ANKARA Büyükşehir Belediyesi Basın Koordinatörü Avni Kavlak “Yandaş medya olayı nasıl saptırttı” (2.3.2010) yazısına şu açıklamayı yaptı:
“Birkaç günden bu yana yazılı ve görüntülü basında “Felçli Dede’ye Su Hapsi” ana başlıklarıyla bir haber yayınlandı. Biz Büyükşehir Belediyesi olarak olayla ilgili basın kuruluşlarına detaylı bir açıklama yaptık ancak bu açıklamamız sanırız biraz da olaya duygusal bakıldığından yer bulamadı. ASKİ yetkililerinin verdiği bilgiye göre haberlerde adı geçen Dursun Erselligil, bundan tam 17 yıl önce 1993 yılında su abonesi olmuş. Ancak bu vatandaşımız 1994 yılından 2004 yılına kadar tam 10 yıl boyunca tahakkuk eden faturalara ilişkin hiçbir ödeme yapmamış. Bunun üzerine sayacı sökülen abonenin, 11.6.2004’de yapılan kontrolde de kaçak su kullandığı tespit edilmiş. Daha sonra da yapılan kontrollerde de bu vatandaşımızın kaçak su kullanmaya devam ettiği tespit edilmiş. Kaçak su kullanımı tespit edildiğinden yasa gereği abone mahkemeye verilmiş ve mahkeme haberlere konu olan bu hapis cezasını vermiştir. ASKİ’nin 1,5 milyon’un üzerinde Ankara’da abonesi bulunmaktadır. Her yıl denetimler sonucunda 15 bin kaçak su tutanağı düzenlenmektedir. Bu kadar abone içerisinde doğaldır ki abonenin özellikle sonradan oluşan bu fiziki durumu ile ilgili bir bilgi olmaz ve yasalara göre de abonelere eşit davranmak zorunluluğu bulunmaktadır. Kaldı ki adı geçen Dursun Erselligil Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nce zaman zaman uygulanan ve en son 2008 yılında da 2 defa uygulanan ‘Ödeme güçlüğü çeken ve maddi durumu iyi olmayan yoksul vatandaşların borçlarını ödeyebilmesi’ kolaylığından da yararlanma ihtiyacı duymamıştır. Tüm bu bilgiler ışığında ASKİ görevlileri kanunları uygulamazsa kendileri suçlu olacağı apaçık ortadadır. Durum böyle iken bu olayda sanki ASKİ’nin tabir yerindeyse ‘gaddarca’ davrandığı imajının verilmesi ne derece doğrudur. Takdirlerinize bırakıyorum.”
Başbakanımız mı haklı, Tekel işçileri mi?..
SADE bir T.C. vatandaşı olarak, şu “Tekel işçilerinin mücadelesini” ve buna “Başbakanımızın verdiği karşı mücadeleyi” terazinin iki küfesine koyup tarttım. Bu tartı sonucu; Başbakanımızın empati yapıp, kendisini bir de Tekel işçilerinin yerine koyması kanaatine vardım. Ancak, daha sonra bu kanaatimden vazgeçtim. Çünkü, Tekel işçilerini tamamen haksız (!) ve Başbakanımızı bu konuda da yerden göğe kadar haklı (!) buldum. Nasıl mı? İşte şöyle: - Tekel işçilerine Başbakanımız mı “Gidin Tekel işçisi olun” dedi. - Onlar da Başbakanımız gibi, simit satarak İmam Hatip Okulu’na gidip bu okulu bitirselerdi. - Sonra da, bir partiye girip faaliyetler göstererek ve belli cemaatlerin de destekleriyle; önce İstanbul Belediye Başkanı olabilirlerdi; sonra da bir parti kurarak parti başkanı olur ve yine belli desteklerle seçimi kazanıp hükümet kurarak Başbakan ve hatta Cumhurbaşkanı bile olabilirlerdi. Hadi o kadar abartmayalım, hiç olmazsa Milletvekili olabilirlerdi; işte o zaman, ne böyle grev? mirev yapmaya, ne de üç beş kuruşluk geçim ve insani haklarını aramaya ihtiyaç duymazlardı. - Bir bakın Allah aşkına, Başbakanımız kendi haklarını grev yaparak mı arıyor? Tabii ki değil. - O zaman, bu Tekel işçilerinin, böyle ‘grev’le, ‘direniş’le hak aramaya kalkmaları da tabii ki doğru gelmiyor Başbakanımıza. - Haklı da. Zira, onlara “Gidin de Tekel işçisi olun” diye o mu söyledi? Durum böyle olunca, siz de elinizi vicdanınıza koyun ve şöyle bir düşünün; Başbakanımız haklı (!) değil mi yani? Süleyman YURDAKUL
Harun Bey kim?
BELEDİYELER, özellikle de Ankara Büyükşehir belediyesi, adeta canı sıkıldıkça, cadde-sokak isim ve tabelâlarını değiştiriyor.. Öyle ki, nerdeyse 6 ayda bir adresler de değişiyor. 40 yıllık postacılar dahi adres arar hale geldi! Ezberlemek mümkün değil! Numaralı sokaklar, bir süre önce başka numara aldılar. Olmadı, şimdi kerameti kendinden menkul zatların isimleri, o numaraların yerini aldı. Örneğin, ‘Harun Bey Sokağı’ gibi.. Ayrıca, ‘Harun Bey’in kim olduğunu bilen de yok! Mahallelerin eski sakinleri, kurye ve postacılar, kanıksadığından olsa gerek, eski bildikleri adres üzerinden ‘iletişime’ devam ediyor, çaresiz.. Belediye hizmeti denince akla gelen, kaldırımları kırıp, bozup, yeniden yapmak yerine artık, sokak-cadde isimleri ve tabelâlarını değiştirmek moda.. Yandaş tabelâcılar, ağır mı bastı, ne..?! M.A.