Haşim Kılıç ve Osman Can'ın 'güler yüzlü Frankoculuğu'...
Haşim Kılıç, Cumhuriyet’in laiklik ilkesi söz konusu olduğu zaman, ekürisi Sacit Adalı ile birlikte Anayasa Mahkemesi’nde adeta, iki kişilik bir blok olarak birlikte hareket etmektedirler.
Bu bloka Anayasa Mahkemesi raportörü Doç. Dr. Osman Can da katıldı.
GÜNÜN SÖZÜ "İnsanın kazandığı paradan değil, paranın kazandığı insandan korkulur." (Atasözü) |
Laiklik ve ihlali addedilen tasarrufların
Anayasa Mahkemesi’nde denetlenmesi söz konusu olunca, adeta otomatik olarak dosya raportör olarak
Osman Can’a tevzi ediliyor ve o da raporunda laiklikle ilgili olarak
Cumhuriyet’in temel değerleri ve
Anayasa’nın
’Genel Esaslar’ başlığında 1. kısımda düzenlenen, değiştirilemeyecek hükümler kenar başlıklı maddesine karşıt görüşler ihtiva eden raporlar hazırlayarak,
Anayasa Mahkemesi’ni özellikle laiklik üzerinden içtihat değişikliği yapmaya yönlendirmeye çalışıyor.
AKP’nin kapatılması davası ve türban davasında laiklik ihlali iddiasına karşı çok taraflı raporlar yazdı. Kendisi akademik unvan sahibi ve yazdığı kitaplarda
Cumhuriyet’in kurucu devlet değerleri ve anayasal sistem ile ilgili farklı bir düşüncede olduğunu ileri sürüyor. Akademik özgürlük ve ifade özgürlüğü nokta-i nazarından bu tutum ancak aynı değerler üzerinden (akademik özgürlük ve ifade özgürlüğü) eleştirebilir, ancak yargısal bir faaliyet söz konusu olunca aynı kişinin mahkeme bünyesinde görev yapması açık olarak bir ihsas-ı rey sorunu yaratır ve objektif yargıyı
ifsat (düzeni bozma, karışıklık çıkarma) etme tehlikesi doğurur.
HEP AYNI RAPORTÖRAnayasa Mahkemesi kompozisyonunda bugün ne yazıktır ki bir sorun bulunmaktadır. Laiklikle ilgili bir yasal tasarruf mahkeme huzuruna anayasal denetim gereği olarak getirildiği zaman, dosya otomatik olarak raportör
Osman Can’a havale edilmekte ve bu zatın raporu (bilinen görüşlerinin bir tekrarı olarak), Başkan
Haşim Kılıç ve Başkanvekili
Sacit Adalı tarafından oylarıyla desteklenmektedir.
Laiklikle ilgili olarak... Bu tutumun süreklilik kazanma istidadı göstermesi,
Yüksek Mahkeme’nin iki oyunun aynı istikamette tezahür etmesi ve bunun önceden bilinmesi, ihsası rey olarak beyan edilmiş iki oy nedeniyle
Yüksek Mahkeme’nin karar yeter sayısının geçerliği konusunu tartışmaya açma tehlikesini taşımaktadır.
Anayasa Mahkemesi Kuruluş ve Yargılama Usulü Kanunu’nun 18. maddesi gereği raportörlerin atama ve terfileri konusunda Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın değerlendirmeleri önem taşımaktadır. Laiklik gibi hayati bir konuda, başkan ve raportörün aynı görüşü taşıması ve aynı raportörün aynı başkan tarafından diğer raportörlere rağmen ısrarla görevlendirilmesi ve başkanın bu rapor doğrultusunda oy kullanması, raportörlük görevinin objektivitesini ihlal eder bir mahiyet kazanma istidadını göstermektedir.
Alman Uluslararası Hukuki İşbirliği Vakfı’nın düzenlediği bir toplantıda, bu ikilden
Osman Can, Anayasa’nın değiştirilemez ilkelerini eleştirirken,
’güler yüzlü Frankoculuğun’ korunduğunu ileri sürmektedir. Burada kastedilen
Frankoculuk değil, Cumhuriyet’in değerlerinin kurucu iradelerinin başında gelen
Atatürkçülüktür.
BÜYÜK TALİHSİZLİKAtatürk’ün kurduğu Cumhuriyet değerlerini, faşist diktatör
Franko’ya gönderme yaparak eleştirmek,
Atatürk’ün manevi şahsiyetine ağır bir hakarettir.
Atatürk özgürlükçü bir cumhuriyetçi olup, tarihte hiçbir zaman faşizm ve diktatörlükle birlikte anılmamıştır.
Atatürk’ü faşizm ve diktatörlükle özdeşleştirme gayretinde olan bir kişinin Anayasa Mahkemesi gibi kurumda bulunması büyük bir talihsizliktir.
Av. Sühan ÖZKAN
TBMM Anayasa Komisyonu eski Başkan VekiliAkdağ’a bir umutsuz mektupİSMİ saklı bir çocuk hastalıkları uzmanı
"Sayın Bakanım" diyerek şöyle diyor:
"Sayın Bakanım.
.. Tam 6 yıldır bana Tamgün Yasası ile insan gibi çalışma koşulları için söz verdiniz. Muayenehaneni kapat dediniz, kapattım. Özel hastaneye gitme dediniz, gitmedim. İzin alma, döner sermayen düşer dediniz, geçinebilmek için muhtaç olduğum 2 milyarlık döner sermaye için izne bile ayrılmadım. Ama hálá bu yasayı çıkarmadınız ve çıkarma gibi bir çalışmaya da tanık değiliz.
Lütfen bu konuda bizi aydınlatınız, bu içinde bulunduğumuz depresyon devam edecek mi? Gün geçtikçe ciddi bir çöküntüye uğradığımızı ve artık mesleki olarak da tükendiğimizi dikkate almanızı arz ederim."
Bu karar gözden geçirilmeliANTALYA Milletvekili Hüsnü Çöllü, Başbakanlık akreditasyon kartı verilmeyen Başbakanlık muhabirleri
Hasan Tüfekçi (Hürriyet),
Sultan Özer (Evrensel),
Turan Yılmaz (Hürriyet),
Abdullah Karakuş (Milliyet),
Veli Toprak (Vatan) ve
Ali Ekber Ertürk (Akşam),
Fatma Çözen (Star TV) için Başbakan’a soruyor:
"Uzun yıllardır Başbakanlık muhabirliği yapmış gazetecilerin, uzmanlık alanlarında çalışamaz hale getirilmeleri, bu kişilerin işsiz kalmalarına da yol açacak bir uygulama değil midir?
Basın çalışanlarına bir gözdağı değil midir?
Demokratik ve basın özgürlüğünün kurumsallaştığı bir ülkede, kişisel veya kurumsal akreditasyon kabul edilebilir bir uygulama olabilir mi?
Bu kararı gözden geçirecek misiniz?
Karar sizin bilginiz dışında alınmış ise, ilgililer hakkında bir işlem yapacak mısınız?"
Biliyor musunuzBEYOĞLU Belediye Başkanlığı adaylığına CHP’den, Akşam Gazetesi’nin
’Halkın Avukatı’ köşesinin yazarı
Mustafa Dolu’nun soyunduğunu...
AVRUPA’da sayıları 500 bin olarak söylenen Kayserili hemşeri derneklerinin
Köln’de ’
Avrupa Kayseri Derneği’ adı altında bir çatı örgütü kurarak birleşme kararı aldığını, geçici başkanlığa Kayseri Molla Hacı Köyü Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı
Ahmet Gözel’in getirildiğini...
GENEL-İş ve eski
DİSK Genel Başkanı
Abdullah Baştürk anısına düzenlenen yarışmada
Haydar Demir’in
’Makina’ adlı öyküler kitabının,
Zehra İpşiroğlu’nun
’Özgürlük Yolları’ adlı yaşam öyküleri kitabının ve
Hasan Kıyafet’in
’Umut Direniyor’ adlı romanının ödüle değer görüldüğünü...