Paylaş
'Yeter Söz Milletin' köşenizde yayımlanan Haluk Tarcan (Paris) imzalı yazıda Türk sözcüğünün 'Göksel, tanrısal' anlamında olan Türk-Ök sözcüğünden geldiği ileri sürülüyordu. Bu doğru olamaz. Çünkü en eski Türkçe'de, Orhon Türkçesi'nde, 'Göksel, tanrısal' anlamındaki tek ibare Tengri Teg'dir.
Türk sözcüğünün Orhon Yazıtları'nda geçen eski biçimi ise iki heceli 'Türük' yada 'Törük'tür.
Sayın Haluk Tarcan o yazısında Türk sözcüğünün aslının 'Türüsüg' olduğu, bunun da 'yöneten kutsal sınıf' anlamına geldiğini de öne sürüyor. Bu da doğru olamaz; çünkü eski-yeni hiçbir Türk dilinde bu anlamda böyle bir kelime yoktur.
Sayın Tarcan'ın yazısından anlaşıldığına göre, o Yalçın Çınar (Marmaris) ile Türk adının kökeni üzerinde bir tartışmaya girmiş. Anladığım kadarıyla Sayın Çınar da Türk sözcüğünün aslının 'Doğruğ' olduğunu ileri sürüyormuş. Bu da doğru olamaz; çünkü eski Türkçe'de kelime başında (d) sesi yoktur!
Sayın Yalçın ile Tarcan'ın böyle bir tartışmaya girişmeden önce Türk adının kökeni üzerine Türk bilimcilerinin şimdiye kadar ileri sürdükleri görüşleri ele almaları ve bu görüşleri çürütmeleri beklenirdi.
Bildiğimiz en eski biçimi Türük ya da Törük olan bu etnik adın Macarca'daki biçimi Török, eski Rusça'daki biçimi de Tork'tur. Bu veriler Türk etnik adının aslının iki heceli Törük ya da bunun kısalmış biçimi Törk olduğu yolundaki görüşü desteklemektedir. Bu verilere göre Törük adı, büyük bir olasılıkla 'doğmak, yaratılmak, türemek' anlamındaki eski Türkçe törü-eyleminden -k eki ile türetilmiş bir sözcüktür ve 'halkedilmiş, yaratılmış, türemiş' anlamına gelir.
Prof.Talat TEKİN-İSTANBUL
Özel okullar çıkmazda
ÖZEL okullar büyük sıkıntı yaşıyor. Bazıları kapanıyor, bazıları da öğretmenlerin maaşlarını ödeyemiyor.
Bunların adlarını açıklamak istemiyoruz. Ancak velilerin endişeli oldukları görülüyor.
Kadıköy yakasından bir veli şu öneride bulunuyor:
‘‘Devlet batan bankaları kurtarıyor, ama okulları kurtarmak akla gelmiyor.’’
Bir örnek aktarıyor:
‘‘Bir kolej geçen yıl çok lüks yatırımlar yaptı, aşırı harcamalarda bulundu. Futbolcu gibi öğretmen transfer etti. Sonunda da aldığı banka kredilerini ödeyemez hale gelince battı. Öğretmen ve personelin alacakları ise hala ödenmedi.’’
Bu durum eğitim ve öğretimi olumsuz yönde etkiliyor. Veliler perişanlık yaşıyor. Eğitim çevrelerinde özel okullarda bir skandal yaşanabileceğinden söz ediliyor.
Eğitimci bir dostumuz, ‘‘Bu gibi özel okullarda eğitim çıkmaza girebilir. Bankalar gibi bir skandal yaşanabilir. Bakanlık, eğitimi 'ticaret' gibi düşünen bazı okul sahiplerini şimdiden gözetim altına almalı’’ diye konuşuyor.
Banka skandalı gibi bir 'kolej skandalı' yaşanmadan Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu özel okulları acilen mercek altına almalı. Yoksa sonunda olan öğrencilere ve velilere olacak.
Biz salağız ya!
KÖŞENİZDE The Cops ile ilgili yazıyı okuyunca biz turizmcileri üzen hatta işsiz kalmamıza sebep olan TV'lerdeki görüntüler aklıma geldi. Bu korkunç bir şey... Mavi Çarşı yangınında olduğu gibi felaket haberlerini sık sık çeşitli haberlerde yineleyerek Türk turizmine nasıl balta vurulduğu biliniyor mu? Bu yayınlar sonucunda Tunus, Hollanda ve Almanya'dan gelecek gruplarımız iptal edildi, 'bizim hayatta olup olmadığımız' soruldu.
Yıldızlı bir kanal da. Malatya olaylarında koşa koşa halkın arasına giren kameramanı sayesinde halkı 'coştururken', turizme nasıl bir darbe vurduğundan habersizdi. Bu abartılı yayınların kime nasıl faydalı olduğunu merak ediyorum.
Yayıncılıkta bir yanlış da 'sanal görüntüler'... İnsan hop oturup hop kalkıyor. CNN Türk de dahil olmak üzere bazı kanallar, Rusya'dan İran'a giderken düşen uçak diye Tupolev'leri ekrana getirdiler. Ne yazık ki, bu görüntülerin 'arşiv', ne de 'canlandırma' olduğu belirtilmiyordu.
Buradan şu sonuç çıkıyor; 1) Bizler salağız, uçak deyince nasıl olsa hepsi bir, anlamayız diye gösteriyorlar, 2) Onlar salak, uçak modelleri arasındaki farkı bilmiyorlar, 3) TV kanallarında uçak tiplerinden anlayacak nitelikte eleman yok.
Bu Televoleler'den ne zaman kurtulacağız. Nataşa edebiyatını kim başlattı?
Selahattin DAL-İSTANBUL
Gümrük Kanunu korkutuyor
YILLARDIR tartışılan Gümrük Yasası geçen ay parlamentodan geçti. 4.2.2000'de yürürlüğe girecek yasa ve halen çalışmaları yürütülen gümrük yönetmeliği üzerinde çok derin ve ciddi kaygılar yaşanıyor.
Gelişmeleri yeni farkederek endişelerini geçen haftadan beri ortaya dökmeye başlayan kesim; B karneli gümrük komisyoncuları, yani 'Gümrük Müşavir Yardımcıları'...
Gümrük Birliği'ne uyum sağlayan yasanın bünyelerine uyum sağlamayan değişiklikler getirdiğini öne sürüyorlar. Sınav koşullarının ağırlaştırıldığını, yardımcı karnelilerin iş kurma olanaklarının ellerinden alındığını, Gümrük Müsteşarlığı'nın bu kadroları sınırlandırabileceğini belirtiyorlar. Ayrıca, üniversite mezunu olma koşulu getirilmesini de eleştiriyorlar. Bunlardan Av. İsmet Sayıner, ‘‘Yasa sakıncalı hükümler taşıyor. Müsteşarlık kendi memurlarını koruyor. Ayrıca, gümrük yardımcılarının devlet memuru gibi yargılanması ne demek?’’ diyor.
B karneliler, tüm yetkilerin A karneli gümrük komisyoncularına verilmesini 'tekel' olarak nitelendiriyor. B karneli 3700 şirket bulunurken, 800 A karnesi taşıyanlara 'ballı börek' sunulduğu iddia ediliyor. ‘‘Bizler şimdi şirketlerimizi mi kapatalım? Bizler gibi 80 bine yakın kişi ekmeğini bu işten sağlıyor’’ diyorlar. MHP Milletvekili Mehmet Gül, ‘‘Yasada ciddi haksızlıklar yapıldığını’’ söylüyor.
Gümrükçüler kazanılmış haklarını öyle kolay kolay yedirmezler. Bayram sonunu bekleyelim...
GÜNÜN SÖZÜ
‘‘Parlamento'da bir Çevre Komisyonu Başkanımız -Ediz Hun- var. Ne deprem bölgesine gider, ne orman yağmasına karşı sesini çıkarır, ne gemi batar haberi olur, köpek ve kedilerimiz öldürülür, seyirci kalır... Artist olarak kalmak istiyorsa neden parlamentoya geldi bu zat?’’
(Gazeteci-yazar Bekir Coşkun)
ARANIYOR... Zeytinburnu'ndan adları saklı 15 imzalı bir mektup: ‘‘DSP'den Zeytinburnu Belediye Başkanı seçildikten sonra ANAP'a geçen ve son seçimde de sandalyesini FP'li adaya kaptıran Dr. Adil Emecan'ı arıyoruz? Amerika'da görenler varsa ANAP ilçe örgütüne telefon etsinler.’’
KORUCULAR... Güneydoğu'daki korucuları ne yapacağız diye konuşuluyor. İşlerine son mu verilecek, yoksa emekli mi edilecek? Ciddi bir sorun olduğu apaçık ortada. Nasıl petrol ve doğalgaz boru hatları inşa edeceğiz, acaba onları oradaki inşaatlarda ve boru hatlarında bekçi olarak görevlendirmek düşünülemez mi?
M.S.-İÇEL
Paylaş