Paylaş
Biz de gezdik; daha muhteşem olacağını beklerdik ama olmadı... Her şey son anda tamamlanmış, daha birçok şey eksik...
Almanya’nın standı açılıştan 10 gün sonra bitirilememişti.
Giriş çok pahalı; 60 lira. Dört kişilik bir ailenin geliş-gidiş masraflarını, etkinlik alanında bir şeyler yediğini de sayarsanız hayli pahalıya çıkıyor.
Prestij projesi olarak lanse edildi ama yapımına son bir yılda başlanıldı, tanıtımı geç başladı, bir de Rusya krizi vurdu.
Hizmete girdiğinde 8 milyon turist gelecek denildi ama katılan ülke stantlarında çalışanlar dışında EXPO için Antalya’ya kimsenin gelmeyeceği şimdiden belli.
100’ün üzerinde ülke katılacaktı, katılmaları için üzerine para verilip stant bedelleri de karşılandığı halde katılan ülke sayısı, bir bölümü konuyla ilgisi olmayan, çiçek yetişmeyen Afrika ülkeleri olan 53’te kaldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlık propagandasına alet edilen şaşaalı törende birçok şeyin eksik olduğu ortaya çıktı.
Tamam gibi gösterilen raylı sistemin açılıştan sonra çalışmadığı, Expo Kulesi’nin bitmediği, her tarafta inşaatın sürdüğü dikkat çekti.
Expo’da yapılan etkinliklerden ne turizmciler ne de yurttaşların haberi bile olmuyor, onbinlerce kişinin izlemesi beklenen Emma Shapplin konserini izleyenlerin sayısı 1500’de kalırken Expo 30 Ekim’e kadar açık kalacak.
Erdoğan açılışta yaptığı konuşmada 841 milyon lira harcama yapıldığını 1.8 milyar gelir elde edileceğini söyledi. Bu sözler aklımıza 2010 İstanbul’un
‘Avrupa Kültür Başkenti’ olayını getirdi.
Neden böyle olduğunu anlatmak da gerekiyor.
GÜNÜN SÖZÜ
“TARİHİ bir evde, Pembe Köşk’te büyüdüm. Akşam sofralarında, gazeteci babam Metin Toker’in kayınpederi İsmet Paşa’yı nasıl sorguladığının, daha sonraki yıllarda da kayınbiraderi Erdal İnönü’yü ne denli sertçe eleştirebildiğinin tanığıyım. Siyasetçi-özgür gazeteci ilişkisinin en iyi örneklerini gördüm.”
CHP Ankara Milletvekili Gülsün BİLGEHAN
AKP FARKINDA AMA MUHALEFET DEĞİL
AKP genel kurulunun toplanmasına, AKP üzerinden yapılana, TBMM’deki tüm muhalefet partileri yerinde
olarak darbe diyor.
Genel kurulun toplanması konusuna Erdoğan, Başbakan’ın takdiri diyor ama AKP Genel Başkanı ve Başbakan ise, tercih değil zaruret diyerek, Erdoğan’ı yalanlıyor.
Konuya darbe diyen siyasi partiler, bu darbeye karşı demokratik adım bir tarafa, hukuksal adım bile atmıyor.
TBMM’deki partilerin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuru yapması durumunda, başsavcının vereceği karara itiraz etme hakları bulunuyor. Oysa onlar hesaplaşma ile değil, ya söylemle ya da helalleşme ile süreci geçiştiriyor.
Konunun hukuksal boyutuna ilişkin yazdığım makalenin yayınlandığı gün ise muhalefet durumun farkında olmasa da AKP yapılanın farkında olduğu için AKP cephesinden @OF_Eminagaoglu Twitter hesabım ele geçiriliyor ve hesabımdan AKP icraatları ve Erdoğan’ın resmi yayınlanıyor.
Ömer Faruk EMİNAĞAOĞLU
‘ANAYASA’DA LAİKLİK TANIMI VARDIR’
ANAYASA Mahkemesi’nin geçmişte raportörlüğü ve genel sekreterliğini yapan Bülent Serim, 28 Nisan 2016 günü Odatv’de yayımlanan yazısında yeni anayasa tuzağına dikkat çekmiş, kamuoyunu yanıltmak için söylenen ‘yalanları’ başlıklar olarak sıralamıştı. Birinci yalan, “TBMM’nin yeni bir anayasa yapabileceği”ne ilişkin yazımız 04 Mayıs 2016 günü Odatv’de yayımlandı. Dün de ikinci yazı olarak “Anayasa’da laikliğin tanımı yapılmamıştır” yalanını ele aldı.
Erdoğan iktidarı döneminde, içini boşaltabilmek için hep laikliğin Anayasa’da tanımlanmadığı söylenegelmiştir. Bu söylem doğru değildir. Laiklik Anayasa’da tanımlanmıştır” diyor. Yani, “Anayasa’nın 2. maddesinde laiklik Türkiye Cumhuriyeti’nin nitelikleri arasında sayılmıştır” diyor. Konuyu açık olarak anlamak için bu yazıları okumak gerekiyor.
MESAJ PANOSU - ASLANLI YOL’A DAVET
-PROF. Dr. Aziz Sancar 2015 Nobel Kimya Ödülü’nü 19 Mayıs’ta Anıtkabir’e teslim edecek. Tören saat 16.00’da olacak.
Tüm Türkiye’den ve özellikle Ankara’dan öğretim görevlilerinin bu anlamlı günde Anıtkabir’de Aziz Sancar ile birlikte olmak isteyeceğini düşünüyoruz. 19 Mayıs’ta Aslanlı Yol’un başında buluşmayı diliyoruz. Anıtkabir 09.00-16.00 arası ziyarete açık olacak. Törende ziyarete kapanacak 19.00’dan 22.00’ye kadar tekrar açılacak.
- “(MHP kurultayı nedeniyle) Ankara Valisi’nin talimatı ile Ankara’nın göbeğine Suriye sınırına dahi konulmayan demir bariyerler konuldu. Bunu yaptıran bir AKP iradesi ve bir AKP’li bakan... AKP-MHP’nin aleni anlaşması dahi oraya gelen 800 civarındaki delegeyi hiç etkilemedi, adaletsizliği ve demokrasi ayıbını gördü.
Vedat BAYRAM
BİLİYOR MUSUNUZ?
- 14.04.2015’te “Bermaz çevirme kanalının Elazığ’daki Hazar Gölü’nü kirlettiğini, bahar aylarında eriyen kar sularının yağmur ve sel taşkınlarıyla göle yoğunlukla mil akıttığını, Hazar Gölü’nde çevre katliamı yaşandığını” uyarmamıza rağmen ilgililerin kayıtsızlığı yüzünden sorunun hâlâ çözülmediğini...
- TÜRKİYE Gençlik Birliği üyelerinin, 19 Mayıs Perşembe günü 12.00’de Şişli Atatürk Evi önünden Dolmabahçe’ye ‘Birinci Vazife Yürüyüşü’ düzenleyeceğini...
- TÜRKAN Saylan 6. Sanat ve Bilim Ödülleri’nin; ‘Öykü’ dalında Melike Belkıs Aydın ve Göksu Baykal arasında paylaştırıldığını, ‘Sağlık’ alanındaki Bilim Ödülü’nün sahibinin ise Doç. Dr. Yalçın Solak olduğunu; ödüllerin yarın akşam İş Sanat Kültür Merkezi’nde verileceğini...
Parkta yürürken kamyonun ezdiği Şule’nin ailesi adalet arıyor
KADIKÖY Yoğurtçu Parkı’nda yaya yolunda yürürken, İBB’nin hafriyat kamyonu tarafından çarpma sonucu ölen Şule İdil Dere’nin (23) ailesi, şoförün hemen salıverilmesine ve olayda kusuru bulunan Büyükşehir’in tavrına karşı hukuk mücadelesi başlattı.
Genç kurbanın babası Berdan Dere’nin vekilleri Av. Fahrettin Ozan ve Av. Dr. Murat Özveri’nin yaptıkları basın açıklamasında, tek celsede salıverilen kamyon şöfrünün ve İBB’nin büyük ihmali olduğunu iddia ederek şunları söylüyorlar:
“Şule İdil Dere, İstanbul’un en bilinen, en işlek parkında, yaya yolunda yürürken, geri geri gelen ve üzerinde Büyükşehir Belediyesi yazan bir hafriyat kamyonunun, arkasından çarpması sonucu yaşamını yitirdi. 23 yaşında, İstanbul İktisat Fakültesi öğrencisi olan Şule İdil parkın içindeki yaya yolunda can verdi.
Şehir içinde insanların güvenli bir şekilde seyahat etmelerini sağlamak, yeterli ölçüde kullanılabilir yaya yolları kaldırımlar yapmak belediyelerin görevidir. Yayalara tahsis edilmiş yola kamyonun girebilmesi için, yola kamyon girdiği konusunda yayaların yazılı, sesli ve ışıklı uyarıcılarla uyarılması, gerekirse yaya girişlerinin engellenmesi gereklidir. Şule İdil’i ezen belediye kamyon, yaya yolunu sadece geçiş yolu olarak kullanmamış, çamur hafriyatı yüklemek için kullanmıştır.
Şule İdil, yasanın kendisine verdiği yükümlülükleri yerine getirmeyen kamu görevlilerinin yasaya aykırı eylemleriyle ölüme yollanmıştır.
Ne yazık ki yargı, yargılama sürecinin başında olayın vahametini, ailenin acısını, olayın yarattığı ve yaratacağı infiali dikkate almayan bir kararla cenaze henüz camideyken sanığı salıvererek acıları katlamıştır. Tutuklama talebine rağmen alınan salıverme kararı, Şule İdil’in ölüm şekli göz önüne alındığında caydırıcı bir tutum olamamaktadır.”
Paylaş