Paylaş
Yazı şöyle:
“Mıcır haline getirilen Ferdispat (seramik hammaddesi) elde edilebilmesi için bir tarih yok edilemez.
Bu yerlerin kurtarılması için Alman bilim kadını Dr. Anneliese Peschlow-Bindokat ve Kuşadası-Ekodost Grubu Sözcüsü Bahattin Sürücü ile mücadele eden Arkeoloji ve Sanat dergisi editörü, arkeolog Nezih Başgelen bir not gönderdi. Herkesin dikkatle okuması gerekiyor:Beşparmak (Latmos) Dağları eteğindeki Herakleia, Bafa Gölü’nün kıyısında Batı Anadolu’nun en güzel antik kentlerinden birisidir.
1974’ten bugüne kenti araştıran Alman bilim kadını Dr. Anneliese Peschlow-Bindokat, 1990’lardan günümüze bölgede yaptığı yüzey araştırmalarında Beşparmak Dağları’nın çeşitli kesimlerinde birbirinden ilginç kaya resimleri tespit etmiştir. MÖ 6. bin–MÖ 5. binin ilk yarısına tarihlenen bu kaya resimleri Yakındoğu arkeolojisinin son dönemdeki en büyük keşiflerinden birisidir. En az Göbeklitepe (Urfa) kadar önemli olan bu kaya resimlerinde doğa, erkek-kadın birlikteliği, anne, çocuk ve aile betimlerinin çoğunluğu dikkat çekmektedir.
KİMLER ZARAR VERİYOR
Halen Beşparmak Dağları’nın kuzeyinde ve çevresindeki faaliyette olan taşocakları ülkemizin bu benzersiz peyzajını altüst etmeye başlamıştır. Asıl vahim olan içinde oldukça önemli kaya resimlerinin bulunduğu Bafa Gölü’nün doğu ve kuzeydoğusundaki 8 bin 700 hektarlık alan içine birçok yeni maden ocağı ruhsatının verilmesidir. Bunların faaliyete geçmesiyle hektarlarca alandaki tarihi ve doğal değerler yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalacaktır.
Bugüne kadar bölgenin tarihi ve doğal çevre değerlerine büyük zarar veren bu taşocaklarının ise ülkemizin önde gelen Kale Grubu, Eczacıbaşı, Polat Madencilik ve Bıçakçılar gibi önde gelen kuruluşlarla bağlantılı oldukları görülmektedir. Bugüne kadar kültür, sanat ve çevre konularına yakın ilgileriyle tanıdığımız Bodur ailesinin, Bülent Eczacıbaşı’nın ve Adnan Polat’ın bu eşsiz kültür hazinesi, kaya resimleri ile yörenin eşsiz peyzajının korunması konusunda ilgilerini esirgememelerini ve duyarsız kalmamalarını diliyoruz.
Bu eşsiz kültürel ve doğa mirasının korunabilmesi için bölgede faaliyette olan taşocaklarının bağlı olduğu kuruluşların yetkilileri, bölgedeki sivil toplum örgütleri ve devletin ilgili birimleriyle bir an önce bir araya gelip ortak akıl çerçevesinde ivedilikle harekete geçilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde henüz turizme tam açılmamış, kültürü ve doğasıyla eşsiz özellikler taşıyan ve pek çok yönden ‘açık hava müzesi’ olan bu yörenin tüm özgün değerleri bir daha geri gelmeyecek şekilde kaybolup gidecektir.”
Prof. Işık: ‘İdam cezası verilmeli’
KONUYU DHA Antalya muhabiri Mehmet Çınar dün gündeme getirince, 3.5 yıl önce yazdığımız ‘vahşiliğin’ halen devam ettiğini anladık. Ne kadar sorumsuz, tarih sevmez, rant peşinde koşan duyarsız bir toplumuz... Antalya Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Havva İşkan Işık, Antalya Sanayici ve İşadamları Derneği’nde (ANSİAD) önceki gün ‘Çağlar Boyunca Anadolu’da Kadın’ konulu toplantıda, Bafa Gölü’nün kenarında Latmos Dağları’nda MÖ 6000’li yıllara kadar tarihlendirilen kaya resimlerinin bulunduğu bu çok büyük alandaki taşocaklarına izin verilmesine tepki göstermiş... Patara kazılarında büyük emeği geçen Işık bakın nasıl tepki göstermiş:
“Bu taşocaklarında çalışma izni alanlar ‘sit, koruma alanı’ denilen o probleme takılmamak için bu görünen kaya resimlerini arapsabunuyla, süngerle ve zımparayla yok ediyor. Bence bunlara kesinlikle idam cezası verilmeli”
Benzer akıbete uğrayan İstanbul’a çok yakın Yarımburgaz mağarasını da unutmayın.
Herkes bunları düşünürken yüzü kızarmalı, yüreği sızlamalı. Bakanından müze müdürüne, buradan taş çıkarılmasına izin verenden, doğayı tahrip eden taşçı ve seramikçilere kadar... Sosyal medyada “Marmaray kazılarında çıkan eserlere çanak-çömlek denirse vatandaşın taşocağı yapmak için 6 bin yıllık kaya resimlerini zımparalaması da” normal değil midir?
Hınç ile adalet tesis edilemez
ÖNCEKİ gün “‘Dünya Kadınlar Günü’nde kadınlar hak arıyor” başlıklı Kadın Haklarını Koruma Derneği Onursal Başkanı Sayın Av. Gönül İşler’in bir yazısı yayınlandı. Yazının bir yerinde: “Kadına karşı şiddet davalarında ceza indirimi asla yapılmamalı, hâkimlere bu yolda genelge gönderilmeli, iyi hal uygulanmamalı, öldürmelerde en yüksek ceza verilmeli, kasten ve tasarlayarak öldürmelerde ömür boyu hapis verilmeli, cinsel tacizde, ırza geçmelerde, tıbbı hadım etme cezası acilen yasalaştırılmalıdır“ denilmektedir.
İyi niyetli bir dil sürçmesi olsa bile halkın yargıya güveninin dibe vurduğu bir dönemde burada hâkimlere genelge gönderilemeyeceğini bir kez daha anımsatmak isteriz. Çünkü Anayasamızın 138. maddesinde ‘Mahkemelerin Bağımsızlığı’ başlığı altında: “Hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez” denilmektedir.
İzzet DOĞAN- E. Hâkim
Paylaş