdaresi’nden bir yazı geldi. Efendim, baba evi bizim üzerimize geçerken rayiç bedeli 3 lira gösterilmiş (Bize sorulmadı ki?) oysa gerçek rayiç 5 lira imiş, şimdi aradaki farkın bedelini ve 11 yıllık gecikme faizini bizden almak istiyorlar; yoksa haciz yaparlarmış.
Ben bir evin rayiç bedelini nereden bilebilirim? Bunu belirleyen merci neresiyse o niye tapuya, belediyeye veya ilgili idare neresiyse ona bildirmez. Hadi bildirmedi diyelim, alım-satım sırasında niye belirtmezler? Baştan bizi niye uyarmazlar? Sonra yıllar geçip faiz birikip dağ gibi olunca mı akıllarına gelir bizi uyarmak?
Şimdi durup dururken 3 bin küsur lira niye rayiç bedeli farkı ve faizi ödeyelim? Devletin kurumları arasındaki iletişimsizliğin cezasını niye biz ödeyelim? Şenay KALKAN
Ermeni soykırımı iddialarına karşı Almanya kazık atar mı
DIŞ politika, Orta Doğu’daki gelişmler ve terörün dış boyutu konularında Berlin’de düzenlenen bir panelde Emekli Tümamiral Soner Polat’la birlikte görüşlerimizi açıkladık ve kitaplarımızı imzaladık. Daha sonra görüştüğümüz Yeşiller Partisi milletvekili Hans Christian Ströbele’ye özellikle Ermeni soykırımı iddiaları ve PKK terörüyle ilgili gelişmeler hakkında bilgi verdik ve yanlış bilgilerden kaynaklandığı anlaşılan görüşlerini cevaplandırdık.
Ströbele’nin söylediklerinden Alman Parlamentosunun 2 Haziran tarihinde yapacağı toplantıda Ermeni soykırımı iddialarını destekleyen bir karar tasarısının kabul edilme şansının yüksek olduğu anlaşılmaktadır. AHİM’in Perinçek davasıyla ilgili olarak verdiği Türkiye lehindeki karara ve Fransız Yüksek Mahkemesi’nin 16 Ocak 2016 tarihinde açıkladığı görüşe göre yetkili mahkeme kararı olmadan parlamentoların ve hükümetlerin bir olayı soykırım olarak nitelendiremeyeceklerini anlattık.
Türkiye’nin lehindeki bu yargı kararlarına rağmen Yeşiller Partisiyle Başbakan Merkel’in lideri olduğu Hıristiyan Demokrat Parti ararsında Ermenilerin beklentisi doğrultusunda bir karar çıkması ihtimalini ciddiye almak lazımdır.
Eğer bu yöndeki izlenimler gerçeği yansıtıyorsa, göçmenler konusunda Türkiye’den büyük bir taviz almayı başaran Merkel’in bunun hemen arkasından Ermeni konusunda Türkiye’yi çok rahatsız edecek bir karara destek olması halkımızın güçlü bir tepkide bulunmasına yol açacak ve ilişkilerimizi olumsuz yönde etkileyecektir.
Başbakan Davutoğlu’nun son zamanlarda sık sık bir araya geldiği Merkel’e bu konudaki kaygılarımızı anlattığını ve Alman Meclisinden bizim için olumsuz bir karar çıkmasının verebileceği sonuçlar hakkında uyarılarda bulunduğunu ümit etmek istiyoruz.
Her halde Meclisin, Hükümetin ve muhalefet partilerinin daha fazla gecikmeden Alman Parlamentosınun alabileceği böyle bir karara Türk milletinin gösterebileceği tepki ve bunun doğurabileceği sonuçlar hakkında Alman muhataplarını ve kamuoyunu uyarmalarında fayda olacaktır.
Türkiye’nin ve Türk milletinin haksızlıklara ve yabancıların propagandalarına boyun eğmeyeceği her vesileyle gösterilmelidir.
Onur ÖYMEN
GÜNÜN SÖZÜ
“Bazıları bazı şeylerin bazı yerlerde yayınlanmasını istemezler. İşte o şeylere haber diyoruz!” / Siyaset Bilimi Profesörü Keane John
Paylaş