Turgut Özal’dan: Madencilerin dramı

CUMHURBAŞKANI Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal, meslektaşlarımıza ‘Madencilerin Dramı’ başlıklı bir not gönderdi. Diyor ki:

Haberin Devamı

“BU sıkıntılı günlerde küçük fakat önemli olacağını düşündüğüm bu yazıyı ve ekteki haber metnini Türkiye’de kamuoyunda etkili olabilecek sizin gibi aydınlara göndermeyi Türkiye ve halkına borç biliyorum.
Türkiye Cumhuriyeti 8. Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal kendisine karşı ‘Çankaya’nın şişmanı/İşçi düşmanı’ sloganıyla yola çıkan 100 bin Zonguldaklı için farklı bir proje düşünüyordu.
Turgut Özal, Türkiye’de maden işçilerinin durumuna en çok üzülen ve kafa yoran devlet adamıydı.
Turgut Özal’ın bu fikri kamuoyunda tartışılmadı bile. Çünkü 100 bin insanı peşine takıp Zonguldak’tan Ankara’ya yürütmeye çalışan Şemsi Denizer gibi Mercedes’li sendikacılar, Özal’ın bu fikrine şiddetle karşı çıktı.
Sendika ağalarının işçi sınıfı üzerinde kurduğu baskı sayesinde konu rafa kalktı. 1 yıl sonra, Türkiye’nin en büyük kazalarından biri meydana gelmişti. Olay sonucunda 263 madenci yaşamını yitirmişti. 23 yıl önce adeta bu günleri görürcesine çalışma koşullarını ve ocaklardaki can güvenliği yetersizliğini gören Turgut Özal’ın bütün projeleri gibi bu da tozlu raflardaki yerini aldı.”
Ahmet Özal, babası Özal’ın aşağıdaki mektubunun bugünlere ışık tutmasını diliyor:

Haberin Devamı

YOL GÖSTERDİM, EMİR VERMEDİM

“Aziz Yurttaşlarım; Bir Milletin bütün fertleri seçilmiş temsilciler’den topyekûn memnun olmayabilir. Bu demokratik bir haktır.
Bireysel hak ve özgürlüğün olmadığı bir zemin’de ne ekonomik, ne sosyal, ne de politik özgürlük hiçbir anlam ifade etmez.
Bir liderin görevi ülke menfaatlerini gözetmek kadar milletini oluşturan fertlerin yaşamlarını korumak ve önceden teminat altına almaktır.
Ben yaşamım boyunca Milletime sadece yol gösterdim. Asla dikta etmedim, emir vermedim.
Sahip olduğum gücü hizmete adadım. Asla muhaliflerim ve onlara oy veren değerli yurttaşlarımı ayrı bir kefeye koymadım.
Milletim’e doğrusunu anlattım bazen anlaşıldım bazen ise arzularım yarım kaldı.
Bir Millet’e hizmet ederken, bir Devleti yönetirken sadece siyasi olmak yetmez.
Bir siyasetçinin en büyük meziyeti aldığı ve taşıdığı devlet terbiyesi ile hareket etmek olmalıdır.
Bazı felaketler ve acılar karşısında insanlar ıstıraplarını yüksek sesle haykırır. Bir siyasinin düşeceği en talihsiz durum bu olay karşısında tepki vermektir.
Turgut ÖZAL”
İktidar bu metni önüne koyup düşünmelidir, çünkü öğreneceği çok şey var.

GÜNÜN SÖZÜ

Haberin Devamı

“Gerçek diye bir şey yoktur sadece algı vardır.”
(G. Falubert)

Kara bahtlı madenci

Gözü kara/Yüzü kara
Alın teri/pırıl pırıl
Dışı kara/içi ak
Fıtratında
Ölüm hak!
Öyle ferman vermiş
Ağalar
Ah
“Ateş düştüğü yeri yakar” der
Atalar
Salim TAŞCI

X değil ex!..

BAŞBAKAN’ın Soma’daki açıklamasını dinlerken bir şey dikkatimi çekti. Ölen işçiler için ‘x’ oldu diye bir kelam sarf etti. Tıp dilinde x olmak diye bir kavram yok ‘ex’ olmak diye bir kavram vardır ki bu kavram ‘exit’ demek, yani‘çıkış’ demek, yani hayattan çıkış anlama gelmektedir.
Bilinmiyorsa, o zaman vefat ettiler, kaybettik veya mekanları cennet olsun gibi bir laf et değil mi?
X oldu diyerek üzerini çizmek sana yakışmaz. Milli irade bir gün seni de alfabenin x odasına hapseder, unutulur gidersin
Bahar FALAY-İZMİR

Haberin Devamı

İşte tam bir kindar

“YALÇIN efendi senin gibi üç-dört hastanın sözüyle biz Başbakanımızı yalnız bırakmayız merak etme. Hem de ölümüne onun yanındayız. Camları kıran döken 50-100 kişilik vatan haini seni aldatmasın. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dır. 10 Ağustos’ta yine moraracaksınız!.. Tavuğa döneceksiniz, demedi deme.”
Zeki KÜÇÜKATALAY

Rabıtaya ağla Somalıya yumruk

EY Diyanet ordusu... Dine değil, akla ve bilime yönelin.
Cumhurbaşkanı görmek istediğiniz dindar Başbakan’dan dayak yemek de kaderimizde varmış... Rabıtaya ağla, acılı Somalı kardeşimi yumrukla.
Dindar kardeşim dualarla bu iş çözümlenemez.
‘Kaderlerin ülkesi’ Türkiye, aydınların utansın.
Din, Allah’ı, aklı ve bilimi dışlarsa neler olmaz ki...
Kadınları dövün diyen bu dine inat, bir kadın cumhurbaşkanımız olsun diyorum, paylaşın ki, yararı olsun.
Şamil YÜCEL

Azerbaycan milletvekili maaşını Soma’ya bağışladı

Haberin Devamı

ACIMIZ kardeş Azerbaycan’ın da acısı. Maaşını Soma için Qızıl Aypara Cemiyeti’ne bağışlayan Azerbaycan milletvekili Ganire Paşayeva, bakın ne diyor:
“Bu bizim ortak acımız ve sayın başkan başta olmak üzere devletimiz ve halkımız, kardeş Türkiye’nin bu üzüntüsünü kendi üzüntümüz gibi paylaştığımızı söyledi. Gelin, Qızıl Aypara Cemiyeti’nin başlattığı bu önemli yardım kampanyasına hepimiz katılalım.” Bakalım birilerine örnek olur mu?

Kömür bölgesinden izlenimler Soma’da taşeronun da taşeronu var

İZMİR’den sabah yola çıkıyoruz, Soma şehir merkezine birkaç kilometre kala seyahat şirketine ait otobüs polis tarafından durduruluyor. Otobüste bulunan yaklaşık 20 kişilik bir grup Dokuz Eylül Üniversitesi
Maden Mühendisliği bölümü öğrencisi otobüsten indirilip, şehre girmeleri engelleniyor. Halbuki öğrenciler ne kadar üzgün... Yarım saatte bir yapılan cenaze anonsları insan psikolojisinin kaldıracağı cinsten değil... Soma’dan bir dönemin Köy Ensitülerinden bir çok ‘aydın’ yetiştiren Savaştepe’ye devam ediyoruz; girişte yine polis kontrolu yapılıyor. Faciada en çok şehit veren ilçelerden biri Savaştepe... İlçenin yetkilileri defnedilen ‘81 kişi’ diye rakam veriyor; ama Savaştepeliler bu sayının 120-130 civarında olduğunu söylüyor ve “devletin gerçek rakamı sakladığını” söylüyor. Biz oracıkta
bile; 22 yaşındaki maden mühendisinin Sarıbeyler’de defnedileceği anonsu yapılıyor, ardından yeni bir anons daha... Yürek dayanmaz... Yani her geçen yarım saatte yeni bir şehit haberi geliyor ve resmi makamların verdiği rakam nasıl oluyor da hiç değişmiyor?
Bir ara bir tedirginlik yaşanıyor. Savaştepe’deki şehidin naaşı, cenaze arabasından indirilemiyor; çünkü yanarak can vermiş üstelik beş gün beklemiş, vücudunun bir bölümü yok. Camide çok bekletmeden bir an evvel defnediliyor. Makbule Hanım Mezarlığı burası... Yeni defnedildiği anlaşılan; yamacına testi iliştirilmiş, arkasında onlarca yetim bırakmış maden işçisinin mezarı... Aynı evden iki kişi şehit verenler, ayakta duramayan kadınlar, gözü acıdan donuklaşmış analar...

SAVAŞTEPE’NİN GEÇMİŞİ

Balıkesir’e bağlı olan Savaştepe’nin mitolojik adı, Pergamon’a yakınlığından dolayı Kilesun’dur.
Kurtuluş Savaşı’nda bölge halkının gösterdiği kahramanlıklar daha sonra Atatürk’e anlatılmış... Atatürk, bu bilgiler nedeniyle duygulanmış ve 1934 yılında Meclis’i toplamıştır. Halkın ülkesine yaptığı katkılardan ötürü Atatürk, buraya anlamlı bir isim verilmesi için oluşturulan heyete birkaç isim de önermiştir.
Sonunda Atatürk’ün söylediği ‘Savaştepe’ ismi üzerinde karar verilmiştir.
İlçenin tarihi çok eski yıllara dayanmaktadır. İlk kuruluş yeri şu anki, yerleşim yerinin 2 kilometre doğusunda yer alan (Halkapınar) mevkisidir. Burasının Milat öncesine kadar kayıtlı olduğu tespit edilmiştir.
Eski Kilesun ismi İncil’den gelmektedir: Burada Hıristiyanlar ayinler ve kutsal törenler yapmışlardır.

Haberin Devamı

SAVAŞTEPE’Yİ ZATEN TÜTÜN KOTASI VURMUŞTU

Savaştepeli gençlere soruyorum “Madene yine gider misiniz?” diye;, “Bir sürü borç var, burada yapacak iş yok, mecburen gideriz” diyorlar. Peki neden mi borçlanıyorlar? Tütüncülükte Ege Bölgesi’nde üretim açısından önde olan Savaştepe’de hükümetin koyduğu “Tütün kotası” nedeniyle tütün yetiştirilemiyor. Eskiden mevsim sırasıyla soğan, sarımsak, tütün, nohut, kavun yetiştirilen Savaştepe’den 12 ay mahsul alınıp, diğer illere günlük ortalama 3 kamyon tarım ürünü gönderilirken şimdilerde neredeyse kimse ürün yetiştiremiyor. Tütünün diğer mahsullerden farkı ise Mart ayında mahsul parasının cebine gireceğini biliyor olmak... Oysaki Balıkesir’i doyuracak derecede geniş tarım arazisine sahipken, traktör alacak ve mahsul toplayana dek geçindirecek kaynak olmaması tarım yapılmasını imkansızlaştırıyor. Bir diğer unsur ise Savaştepe Öğretmen Okulu’nun kapanması... Okul kapanınca Ege Bölgesi’nin pek çok nahiyesine öğretmen yetiştiren ilçede istihdam ve okuma yazma oranı düşüyor.

TEMBELLEŞEN BİR NESİL!

Savaştepeliler son 8-10 yılda tembelleşiyor ve göç veriyor; “yeşil kart çıktı ilçe ekonomisi kalmadı” diyorlar. Yeşil kart sahipleri çalışan, üreten, ekip, biçen Savaştepeli’ye “enayi” gözüyle bakıyor. Çünkü onlar çalışmadan hastanelerde üstelik “öncelikli” olarak tedavi görebiliyor, sigorta sahibi oluyor. Yeşil kart sahibi olmak ise “tanıdık” yoluyla mümkün olabiliyor. İşte o madene gidip de 800 liraya çalışan Savaştepeliler de “tanıdık” bulamayıp, yeşil kart sahibi olamayanlar! Gün geçtikçe maaş kazanmak; hatta madene gitmek oldukça “forslu” bir iş haline geliyor. Neden mi? Çünkü kasabalı madene gitmeyene yani sosyal güvenlik sigortası ve her ay belli bir geliri olmayana asla kız vermiyor. Bu yüzden madene gidenlerin, yani faciada şehit olanların çoğu genç! Çoğunluğu 19 ile 35 yaş arasında değişiyor. Bu yüzden, duyduğunuz, gördüğünüz çoğu maden şehidi; ya evlenmek üzere, ya nişanlı,ya da çiftçilik yapan babasından harçlık almayı gururuna yediremeyen, isyan edip madene giden gençlerden; hem de çoğunluğu lise mezunu olan gençlerden oluşuyor. Hatta bunların içinde haksızlığa karşı boyun eğmeyenler atılıyor. Bazı Savaştepeliler’in madene işçi olarak gidebilmek için ricacı olurken “Kızı isteyelim, düğünü yapalım, sigorta başlasın, isterseniz düğünden sonra atın” anlayışında olduğu yöre halkı tarafından biliniyor. Soma Holding Maden İşletmesi Müdürü Ramazan Doğru bölgedeki genç nüfusun “düğün”, “nişan” merakını biliyor olacak ki, bunu rant kapısına dönüştürerek Soma’nın merkezine düğün salonu inşa ediyor. Yani adeta düğün salonuna borçlanan gençleri, madende daha çok çalıştırarak kölelik düzenindeki koltuğunu sağlamlaştırıyor. Olası bir taşkınlığa karşı Ramazan Doğru’nun sahip olduğu düğün salonunun önünde ise iki gündür polis nöbet tutuyor.
Peki TV’lerde Soma Holding bünyesinde “taşeronluk” sisteminin kesinlikle olmadığını savunan Ramazan Doğru, doğru mu söylüyor acaba?

‘DAYIBAŞI’ SİSTEMİ NEDİR

Öncelikle “taşeron” sistemi bizim anladığımız, bildiğimiz taşeronluk sistemi değil! İşletme Müdürü “anlaşabileceği”, “seçtiği” bir “dayıbaşı” buluyor; bu dayıbaşı “amelecilik” yapan insan komisyoncusu bulur. Bu komisyoncu Soma Holding’e köyünden ya da kasabasından 30 kişi bulmaya söz verip, şirketle anlaşıyor. Komisyoncu köye Savaştepe’ye, Kınık’a gidiyor lokanta camlarına ‘maden işçisi ilanı’ yapıştırıyor ve örneğin 30 kişi buluyor. O 30 kişi Soma Holding ile anlaşıyor, sigortasını imzalıyor; ancak onun maaşından Komisyoncu için belirli bir ücret kesiliyor ve bu da maden işçisinin maaş bordrosunda “özel kesinti” adıyla gösteriliyor. Dolayısıyla 800 lira alan işçinin maaşından hem sendika, hem şirket, hem de ‘insan komisyoncusu’ denilen taşeron, Soma Holding’e çalışmak için götürdüğü her işçiden komisyon alıyor; yani hiç çalışmadan, madene günde iki saat inip, yörenin deyimiyle ‘kölelerini’
kontrol ederek her birinin üzerinden kazandığı aylık ortalama gelirin 5-10 bin lira olduğu öne sürülüyor. Yani matruşkaya dönen ‘taşeronun, taşeronu’ sisteminde bir işçinin başına bir şey geldi mi, herhangi bir sorunu olduğu zaman, ‘komisyoncu’ sorumlu oluyor. Soma Holding bünyesinde çalışan maden işçileri soruyor: “Ramazan Doğru söylüyorsa; İsmail Adalı, Muharrem Ermiş, Nurettin Gema isimli şahıslar ‘insan komisyoncusu’ yerlilerin deyimiyle ‘taşeron’ değil de ne?”
Yoldan çevirdiğin herkesin bildiği bu gerçeği şirket yetkilileri neden ısrarla reddediyor!
Herkes Soma’yı yazıyor, canlı yayın yapıyor ama 9.500 nüfuslu Savaştepe’yi ve Kınık’ı
Pınar E. M.- İZMİR

Aslanoğlu’nun cenazesinde ‘koalisyon’… Bir insan bu kadar sevilir mi?

BİR insan bu kadar mı sevilir? Geride bu kadar gözü yaşlı insan mı bırakır?
Bu isim, eski Toprakbank ve Kentbank’ta Genel Müdürlük yapan, CHP İstanbul Milletvekili Ferit Mevlut Aslanoğlu idi. İş dünyasının, bankacıların, siyasetçilerin ve gazeteciler ile önce Malatya’nın, şimdi de
İstanbul 3. bölge seçmenlerinin saygı duyduğu bir isim.
Genel seçim öncesinde “Malatya’da 2. dönem milletvekili yaptım, çok hizmet ettim; herkes için koşturdum. Artık görev başka arkadaşlarımın; İstanbul’dan aday olmak istiyorum. Yerine genç bir arkadaşı bırakıyorum; Veli Ağbaba’yı” demişti.
Beklenmedik ölümü CHP’lileri şok etti. Yakın dostları Erdoğan Toprak ve Süleyman Çelebi büyük üzüntü içindeydiler; ölüm haberini de onlar duyurdu kamuoyuna zaten..
Bu cenazenin bir anlamı olsa gerek... Ataköy 5. Kısım’dan öğle namazından sonra kaldırılan cenazesi CHP’liler başta olmak üzere AKP, MHP ve BDP’lilerin bir araya getirdi. Bu manzara uzun yıllardan sonra ilk kez oluyordu.
Bir başka çarpıcı durum da, muhtarların kendisine ‘tapmasıydı... Çünkü onlarla ilgili bir çok sorunu çözümlemiş Aslanoğlu… Cenazeye katılan bir grup muhtar “Cenazede en kalabalık biziz” dedi... İddiaya göre, 500 muhtar katılmış cenazeye…

TÖRENE KATILANLAR

Cenaze törenine Aslanoğlu’nun eşi Mürvet, oğlu Erdem ve kızı İrem Aslanoğlu taziyeleri kabul etti. Ankara siyaseti ağırlıklıydı: TBMM Başkanı Cemil Çiçek, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM Başkanvekili Sadık Yakut, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, CHP Grup Başkanvekilleri Muharrem İnce, CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin, AKP Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, MHP Genel Başkan Yardımcısı Celal Adan, TBMM Başkan Yardımcısı Meral Akşener, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Mustafa Sarıgül, AKP milletvekilleri (eski bakanları) Binali Yıldırım ve Erdoğan Bayraktar, CHP milletvekilleri Deniz Baykal, Süleyman Çelebi Prof. Dr. Mehmet Haberal, Mustafa Balbay, Veli Ağababa, Kadir Gökmen Öğüt ve Umut Oran, İstanbul Bağımsız Milletvekili Hakan Şükür, HDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, eski bakanlardan Yaşar Okuyan, Doğan Grubu Onursal Başkanı Aydın Doğan, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal, CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin, CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, Antalya milletvekilleri Gürkut Acar, Yıldıray Sapan, Edirne Belediye Başkanı (Eski milletvekili) Recep Gürkan, Dr. Gürbüz Çapan, eski milletvekilleri Onur Öymen, İlhan Kesici, Enis Tütüncü, Yılmaz Ateş, Çetin Soysal, Mehmet Sevigen...
Cemevi Vakfı Başkanı Prof. DR. İzzettin Doğan, Malatyalı hemşehrisini yalnız bırakmadı. CHP İstanbul Belediye Başkanlarından görülebilenler; Cem Kara (Çatalca), Hasan Akgün (Büyükçekmece), Dr. Bülent Kerimoğlu (Bakırköy), Dr. Handan Toprak (Avcılar)... Diğer belediye başkanlarının bu kadar büyük kalabalık arasında olup olmadığı tespit edilemezken, Murat Hazinedar’in (Beşiktaş) büyük çelengi dikkat çekti.
CHP’li diğer belediye başkanlarının ‘çelenkleri’ ve ‘bağışları’ başka bir listede yer aldı.
Eski Belediye Başkanları Ateş Ünal Erzen (Beşiktaş) ve İsmail Ünal (Beşiktaş), siyasetçi dostlarıyla seçim sonuçlarını değerlendiriyordu. İstanbul İl Başkanı Oğuz Salıcı’nın çiçeği de vardı. Silivri’den çıkan gazeteci Tuncay Özkan da cenazeye gelmişti.
Bunlardan başka Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, FB Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım, AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu, İkitelli Sanayi Sitesi Başkanı Yusuf Akgün, Esnaf Dernekleri Başkanı Bendevi Palandöken ve İnönü Üniversitesi Rektörünün de çiçekleri dikkat çekti. Bankacılık ve finansla ilgili bir çok kurumun yanında Malatya, İstanbul ve Almanya’daki Malatya örgütlerinin taziye mesajları hayli çoktu.

HERKESE İYİLİKLER YAPTI

Eski Milletvekili Behram Şimşek, Mevlut Aslanoğlu için herkesin üzerinde hemfikir olduğu en anlamlı tanımı yaptı:
“Herkese bir iyiliği dokunmuştur, bunu parti ayrımı gütmeden yapmıştır.”
İstanbul dışındaki CHP’li belediye başkanları Aziz Kocaoğlu (İzmir), Prof. DR. Yılmaz Büyükerşen (Eskişehir), eski milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu (Kırklareli) ve AKP Malatya Belediye Başkanı Ahmet Çakır da başsağlığı dileklerini iletmişti.
Mevlüt Aslanoğlu, Ataköy 5. Kısım Camisi’nde öğle vakti kılınan cenaze namazının ardından Büyükçekmece Mezarlığı’na son yolculuğuna uğurlandı.

EN ÇALIŞKAN MİLLETVEKİLİ

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gazetecilere, Aslanoğlu’nun en çalışkan milletvekillerinden biri olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, “En saygıdeğer parlamenterdi. Özveriyle çalışan bir arkadaşımızdı. Herkesin yardımına koşardı. Yüreği iyiliksever dolu bir insandı. Onu kaybetmekten büyük üzüntü ve acı duyuyoruz. Ailesine, sevenlerine başsağlığı diliyoruz. Gerçekten acımız çok büyük. Onu seviyorduk. O dünyaya ‘elveda’ dedi. İnşallah başka acılar yaşamayız” diye konuştu.
Öte yandan cenaze törenine katılan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal ve ve Gürsel Tekin törenin ardından özel bir araçla alandan birlikte ayrıldılar.

MECLİS’İN SEVİLEN VE RENKLİ İSMİYDİ

Avcılar Denizköşkler Mahallesi’ndeki evinde gece geç saatlerde rahatsızlanan Aslanoğlu (62), ambulansla Özel Avcılar Hospital’e kaldırıldı. Ambulansın içinde kalbi duran Aslanoğlu, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Aslanoğlu, 1 Şubat 1952’de Malatya Arapgir’de doğdu. Bankacı olan Aslanoğlu, Marmara Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesini bitirdi. Garanti Bankası’nda Müfettiş, Şube Müdürü, Krediler Müdürü ve Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı. Alternatif Bank Yönetim Kurulu Üyeliği görevinde bulunan Aslanoğlu, Ekonomi Dergileri tarafından “Yılın Bankacısı” ödülünü aldı. 22 ve 23. Dönemde Malatya Milletvekili seçilen Aslanoğlu, evli ve 2 çocuk babası.

BAYKAL SOMA’DAN GELDİ

CHP Aydın Milletvekili Prof. Dr. Metin Lütfi Baydar, Perşembe günü Deniz Baykal ve milletvekillerinden oluşan bir heyet ile birlikte Soma’ya giderek incelemelerde bulunduğunu açıkladı. Maden ocağında Bakan Taner Yıldız’dan faciayla ilgili bilgiler alan heyet daha sonra madenciler ve faciada şehit olan madencilerin aileleriyle görüştü, taziyelerini iletti.
Prof. Dr. Baydar, Soma dönüşü sonrasında TBMM Başkanlığına, maden şehitlerinin ülke genelinde anılması ve yer altında çalışan insanların can güvenliğini sorgulanması için 13 Mayıs gününün “Yeraltı Maden İşçisinin Can Güvenliği Günü” olarak ilan edilmesi yönünde bir kanun teklifi sunduğunu söyledi.

Yazarın Tüm Yazıları