Paylaş
İşçi sendikaları ve konfederasyonları demokratik ülkelerin çok önemli yapı taşlarıdır. Onların sorumluluğu sadece işçilere karşı değil, aynı zamanda içinde yaşadıkları topluma karşıdır da. Çünkü onlar toplumun en dinamik örgütlü kesimidir ve bu nedenle toplumsal düzenin hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı kavramları ile örtüşmesine özen göstermeleri gerekir.
Siyasal iktidar çalışma ve örgütlenme özgürlüğüne, çalışanların insan onuruna yaraşan koşullarda yaşamasına yeterince saygılı değildir. Yaklaşık 15 milyon çalışanın olduğu bir ülkede en iyimser veri ile sadece 800 bin işçinin aidat ödeyen sendika üyesi olması ve örgütlenmenin % 6 dolayında kalması ülkemizde bir şeylerin yanlış olduğunun kanıtıdır. 6356 sayılı Sendika ve 4857 sayılı İş Yasası’nda sözleşme özgürlüğü ve çalışma güvencesi aleyhine birçok hüküm bulunduğu halde Türk-İş’in suskun kalması manidardır.
Türk-İş sadece işçilere karşı değil, topluma karşı yapılan yanlışlar nedeni ile de konuşmak zorundadır. Bugün ülkede tüm temel özgürlükler yok edilme sürecindedir. Basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı, üniversite özerkliği dibe vurmuştur. Bu konular işçi hareketimizin özü ile de çok yakından ilgilidir. Gazetecilerin hapse atıldığı, insan haklarını savunan baro başkanlarının sokakta öldürüldüğü ülkede Türk-İş bugün muhalefeti olmayan kongre yapmaktadır. Bu demokratik bir oluşum değildir. Nedeni Türk-İş’in ve arka bahçesi olduğu siyasal iktidarın karşıtı sendika önderlerinin sendikacılıktan diskalifiye edilmesi, muhalif sendikaların üye sayısının özelleştirmeler nedeni ile kasıtlı olarak düşürülmesidir.
İŞÇİ HAKLARI DA SOLUYOR
AKP’nin işçi aleyhine ve demokrasinin içini boşaltan girişimlerine karşı sesini çıkarmayan, eylem yapamayan Türk-İş işçi sınıfının temsilcisi olma niteliğini ciddi olarak aşındırmaktadır. Türk-İş var olmak için demokrasiyi savunmak zorundadır. Çünkü demokrasinin solduğu ülkelerde işçi hakları da solacak, yok olacak demektir. Kıdem tazminatının kaldırıldığı, Suriyeli mültecilerin sendikalı işçilerin yerini aldığı, asgari ücretin yükselmesinden sonra işçi çıkarmaları yaygınlaştığı zaman Türk-İş yaptığı yanlışın ayırdına varacak ama geriye dönüşü için çok geç olacaktır.
Yrd. Doç. Dr. Engin ÜNSAL
Asgari Ücret Komisyonu toplanıyor
‘Maaşa zam, işe son’
7 HAZİRAN ve 1 Kasım seçimleri öncesi ve sonrası en büyük tartışma konularından biri olan asgari ücret için komisyon bugün toplanıyor. 5 milyonu aşkın işçinin sonucunu merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda ücretin net bin 300 liraya yükseltilmesi kesin gibi... Vaatler ile hükümet programında yer almasından sonra, AKP’nin net bin 300 liralık ücretten geri adım atması sözkonusu olamaz.
Komisyonda bu kez devlet ve işçi (Türk-İş) tarafının oyçokluğu ile yeni asgari ücret saptanacak. İşveren temsilcisi TİSK’in karara önceki yılların aksine bu kez karşı oy kullanması kuvvetle muhtemel.
Ücret 15 kişilik komisyonda 10’a 5 oyçokluğu ile belirlenecek gibi görünüyor.
Yeni Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu’nun, açılış konuşmasının ardından çalışmalarına başlayacak komisyonun üç veya dört oturumun ardından net bin 300 liralık asgari ücreti kamuoyuna açıklaması bekleniyor.
Zaten kıt kanaat geçinen, çoğunluğu özel sektörde çalışan emekçiye ‘Maaşına zam, işe son’ denilmemesi için önlemlerin alınması şarttır; bunun böyle bilinmesi gerekiyor.
Şükrü KARAMAN
‘Beşiktaş dosyası’ bugün görüşülecek
CHP’nin 36 ilçe kongresi hafta sonu yapılacak
CHP İstanbul il örgütünde bu hafta sonu, daha önce yapılan Bahçelievler, Çatalca ve Silivri dışında 36 ilçede kongre yapılacak. İl kongresi ise 26-27 Aralık’ta, Bostancı’da veya Lütfü Kırdar’da toplanacak.
Dünkü ‘Beşiktaş yüzünden il karıştı’ yazısı üzerine CHP İstanbul il sekreteri Şerdil Dara Odabaşı bir açıklama gönderdi. İl YK’nın önceki gün yeterli çoğunluğun sağlanamaması üzerine iptal edildiğini bildiren Odabaşı, “Bu arkadaşlarımız her biri şifahi olarak mazeretlerini bildirmişlerdir. YK üyelerine herhangi bir baskı sözkonusu değildir. Gerçekleştirilmeyen bir toplantıyla ilgili ortaya atılan bu spekülasyonlar, seçim öncesi karalama kampanyasından başka bir işlev taşımamaktadır” dedi. Ertelenen toplantının bugün yapılması bekleniyor.
“Ayrıca bahsi geçen bir diğer konu, Beşiktaş ilçesi ile ilgili devam eden bir disiplin soruşturmasıdır. Meclis üyelerimiz hakkında disiplin soruşturması başlatılmasına neden olan Affan Keçeci imzalı dilekçenin sahte olduğuna ilişkin 7 Kasım itibariyle meclis üyelerimiz tarafından İl Başkanlığımıza dilekçe gönderilmiştir. Başlatılan soruşturma dosyası, Beşiktaş ilçeden geri istenmiştir. Soruşturmada gelinen son noktada Beşiktaş meclis üyelerimiz Ediz Feyiz ve Mustafa Kantar, haklarında disiplin soruşturması başlatılmasına neden olan evrakın sahte olduğunu ve sorumluluğun da Beşiktaş ilçe başkanımız İlker Uygun’da olduğu iddiasıyla kendisi hakkında soruşturma açılması talebiyle ‘İl’e dilekçe vermişlerdir. 4 gün önce verilen bu dilekçe de tüzüğümüzde ve disiplin yönetmeliğimizde öngörülen evrakın tamamlanmasının ardından ilk YK toplantısında görüşülecektir. (Muhtemelen bugün) Dosyanın görüşülmemesi sözkonusu değildir. Diğer tüm disiplin soruşturmaları gibi bu konu da ehemmiyetle görüşülecek ve YK tarafından karara bağlanacaktır.”
Karayalçın’ın yardımcısı ve ‘İl Başkanlığı’na adaylığını ilk olarak açıklayan Kenan Sönmez,
BBM üyesi Affan Keçeci’nin, dört meclis üyesinin grup kararına karşı çıkmaları nedeniyle disipline verilmelerine ilişkin dilekçenin ve imzasının kendisine ait olmadığını ‘il’e gelerek zapta geçirdiğini” söyledi.
Putin’in davranışı hayra alamet değildir
SON günlerdeki uçak düşürme olayı üzerine, Putin ve Rusya, Çarlar döneminde olduğu gibi Türkiye’ye vurmayı düşünmektedirler. Böyle bir saldırı bahanesi 1939 Hitler döneminde olmuştur. Aklınca Putin paslanmış füzeleriyle askeri bir zafer kazanmak sevdasındadır! Bunu yaparsa çetin kayaya çarpar. Nasıl mı?
1- Bu satırların yazarı Azerbeycan ve Rusya’da bulunmuştur. Rus Donanması Kırım’da, füzeleri rampada paslanmıştır. Eskiden olduğu gibi Bulgaristan,Gürcistan sınırları kara harekatı için kapalıdır. Hazar denizindeki gemilerden attığı CRUISE füzelerinin çalışmasından sevindirik olmuştur. Benzer şekilde tüm fabrikaları paslanmış ve çürümüştür. Roket ve tanklar 1989 SSBC çöküşüyle, tezgahta kalmış, fabrikalar hurda fiyatına satılmıştır. Merak etmesin Türk ordusu bu hücumları karşılıyacak güçtedir.
2- Soğuk savaş sırası 1962-64 yıllarında yedek teğmen -tercüman olarak tüm NATO tatbikatlarına katıldım. Dönemin silahlarıyla kara birliklerine Bulgar ve Romen kuvvetleri dahil olmasına rağmen, hiçbir zaman İstanbul düşmezdi. Havadan, karadan ve denizden İstanbulu savunacak güçteydik. Bu yazdıklarm senaryo değil gerçekti. Olsa olsa, MHBM (Çok Başlı Balistik Füzeler)
son 50 yılda gelişmiştir. Buna karşı Ordumuzun yeni önlemler aldığı şüphesizdir. Ancak son Suriye savaşında, K.Maraş, G.Antep ve Adana’ya konuşlandırılan Patriot füzeleri; bu füzeleri yakalamak için gelmiştir. Son füze savarlar yapılsın yapılmasın tartışması bu açıdan değerlendirilmelidir. 2011-2013 yılları arasında Irak-Basra’da BP’nin, İngiliz-Amerikan askeri kampında bir süre kaldım. Her gece-gündüz Iraklılar füze atarlardı kampa, onları hep Patriotlar yakalardı. Bir kez o da boş araziye düştü.
2- Putin çocuk gibi, Türkiye’ye ekonomik ambargolar uygulayacakmış. Kendisi zararlı çıkar. Gülünç!..
2.1- Yıllık 25 milyar m3 doğalgazı kesecekmiş; kessin! Türkiye TANAP devreye girene kadar (2017), gazı İran, Marmara Ereğlisi ve Aliağa’daki LNG’den (Sıvılaştırılmiş doğal gaz) dan tankerlerle sağlar ve de atıl duran Afşin elektrik santrali gibi santrallarını devreye sokar. Enteller hep demiyormuydu! Doğal gaza hayır. İşte ne güzel... 4 milyar dolar Rusya kaybeder. Petroldan da 8 milyon ton(=3.2 milyar $ kaybeder. Doğal gazla çalışan santrallar lobisi rahatsız oluyor. Varsın olsun!
2.2-Bazı küçük ithalatçı, Laleli’deki tekstilciler ve inşaat müteahhitleri çok az para kaybeder. Olan Rusya’da çalışan 50.000 inşaat işçisine olur. Tabii bir de Rusya’ya ihracaat yapan meyva, sebze ihracaatçılarına. Halkımız daha ucuza sebze-meyva yer.
2.3- Antalya yılda 3.0 milyon turist ve 3.5 milyar dolar kaybeder. Bu da Alman ve İngiliz turistlerce eskiden oldüğü gibi kapatılır. Soru? Bence Ruslar, Türkiyeden vazgeçemez.
3- Yazıklar olsun NATO’ya... Gür sesle Türkiye’ye arka çıkamamıştır. ABD ve Türk Ordusu dışında, diğer NATO orduları izci birlikleridir.Türk halkı, zaten onlardan bir yardım beklemiyordu ki! Son patriot füzelerini zaten Türkiye yıllık 3 milyar dolara Almanya, Hollanda ve ABD’den kiralamıştı. Hani NATO...
Aslan ÖZMEN-Yük. Mühendis
Türkeş’in elinde sadece
‘kırmızı plaka’ kaldı
BAŞBAKAN Yardımcısı Tuğrul Türkeş kabinede hangi görevleri üstlenecek? Merakla beklenen bu sorunun cevabı pek de iç açıcı olmadı. Başbakan Yardımcıları içinde bağlı kuruluşlar adına en garibi Tuğrul Türkeş kaldı.
64. Hükümette sadece temsili bir Başbakan Yardımcılığını simgeleyen ‘kırmızı plaka’ desek haksızlık etmiş olmayız. Türkeş geçen kabinede kendisine direk bağlanan Yurt Dışı Akraba Toplulukları Başkanlığını da mevkidaşı Yalçın Akdoğan’a kaptırdı. Türkeş’e çoğu kadrosu üniversitelerde olan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile Yakın Dönem Tarih Araştırmaları Merkezi bağlandı.
Başbakan Davutoğlu, MGK, MİT, Diyanet ve TOKİ’yi direk kendisine bağladı. Numan Kurtulmuş’a ise BAEG, TRT, AA, RTÜK bağlı kuruluşlar oldu.
Yalçın Akdoğan’a ise Vakıflar, TİKA, AFAD ve Türkeş’ten alınan Yurt Dışı Akraba Toplulukları. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’e ise ekonomi kurumlarının hemen hemen hepsi direk bağlandı; yani Hazine, Merkez, Ziraat, Halk, Kalkınma, Vakıflar, İhracat Kredi bankaları, SPK, BDDK ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu.
Başbakan Yardımcısı Elvan’a bağlı kurum ve kuruluşlar ise Türkiye İnsan Hakları Kurumu, Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanlığı, Tanıtma Fonu Kurulu Genel Sekreterliği...
Paylaş