Tam Gün Yasası’nı destekliyorum

GAZETELERDE bazı sağlık örgütlerinin Tam Gün Yasası’na karşı tam sayfa ilanı çıktı. Kamuoyunu yanıltmaya yönelik bu ilandaki savunular ve gerekçeler komik ve yalanlarla doluydu. Komuoyunun yanıltılmasının en önemli unsurlarından birisi de köşe yazarlarını yanıltabilmektir.

Tam Gün Yasası toplumun ve ülkenin yararınadır, çıkarınadır. Buradaki fayda ve çıkar bütüncül ve geneldir halkın yararınadır. Bu yasaya karşı çıkan çıkar guruplarının sivil toplum örgütleri üzerinden halka yalan söylemesi ve bu örgütleri kullanması beni rahatsız ediyor.

Bazı köşe yazarlanın da bu yalana ortak olması üzücüdür. Oktay Ekşi’nin önceki günkü yazısını buna örnek olarak verebilirim.

Bozuk sağlık sistemine karşıymış gibi durarak o sistemden beslenen çok güçlü bir kesim var. Bu bozuk sağlık düzeni topluma karşı işliyor. Karşı oldukları şey kendi saltanatlarının bozulmasıdır.

Avrupa ülkelerinin hepsinde ve hatta Amerika’da kamuda çalışan hekimlerin özel muayenehane açması ya da başka bir özel kuruluşta çalışması kesin yasaktır. Ülkemizde bu yasağın yaşama geçirilmemesi hasta hakları ihlalinin, sağlıkta sömürünün en önemli nedenlerinden birisini oluşturuyor. Aynı zamanda bu etik bir sorundur.

Doktorların öncelikle meslek içi hesaplaşması gerekmektedir. Kamuda çalışıp da başka geliri olmayan, sadece aldığı maaşla yaşayan pratisyen ve uzman doktorlarla, kuruma ek olarak özel muayenehanesinde veya kurumla aynı zamanda bir başka özel kuruluşta çalışan doktorlar arasında da etik bir sorun vardır.

Sağlık ücretlidir. Toplumun bireyleri bu ücreti öncelikle verdikleri sigorta primleriyle doğrudan öder. Ayrıca verdikleri vergilerle de dolaylı olarak bu hizmetin bedelini öder. Sosyal güvencesi olmayanların da ücretsiz sağlık hizmeti alabilmesi, doğrudan ve dolaylı ödenen bedellerle gerçekleştirilir. Maliyet, kar-zarar hesapları sağlık sistemi için söz konusu olamaz. Devletin sağlık hizmeti kar amaçlı değil sosyal fayda amaçlıdır. Ödenmiş bir sağlık hizmetinin bedelini bir kere daha ödemeye zorlamak, hastalar için en büyük hasta hakkı ihlallidir.

Senelerce prim veren insanların özel muayenehanelerde ve kuruluşlarda çare aramaları, sosyal bir yaradır. Avrupa ülkeleri içinde sadece ülkemizde uygulanan, devletten maaş aldığı halde özel muayenehane açabilen veya başka özel kuruluşta çalışabilen doktorların varlığı, hasta hakları ihlalinin en önemli nedenlerinden birisini oluşturuyor.

’Bıçak parası’ diye adlandırdığımız uygulamanın yaşama olanağı bulduğu yer devlet kadrosunda çalışan doktorların özel muayenehaneleridir.

Bu konuda senelerce yazılar yazdım, çaba gösterdim. Hatta bazı görüşleri ilk savunan ve bazı eleştirileri ilk yapan kişi oldum. Çok da eleştiri aldım. Herkesin canı sağolusun. Şimdi çabaların sonuca ulaşmasının rahatlığını yaşıyorum. Yukarıda yazdığım tüm nedenlerle Tam Gün Yasası’nı destekliyorum. Bülent TOP

Paslanma başladı

ANKARA Belediyesi’nin trilyonlar vererek geçen sene ve bu sene tüm viyadük ve köprü kenarlarına inşa ettikleri paslanmaz çelik görünümlü korkuluklar paslanmaya başladı bile...

Üzerinde almanca yazılar var. Muhtemelen Almanya’dan ithal. Kimi zengin ettikleri bilmiyoruz.

Ankara’ya yaptıkları arabesk havuzlar pislik içinde (balçık desek daha doğru olur.)

Temizlik için ihaleye çıkarmışlar. İnşallah yaz sonunu bulmaz..

Celal GÜNNEY

İşte ASO’nun önü

İÇİŞLERİ Bakanı Sayın Beşir Atalay, oto galerilerine en kısa zamanda bir çözüm yolu bulunarak şehir dışına çıkartılmasını istemesine, bir Ankara olarak insan ister istemez tebessüm etmeden geçemiyor./images/100/0x0/55ea6741f018fbb8f87da48a

Neden mi? Ankara’nın her tarafı doğal bir oto galerisi olmuş da onun için... Gönderdiğim fotoğrafı, 1.6.2009 tarihinde 11.40’da çektim. Yer Atatürk Bulvarı. İş Bankası eski genel müdürlük binasının (şimdi BDDK binası) karşısında bulunan Ankara Sanayi Odası’nın (ASO) önü... Fotoğrafta görüldüğü üzere, bir bulvar üzeri değil de sanki Ankara Sanayi Odası’nın önü bir oto galerisi. Koskoca bulvar üzerinde yayaların geçişi için 30 cm2 dahi bir yer bırakılmamış.

Hadi diyelim, Bulvar da neymiş, kaldırım da neymiş, yayalar kim oluyormuş anlayışıyla Ankara şehir içi trafiiğini, alt-üst geçitlerle tamamen otoyola çeviren Sayın Melih Gökçek’e, bu konuda bugüne kadar söylemedik bir lafımız kalmadı. Peki ASO’nın sayın idarecilerinin de mi, lütfedip yaya geçişlerine ayrılan 1- 1.5 metre kaldırım yerlerini biz Ankara’lılara çok görmekteler. Koskoca okumuş-yazmış, cüzdanları yeterince şişkin kişiler olarak bizlere hiç mi saygıları kalmadı. Kockoca Atatür Bulvarı üzerinde kala-kala 1-1.5 metrelik bir yaya kaldırımını nasıl oto park olarak kullanabiliyorlar. Bunun izah edilebilir bir tarafı var mı? Varsa, söyleyin bana Allah aşkına. Yoksa Sayın ASO yetkilileri de mi şöyle düşünmeye başladı? Nasıl olsa memleketin sahibi yok, hak, hukuk, adalet hak getire. Günümüz Türkiye’sinde hakim olan nasıl olsa orman kanunları, gemisini kurtaran kaptan... Hak, hukuk, yasa ülkemizde zaten gücü olanın, parası olanın, makamı-mevkisi olanın yanında. Dolayısıyla yaya kaldırımıymış, vatandaşın hak ve hukukuymuş kim takar. Biz keyfimize bakalım gerisi lafı güzaf. İsmail ÇATAK
Yazarın Tüm Yazıları