Paylaş
‘Endüstri 4.0’ diyoruz. Türkiye’nin de küreselleşen dünyada başa güreşten kopmaması, yıllık 10 bin dolar milli gelir tuzağından kurtulabilmesi için geç olmadan bilgi toplumu trenini yakalaması gerekir. Devletin klasik sektörlere sermaye veya çeşitli destekleri şart ama bunlar çoğu zaman başarının anahtarı olamıyor. Bilginin en önemli güç olduğu global dünyada, dijital alanda girişimciliğe de ağırlık vermemiz gerekiyor. Bu alanda girişimcilik olmadan bilgi çağında hızlı gelişme kaydetmek kolay değil... Bu alanda gençlere rol modeli olabilecek teşvik edici başarı hikâyeleri gündeme getirilmeli.
Bunlardan biri de Berlin’de yaşayan altı dil bilen Kaya Taner... 51 yıl önce Almanya’ya gelen diş tabibi Cengiz Taner’in oğlu. 2015 yılında Emma Tracey ile Honeypot isimli bir şirket kurmuş... Modern deyimle ‘start-up’ adı verilen şirket türü... Amerika’da başlayıp daha sonra dünyayı kasıp kavuran bir iş modeli. Türkiye’nin geriden geldiği, eksikliğinin son derede hissedildiği bir iş modeli. Bilişim sektöründen gelen Kaya Taner, daha önce de App-Lift gibi start-up’lar kurmuş ama hep nasıl farklı bir şey yaparım diye araştırmış.
Bakmış kendi gibi bilgisayar sektöründe eğitimli gençler, mühendisler firmalara iş başvurusunda bulunuyor. Bunu değiştirmiş. Şimdi iş arayan, işini değiştirmek isteyen Honeypot’a başvuruyor. Ücretsiz detaylı bir profil oluşturuluyormuş. Böylece çok büyük bir veri bankası oluşmuş. Honeypot’un müşterisi bini aşkın firma bu bankaya girip aradığı bir uzman olup olmadığına bakıyor, iş sözleşmesi imzalanırsa yıllık maaş üzerinden belli bir komisyon ödüyormuş. Şimdilik Almanya, İngiltere, Hollanda’da faaliyette olan firmada 15 genç çalışıyor. Bu basit gibi gözüken karmaşık işlemde iş arayanlar firma peşinde değil, firmalar uzmanların peşinde koşuyor.
Bu iş kısa sürede o kadar başarılı olmuş ki dünya çapındaki kariyer odaklı, milyonlarca üyesi olan Xing firması, Honeypot’u 22 milyon Euro’ya satın almış. Önümüzdeki üç yıl içinde beklenen performansı gösterdiği takdirde 35 milyon Euro daha ödeyebileceğini bildirmiş. Yani 57 milyon Euro’luk bir satış...
Türkiye’de genç girişimciler için Berlin’deki Türk gencinin hikâyesi... Bu bilgileri Frankfurt’tan gönderen Halit Çelikbudak’a teşekkürler. Evet fırsat penceresi halen ardına kadar açık. Seçimimiz çok basit. Girişimci gençleri aktif olarak destekleyeceğiz, başarı hikâyeleri yaratacağız ya da teknolojinin önünde rüzgâr gibi sürüklenen, sadece teknolojiyi kullanan bir toplum olacağız.
‘HUKUKİ MÜTALAA BORSASI’
Hukuk çevrelerinde son zamanlarda ‘hukuki mütalaa borsası’ lafıdır gidiyor. Bu konunun pazara düşmesi karşısında bazı bilgiler vermek gerekiyor.
17.12.2004 tarihinde yürürlüğe giren Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 67/6, 68/3, 178 ve 179 maddeleri uyarınca ceza ve hukuk mahkemelerinde taraflara bilirkişi seçme yetkisi verilmişti.
Böylece tarafların savcı ve hâkimlerin önüne geçerek kamu vicdanını yaralayan tek taraflı raporların verilmesinin önü açıldı. Bu kanun çıkmadan önce de de üniversitelerden ‘hukuki görüş’ alınabiliyordu. Ancak 17.12.2004’te çıkarılan kanunla bu uygulama ‘hukuki’ çerçeveye oturtuldu. Bazı hukukçular bunun ‘yargıya baskı’ unsuru olduğunu savunuyorlar.
Bu konuda ‘tartışmalı’ bir durum da ortaya çıkıyor.
Üniversite hukuk fakültelerine hukuki mütalaa almak için başvuran tarafın, sadece kendi lehine olan belge ve bilgiler sunduğu, bunların gerçek olup olmadıkları da raporu yazan öğretim üyeleri tarafından araştırılmadan düzenlenen raporların dosyaların gerçeğini yansıtmadığı, böylece adil ve tarafsız yargının önünde bir engel teşkil ettiği belirtiliyor. Maksatlı ve kasıtlı raporları yazan öğretim görevlileri pek çok hâkim ve savcının hocaları konumunda oldukları için de savcılıkların ve mahkemelerin adil karar vermekten uzak kaldıkları iddia ediliyor. Nitekim bu durum, üniversite ve yargı koridorlarında sık sık tartışma konusu olmakta. “Bu konular YÖK’te ve Barolar Genel Kurulu’nda neden gündeme gelmiyor ve çözüm üretilemiyor” soruları sık sık tartışılıyor. Bize bunları anlatan bir hukuk profesörü “Haksız bir şekilde hukuki mütalaa veren hocaların YÖK denetiminden geçirilmesi gerekiyor. Çünkü bunun altında büyük çıkar ilişkileri vardır” demesi olayın boyutlarının büyüklüğünü göstermiyor mu?
BİLİYOR MUSUNUZ?
2. Uluslararası Antalya Akra Caz Festivali’nin 19-29 Haziran 2019 tarihleri arasında Akra Hotels’in bahçesinde gerçekleşeceğini...
TÜRKİYE’de ortalama evlilik yaşının 2016 ile 2018 yılları arasındaki 3 yıllık dönemde erkeklerde 2.6, kadınlarda ise 2 yaş artış gösterdiğini...
TÜİK verilerine göre, Türkiye’de ilk evlilik için seçilen ortalama yaşın son 3 yılda arttığını; Türkiye genelinde 2016’da erkeklerde 27.6, kadınlarda 24.5 olan ortalama ilk evlilik yaşının, geçen yıl erkeklerde 30.2’ye, kadınlarda ise 26.5’e çıktığını...
3-1’LİK MACAR GALİBİYETİNİ UNUTMAYALIM
Türk Milli Futbol Takımı’nın Fransızları 2-0 yendiği anlatılırken, söyleyecek kelime bulamıyorlar bazıları. Oysa milli takımımızın 19 Şubat 1956 tarihinde, bundan 63 yıl önce efsane takım Macarları 3-1 yendiğini de bir hatırlasınlar. Bu zafer dünyayı şoka sokmuştu.
Bu maçtan bir ay sonra Portekiz’e Lizbon’da 3-1 yenildik. Aman İzlanda’da da aynı durum olmasın diye düşündük. Ne yazık ki oldu, 2-1 yenildik.
Bu maça milliler ilk kez yerli teknik direktör, tek seçici Eşfak Aykaç komutasında çıkmışlardı.
Takımımız şöyleydi:
Turgay (GS)- Ali Beratlıgil (GS)-Ahmet Berman (GS)- Beton Mustafa (Ankaragücü) Naci (FB), Nusret (BJK), İsfendiyar (GS)- Coşkun (GS), Metin Oktay (GS), Kadri (GS), Lefter (FB).
Gollerimizi, Lefter (2) ve Metin Oktay (1) atmış, Macarların tek golü de Puşkaş’tan gelmişti.
Macar milli takımı dünyada yenilmez armada idi. İngilizleri Wembley’de 5-3 ve Peşte’de 7-1 yenmişlerdi. Macarları sadece 1954 Dünya Kupası finalinde Almanya 3-2 yenmişti. Dopingle yendi denirdi. Almanlar 2. Dünya Savaşı’ndan ve bu maçtan sonra tarih sayfasına çıkmışlardır. Takımın omurgasını teşkil eden GS, 1955 yılında ‘Baba Gündüz’le yeniden Türk futbol tarih sayfasına çıkmıştı. Bu sıkıcı günlerde size bir futbol muhabbeti!... Aslan ÖZMEN
Paylaş